What's the point of that traduction Turc
196 traduction parallèle
May I point out that you can't exactly reproduce the circumstances of Higgins's death... which I presume is what you're after.
Higgins'in ölümündeki şartları tam olarak sağlayamayacağınızı ifade edebilir miyim peşinde olduğunuzun bu olduğunu farzediyorum.
Alone or not alone, what's the point of that question?
Yalnız veya değil öğrenmek istediğiniz nedir?
What made you think that my feelings for her may have deteriorated to the point where I would trade her in for a little peace of mind?
Ona karşı hislerimin, birazcık iç huzuru uğruna... onu satacak derecede körelmiş olduğu kanısına nereden vardınız?
What's the point of yelling like that?
Böyle bağırmanın ne faydası var?
What's the point of that?
Ne anlamı var ki?
What's the point of that?
Bu işaret ne böyle?
And that's what's gonna interest the readers back home - the feminine point of view.
Ve okuyucularımın ilgisini çekecek olan da bu - kadınsı bakış açısı.
What's the point of that story?
Bunun esprisi neydi?
What's the point of rehashing that subject?
Konuyu tekrar gündeme getirmenin anlamı ne?
What's the point of that?
Oyunun amacı ne?
Just to be considerate, accept each other for what you are, don't point out the fact that the hair he's losing on his head is now growing out of his nose.
Anlayışlı olmak, karşındakini olduğu gibi kabul etmek ve kafasında kaybettiği kılların burnundan ve kulaklarından taştığını ona söylememek.
What's the point of having a beautiful, sexy, young wife if you're just gonna look like that?
Güzel, genç ve seksi bir eşe sahip olmanın ne anlamı kalır, Siz böyle göründükten sonra?
What's the point of thinking about that now?
- Şimdi bunu düşünmenin anlamı ne ki?
What's the point of saying that?
Bunu söylemenin ne anlamı var?
Then what's the point of going to find that lady again?
Öyleyse neden yine o kadını bulmaya çalışıyoruz?
I think the point that I'm trying to make, and I think ought to be made, is that the real... at least to me - I say this elsewhere in the book - what seems to me a very, in a sense, terrifying aspect of our society and other societies
Katillerinin temel öğretilerini benimsemek soykırım kurbanlarının anısına saygısızlıktır.
There is nothing more remote from what I'm discussing than a conspiracy theory. If I give an analysis of, say, the economic system, and I point out that General Motors tries to maximise profit and market share, that's not a conspiracy theory.
Yüksek Mahkeme Yargıcı Paul da medyanın, anayasa değişikliğinin toplumsal amacı üzerindeki, yani halkın, siyasi süreçte söz sahibi olmasını sağlayan önemli etkisinden bahsederken bunu ifade eder.
So what's your point? - That cat is one of the best men I got! - Yeah.
- O kedi en iyi adamlarımdan biri.
And what's the point in doing something that's of no use?
Ve faydası olmayan şey hangi konumda olur?
What it does is it creates a dimensional gateway that allows it to jump instantaneously from one point of the universe to another light years away.
Milyonlarca ışık yılı uzaktaki iki nokta arasında birinden diğerine anında sıçramak için boyut kapısı açıyor.
A ) She hates me, B ) I hate her, and C ) what's the point of all that?
A ) Benden nefret ediyor, B ) Ondan nefret ediyorum, C ) tüm bunların amacı ne?
If that's true, what's the point of living?
Eğer doğruysa yaşamın anlamı ne?
Others of you may think it's horrendous. But right now the point is that the Board of Trustees doesn't care what you think.
Gidiyorum diye birbirimize yardım etmeyecek değiliz.
That's the point of doing tests - to find out what happens.
Bu testleri yapma amacımız bu - ne olacağını anlamak.
I mean, if that's what it says,..... what's the point of saying it?
Demek istediğim, eğer bunu söylüyorsa, amacı nedir?
What's the point of that?
- Peki bunun amacı ne?
