What's the time traduction Turc
3,280 traduction parallèle
What time's the harvester coming tomorrow?
Hasat makinesi yarın kaçta geliyor?
After some time, the wife arrives home from work, feeling horny, wants to get laid, what does the husband do?
Bir süre sonra, kadın işten eve azmış bir şekilde geldiğinde adamla yatmak istiyor, koca ne yapıyor?
All right, let's not forget what happened the last time he sent us these things.
Pekala ama bu adam bize bunları en son yolladığı zaman.. ... ne olduğunu unutmayalım.
They have got more firewalls than the devil's bedroom, so ESU couldn't see what was taken, but there was a massive download of information from their main server the same time you were there.
Şeytanda olmayan güvenlik duvarları bunların şirketinde var, bu yüzden ESU oradan alınan şeyi göremedi, ancak orada ana sunucudan yapılan indirmelerin büyük bir kaydı vardı.
- Oh-ho-ho! You know what, Luke, I've never watched the show, but if it's half as funny as she is in person, I think it's time we showed Ava some love.
Biliyor musun, Luke, daha önce gösteriyi hiç izlemedim ama gerçekteki halinin yarısı kadar bile komikse bence Ava'ya biraz sevgi göstermenin tam sırası.
And that's exactly what happened at the start of the Universe. The role played by time at the beginning of the Universe is, I believe, the final key to removing the need for a grand designer and revealing how the Universe created itself. Hawking :
Gerçeklik diye adlandırdığımız, en uygun model.
Egyptian time-coding in the Great Pyramid of Giza is telling us that there will be a series of water-based catastrophes between late 2004 through about 2006, and look what happened.
Büyük Giza piramidinde bulunan Mısır zaman kodları, 2004-2006 yılları arasında, su kaynaklı büyük felaketler olacağını öngörüyordu. ve bakın neler oldu. Asya'da 250.000 insanın ölümüne neden olan tsunami.
So it's time to concentrate on what is absolutely the most important skill of the three.
Şimdi bunlardan en önemlisine konsantre olma zamanı.
Maybe it's time to take the next step and ask her to move in. Did you hear what I said?
Bir sonraki adımı atıp ondan yanıma taşınmasını istememin zamanı gelmiştir belki de.
I bet it's nice to know what to expect instead of showing up at your girlfriend's house for the first time and being greeted at the door by the freakin'king of the jungle.
Eminim kız arkadaşınızın evine pat diye gidip kapıda ormanların kralı tarafından karşılanmaktansa neyle karşılaşacağını bilmek de hoş bir şeydir.
What's the point of money if you can't waste a little of it from time to time?
- Zaman zaman biraz harcayamazsan paranın ne önemi var?
And we can't even take the time right now to properly consider Amy's misfortune because we have this murder to solve, which is what I'm sure chief Taylor has come to remind us of.
Şu an Amy'nin yaşadığı talihsizliği düşünmek için bile zamanımız yok. Çünkü çözecek bir cinayetimiz var. Eminim Şef Taylor da bize bunu hatırlatmak için gelmiştir.
I-I-I went about it the wrong way, and I'm sorry, Tessa, but I didn't like what that money was doing to you, and... and I want us to have more family time at home.
Bununla ilgili yanlış yoldan gittim ve özür dilerim Tessa ama paranın sana yaptığı şeyden hoşlanmadım ve... Evde daha çok ailecek vakit geçirelim istiyorum.
And what I learned is when the guys start fighting, it's time to pick up your clothes and go.
Ve benim öğrendiğim, erkekler kavga etmeye başladığında kıyafetlerini toplayıp gitme zamanı geldiği.
I mean, what, she was probably 8 or 9 at the time?
O zamanlar 8-9 yaşlarında falanmış, değil mi?
For what it's worth, I was only with her the one time. Mm.
Ne olursa olsun, onunla sadece bir kez beraber oldum.
What are you doing? He's gonna have a hard time walking around with one side of his pants dragging on the ground.
- Tek paçası sallanırken kolay yürüyemez.
What? It's both respectful and disrespectful at the same time.
Hem saygılı hem de saygısızcaydı aynı anda.
Whether you like it or not and you know what, maybe I'm just tired of watching both of our fucking backs all the time.
İstesen de istemesen de öyleyiz. Belki sürekli senin de arkanı kollamaktan bıkmışımdır.
They're pristine time capsules, and if you could crack one open and see what was inside, you could literally see what the solar system was first made out of.
Onlar, bozulmamış zaman kapsülleridirler. Ve eğer birini açıp içinde ne olduğuna bakabilseydiniz kelimenin tam anlamıyla güneş sisteminin neyden yapıldığını görebilirdiniz.
It's just a real excitement because you're seeing a new world for the first time, and you know just enough to be dangerous in trying to explain what it is that you're seeing.
Gerçek bir heyecan çünkü ilk kez, yeni bir dünyayı görüyoruz. Ve yeterince tehlikeli olduğunu biliyorsunuz. ... gördüğünüzün ne olduğunu açıklamaya çalışmanın.
What she's trying to say is... It was all over by the time she got here.
Biz buraya gelmeden olayın olup bittiğini söyleme çalışıyor.
Which means the total time now is 3 minutes and 10. What's the first number?
