What's that supposed to be traduction Turc
232 traduction parallèle
I'm supposed to be a pretty sick man, that's what my doctor tells me.
Doktorun bana söylediğine göre oldukça hasta bir adam olmam gerekiyor.
- What's that supposed to be?
- Bu ne böyle?
- That's what this is supposed to be.
- İşte olması gereken bu.
What's that supposed to be?
Ne bu şimdi?
What's that supposed to be, ma'am?
O ne heykeli hanımefendi?
And what's that supposed to be? - What did you do? - I shot it in over two days.
Bu ne şimdi?
What's that supposed to be?
Bu da ne demek oluyor?
Why, that's supposed to be one of the happiest days of your life. - What happened?
En mutlu günlerinden biri olması gerekiyordu!
- What's that supposed to be?
- Bu da ne böyle?
So that's what it's supposed to be.
Demek orası şu meşhur yer.
Isn't that what it's supposed to be?
Öyle olması gerekmiyor mu?
- Ha ha! That's what you're supposed to be?
O kız temasa geçmek isterse, geleceği tek yer burası.
Darling, what's that supposed to be?
Hayatım bu yaptığının ne olması gerekiyor?
- What's that supposed to be?
- Bu ne demek?
That's exactly the opposite of what it's supposed to be.
Bu kesinlikle olması gerekenin tam tersi.
What's that supposed to be?
Ne rengi bu sence?
What's that supposed to be? Kung fu?
Bu da neyin nesi?
Well, now, what's that supposed to be?
Ee, bu da neyin nesi? Kungfu mu?
That's what it was supposed to be.
İşte böyle olacaktı.
What's that supposed to be, a threat?
Bu da ne demek oluyor, tehdit mi?
In other words, you were trying to discover what it would be like to live for certain moments... without having any particular thing that you were supposed to be doing.
Diğer bir deyişle, yapman gereken özel bir şey olmaksızın böyle anlar için yaşamanın nasıl bir şey olduğunu keşfetmeye çalışıyordun.
I understand literary criticism and that's what we're supposed to be dealing with.
Edebi eleştiriden anlarım ve yaptığımızı zannettiğim şey bu.
- What's that supposed to be?
- Bu da ne ki acaba?
Yes. That's what night is supposed to be.
Evet, zaten öyle olması gerekir.
That's what time We're supposed to be there.
Orada olmamız gereken saat gelmiş.
Weren't you supposed to be working at teaching... what's that school?
Senin aslında ders veriyor olman gerekmiyor mu? Okulun adı neydi?
Is that what this piece of shit's supposed to be?
Bu saçmalık tezin mi oluyor?
Helping those under you looking out for each other, that's what it's supposed to be about.
Altındakilere yardım etmek, birbirini desteklemek bizim görevimiz.
I always think if I could just accept the fact... that my life was supposed to be difficult, that's what's expected... then I might not get so pissed off.
Hep hayatımın zor olması gerektiği, beklenenin bu olduğu.. .. gerçeğini kabul edersem o kadar bozguna uğramayacağımı.. .. ve güzel birşeyler olduğunda.
- What's that supposed to be, Irish?
- Ne bu, İrlandalı mı?
What's that supposed to be, some psychological crap from school?
O neymiş, okuldaki psikolojik zırvalarınızdan biri mi?
That's what this whole thing is supposed to be about.
Tayfa olmaktan dem vuracak en son kişi sensin.
At least, that's what I thought it was supposed to be.
En azından böyle olması gerektiğini düşünmüştüm.
That is what it's supposed to be.
Böyle olması gerekiyor.
What's that supposed to be?
Ne olması gerekiyordu yani?
Can somebody tell me what the hell that's supposed to be?
Bu nedir böyle, söyler misiniz lütfen?
I don't know what that's supposed to be...
Ne beklerler ki...
What's that supposed to be, a punishment?
Bu da neyin nesi, ceza mı?
No, they don't have a relationship. Crichton and Aeryn have a relationship, and that's what we're supposed to be talkin'about.
Hiçbir yerine dokunmamanı öneririm.
That's what it's supposed to be.
Zaten öyle olmalı.
That's what this is supposed to be about.
Çünkü burda olmamın sebebi bu.
What's that supposed to mean? Your blood will be next?
Nasıldı? "Bundan sonra senin kanın akacak."
Huh. What's that supposed to be, some psychology?
Ne bu, bir tür psikoloji mi?
And that doesn't mean she's supposed to be a saint, either if that's what you're smiling abou
Bunun için azize olması gerekmez eğer gülümsemenin nedeni bu ise.
Isn't that what this year's supposed to be about?
Bu yılla ilgili olan şey bu değil mi?
So here's what I'm thinking folks, by now, everybody's supposed to know that when it comes to survival, staying alive, that you know, you have to be, you can't be too picky and choosy
Bakın ne düşünüyorum millet, artık, herkesin şunu bilmesi lazım İş hayatta kalmaya, kurtulmaya gelince, biliyosunuz, yapmanız gereken şey, elinizde tutacağınız şeylerle ilgili çok mızmız ve titiz olmamalısınız.
WHAT'S THAT SUPPOSED TO BE?
Bu ne oldu şimdi?
What am I supposed to be looking for? That's me.
- Ne aramam gerekiyor?
Let's stop here for a minute. What's that they're supposed to be doing in there?
- Burada biraz duralım.
Yeah, but that's what today was supposed to be.
- Ama bugün çıkacaktık. Buluşacaktık.
That's what celibacy is supposed to be all about, controlling the desires, channeling the sexual urge into the love for God.
Bekârlık yemininin anlamı budur zaten ; arzuları kontrol etmek. Cinsel arzuyu, Tanrı sevgisine yönlendirmek.