What's the point of that?
Bunu yapmaktaki amaç ne?
What's the point of that?
- Liste mi? Ne gerek var ki?
What's the point of that?
Bunun anlamı nedir?
But if that's really true, then what's the point of living?
Fakat eğer bu doğruysa, yaşamın anlamı ne?
What's the point of saying that?
Bunu hangi maksatla söyledin?
Actually labeling our business model... means that it misses the point a little bit. whether it's communist, or whether it's capitalist, the label doesn't matter, the real question is, how much value can you deliver, how scalable is the business, what kind of problems, what kind of of rate of innovation can you sustain.
Bizim çalışma şeklimizi sınıflandırmak gerçek noktasına biraz ters düşer komünistse komünist, kapitalistse kapitalist etiket problem değilki, asıl sorun ne kadar önem taşıyorsun çalışma ne kadar istikrarlı ne tür problemler var, yenilikleri ne oranda devam ettiriyorsun
I would ask who you are, but in view of your shredded clothes... and the fact that the Chateau d'If is two miles away, what's the point?
Kıyafetlerinin durumu... ve Chateau d'lfin buraya 4 km uzaklıkta olduğu hesaba katılırsa, kim olduğunu sormak zorundayım.
The point is, what's so wonderful... is that every one of these flowers has a specific relationship... with the insect that pollinates it.
Harika olan şey, her çiçeğin onu polenleyen böcekle arasında özel bir ilişki olması.
What's the fuckin'point of that?
Bunun anlamı ne?
But at this point, at this low ebb he is now being prepared for the most extraordinary mystical experience of his prophetic life and that is what is known as the night ascension.
Bu noktada, bu kara günlerde, Risalet yaşamının, en olağandışı mistik tecrübesini yaşamaya hazırlanıyordu. Bu, Miraç olarak bilinen yolculuktur.
Mr. Sommer we are merely trying to establish what happened on the plane from your point of view That's all
Bay Sommer, biz sadece sizin bakış açınızla uçakta olup biteni öğrenmek istiyoruz. Sadece bu.
- What's the point of that, I wonder.
- Ne işe yarıyor bu merak ediyorum.
Fuck that! What's the point of being married?
- O zaman niye evleneceğiz?
What's the point of sticking to a machine that nev er pays out?
Makineye yapışıp asla para Ödemeyişinin sebebi ne peki?
The whole point of this weekend is to prove that we're grown up... and that Red doesn't know what he's talking about when he says I'm immature.
Bu hafta sonunun bütün amacı, yetişkin olduğumuzu kanıtlamak ve Red, bana olgun değilsin dediğinde, onu şaşırtabilmekti.
What's the point of getting married, Red's gonna cut that off?
Serçe parmağını kesmesinin, evlenmenizle ne alakası var?
and... if that's the case, then what's the point of the religion?
Durum buysa, dinin amacı ne?
What's the point of that?
O zaman niye yargılanıyor?
I mean, if you lose an eye, you're not gonna see your balls, so what's the point of that?
Tamam.
What's the point of that? It just gets us to feel like, "Hey, you know, maybe you're fat, but famous people are fat, too."
- " Şişman olabilirsin ama ünlüler de şişman olabiliyor1 gibi bir his yaşıyorsun.
What's the point of living if this life is merely hell? But we have to believe, - that in the end things work out for the best
Ama sonunda her şeyin hepimiz için en iyi şekilde gelişeceğine inanmak zorundayız.
What's the point of that?
Bunun ne anlamı var?
I can't imagine what you're going to say that's going to change my point of view about the situation.
Ben sadece söyleyeceklerinizin durum hakkında görüşümü nasıl değiştireceğini tasavvur edemiyorum.
Let's see if it rings any bells. I don't follow you. What's the point of that?
Bunun ne olduğunu bilmiyorum ama bu stres değil.
But if we look at the point of impact, that's not what we see.
Ama çarpma noktasına bakarak, böyle olmadığını görebiliriz.