Yani toplamda 3 dakika 10 saniye.
Danko, what's the time?
Danko, saat kaç?
What's different this time is that I'm choosing to take the risk.
Aradaki fark bu defa riski almayı ben seçiyorum.
You See, at the time, IT was a Case of let's See What works.
Yani o dönemler hadi bakalım deneyip görelim yıllarıydı.
What happened was I was with a guy for a long time who wasn't half the man that Will is and he dumped me.
Ne oldu bak, uzun süre boyunca Will'in yarısı kadar bile adam demeyeceğin biriyle birlikteydim ve terk edildim.
Mellie's ringing of the genocide bell and buy yourself some time to decide what you want to do.
Böylece ne yapmak istediğine karar vermek için zaman kazanırsın.
Especially... the thought of your reputation you've had all this time being tarnished... That's what I'm worried about the most.
Özellikle de sizin itibarınızı zedelendiğimi düşünmek beni çok endişelendirdi.
What's the time?
Saat kaç?
For the last time what was Ben working on?
Son kez soruyorum Ben ne üzerinde çalışıyordu?
For what it's worth, I was only with her the one time.
Ne olursa olsun, onunla sadece bir kez beraber oldum.
I don't even know what you're saying half the time,
Çok yorucu. Söylediklerinizin yarısını anlamıyorum bile.
It's like, for the first time in my life, I don't know what's gonna happen next. None of us do.
Sanki hayatımda ilk kez bundan sonra ne olacağını bilmiyorum.
I don't know what's going on, but now is not the time.
Neler oluyor bilmiyorum ama şu an hiç zamanı değil.
But guess what? For the first time, an oil company's actually listened to us.
Bil bakalım, ilk defa petrol şirketi gerçekten bize kulak verdi.
I'm just worried that I might be disappointed, and if I'm disappointed, I might have a hard time hiding it, and then that might make you feel uncomfortable, and then you'll be wondering what's bothering me, when all along, it was just on account of the meats.
Sanırım biraz hayal kırıklığı yaşamış olabilirim, ve bunu gizlemekte güçlük çekebilirim, ve belki de seni huzursuz edebilirim, ve sende benim canımı sıkan şeyi merak edebilirsin, bunların yaşanmasına gerek kalmadan sorunun etler olduğunu söyleyebilirim.
Everyone's always telling me what to do all the time.
Herkes bana sürekli ne yapacağımı söylüyor.
What time was the transaction?
İşlem ne zaman yapılmış? 4 : 07.
What, she's the observant one, and I'm the one who eats all the time.
- Neyi? Ne var, gözlemci olan o ben de yiyici olanım.
So what's here during games that isn't here the rest of the time?
Peki maçlar sırasında olup da şu an burada olmayan ne var?
That's because when my editor at Time Magazine found out what I was reporting on, he butchered the article.
Time Dergisi'ndeki editörüm neyle ilgili bir haber yaptığımı öğrendiği ve makalenin içine ettiği için öyle oldu.
Good number are here and half of them are in East Vizag, what better time one would get to loot the bank near control room, sir?
İyi numara, siz burdasınız ve onların yarısı doğu vizag da, Ne iyi bir zamanlama, biri kontrol odasının yakınındaki bankayı yağmalayacak efendim?
And that's what you keep running up against every time and why you're here in the bottom three.
Bu durum, senin neden sürekli son üçe kaldığını da açıklıyor. Pekala.
You know what, now that we're taking the time to air our grievances neighbor to neighbor, a little heads up- - It's okay, Bougs- - trying to save money by turning your garage into an office?
Aslında var ya, şimdi şikâyetlerimizi birbirimize söylemenin tam da vakti. Dikkatle dinleyin. Sorun yok, Bougs.
Okay, what if we both have to use the bathroom at the same time and there's only two stalls available and they're only right next to each other?
Tamam. Peki ya aynı anda tuvaleti kullanmamız gerekirse? Sadece iki tuvalet var ve biri diğerinin hemen yanında.
Last time, whoever's controlling Jackson had to kill somebody because he didn't finish the job, so what do you think he's going to do this time?
Geçen sefer Jackson'ı hem kim kontrol ediyorduysa... İşi bitirmediği için onu öldürmek zorunda kaldı. Sence bu sefer ne yapacak?
What's the time? Oh, she didn't thart the clock.
Oh, Saati başlatmamış ki.
By the time Hiccup figures out this is what's giving you all that energy, he'll be eating our dust.
Hiccup'ın sana enerji veren şeyin bu olduğunu anlayıncaya kadar çoktan tozumuzu yutmuş olacak.
That's what we said the first time we came to Cleveland.
Cleveland'a ilk geldiğimizde biz de böyle söylemiştik.
It's the first time I can't really write what I know.
İlk kez bildiklerimi yazamıyorum.
what's the 204
what's the matter 6346
what's the matter with you 1332
what's the catch 161
what's the point 785
what's the problem 1484
what's the matter with him 136
what's the occasion 267
what's the deal 308
what's the difference 660
what's the matter 6346
what's the matter with you 1332
what's the catch 161
what's the point 785
what's the problem 1484
what's the matter with him 136
what's the occasion 267
what's the deal 308
what's the difference 660