Weep traduction Turc
1,213 traduction parallèle
The whole world will weep with gratitude when the big day comes.
Tüm dünya büyük gün geldiğinde Happer adıyla titreyecek.
Watch and weep, you furry fucker.
Bak ve ağla seni kürklü piç.
but as the snakes now have risen of ancient adornment you are not ridden and never Mother Hellas do you weep as your children are sold out cheap.
ama şimdi ki yılanlar uyandı sen eski süslerini takındın Hiç mi gözün yaşarmıyor Anam Hellas! Evladını köle gibi satarken
Read it and weep.
Bakın da ağlayın.
Weep for the boy, if the tears will come.
Ağla bu çocuk için, gözyaşların akarsa eğer.
A time to laugh, and a time to weep.
Gülme zamanı, ağlama zamanı.
Mmm. Read it and weep. I always do.
Oku onu ve ağla.Ben hep yaparım.
For you, I weep.
Senin için ise, ağlıyorum.
I don't know why but it makes people weep instantly if you play it.
Neden bilmiyorum ama bunu çaldığınız zaman insanlar direk ağlamaya başlıyor.
* I weep for you, my little friends I deeply sympathize *
Sizin için ağlıyorum küçük dostlarım, Ve derinden sevgi besliyorum.
* I sob a sob and I weep some tears *
Hıçkırarak ağlıyorum, Ve gözyaşları döküyorum.
Then can I drown an eye, unused to flow... for precious friends hid in death's dateless night... and weep afresh love's long since canceled woe... and moan the expense of many a vanished sight :
İşte o zaman boğulabilir, böyle sellere alışmamış gözlerim. Ölümün sonsuz gecesinde kalan candan dostlara dökülen yaşlarla ; Ve ben, geçmişin kuytularında kaybolanların acısına yanar,
is it such fun to see men weep?
İnsanları ağlarken seyretmekten bu kadar mı zevk alıyorsunuz? Yeter!
It is the gods who weep.
Aslında ağlayan, Tanrıların kendisi.
[Lanzmann, In French] Do their hearts weep thinking about that now?
Şu an bunu düşündüklerinde yürekleri yine ağlıyor mu?
Read'em and weep.
Şaşırdın değil mi?
I weep for the future
Gelecek için içim kan ağlıyor.
Your girlfriend is going to weep when I bite that finger off.
O parmağını koparınca kız arkadaşın yas tutacak.
And make my days weep
Ve bana ağlayarak geçireceğim günler bırakıyorsun.
Weep over the wounds of our Lord!
Peygamberimizin acılarına ağla!
Whales weep not.
Balinalar ağlamaz.
Read them and weep. Jack high.
Haydi, Peggy bizim hayvan hakları gurubunda tanıştığım birkaç veterinerin numarasını vereyim sana.
Read them and weep.
Elimi gör ve ağla.
We carry the tablet along with us and bring the spirit back then start to weep
... ruhu geri getiririz. Sonra ağlamaya başlarız.
'Woe unto you who laugh now, for the day shall come when you shall weep.'
Kader üzerine gülüyor şimdi, gelecektir günü kederin ama.
"Now, you rich, weep and wail for the woes awaiting you." Your wealth has rotted, and your garments are eaten by worms. "
"Şimdi zenginsin, lâkin çok yakında gözyaşı ve feryat geldiğinde servetin yağmalanacak, giysilerin kurtlarca yenilecek."
Come on. Make those dice weep.
Bir daha görelim haydi, zarları ağlatmaya devam.
Cry, weep, wail and sob.
Ağla, sızla, feryat, figan!
Well, guys, read'em and weep.
Çocuklar, bakın ve ağlayın.
Getting an advance should make you weep with joy!
Böyle bi'avans için sevinç gözyaşlarına boğulmalısın!
'" A time to weep and a time to laugh.'
"Gözyaşı dökme zamanı ve gülme zamanı."
Read them and weep.
Bak da, ağla.
I can only absolve or weep.
Sadece günahları affedebilir ya da ağlayabilirim.
As a youth, I used to weep in butcher shops.
Gençken kasaplarda ağlardım.
Enough to make a man weep.
Bir yetişkin adamı ağlatmaya yeterdi.
- READ IT AND WEEP. 11.87.
- Oku ve ağla. 11.87.
"They for sudden joy did weep, and I for sorrow sung."
"Ağladılar apansız keyiften, ben ise şarkı söyledim kederden."
I know it will hurt you when I weep my drunken sermon.
Seni üzeceğini biliyorum Sersem vaazımın gözyaşını akıttığında.
Read em and weep, Johnson.
Bak ve ağla, Johnson.
I wanted to weep in the dream, but the tears wouldn't come.
Rüyamda ağlamak istedim ama gözyaşlarım akmadı.
"I wanted not to weep"
"Aglamamaya çalistim..."
Read it and weep.
Oku ve ağla!
Read them and weep.
Bakın ve ağlayın.
"When in disgrace with fortune and men's eyes, I all alone be weep my outcast state."
"Zenginlik ve adamların gözleriyle rezil olduğumda, yalnız başına ağlayacağım dışlanmış halimle."
You might join me for a weep.
Gözyaşlarıma katılabilirsin.
I wept because from now on... I would weep less.
Ağladım çünkü... bundan sonra daha az ağlayacağım.
Those who killed him weep in silence and say :
Onu öldürenler sessizce ağlıyorlar Ve diyorlar ki :
I don't weep for my fate, but for Italy insulted by her greedy and dishonest sons!
Kendim için değil, açgözlü ve ikiyüzlü evlatları tarafından aşağılanan İtalya için gözyaşı dökeceğim!
Crouch at my side and let me weep my laughter!
Yanında durmama ve kahkalarımla ağlamama izin ver!
Bah weep granah weep nini bong! See?
Gördün mü?
Horses weep...
Atlar ağlıyor.