What i have to do traduction Turc
5,612 traduction parallèle
I know what I have to do now. I didn't before.
Şimdi yapmam gerekeni biliyorum.
You need to go and figure out why she's turning me down and what I have to do to get her to fuck me.
Gidip, beni niye geri çevirdiğini ve onu sikmem için ne yapmam gerektiğini öğren.
- It's what I have to do.
Yapmam gereken şeyi.
I live in a world where I do what I have to do to preserve the life of the King and thus order in this land.
Kral'ın hayatını korumak için ne... yapmam gerekiyorsa onu yaptığım bir dünyada yaşıyorum ve bu topraklarda bu şekilde düzen sağlanıyor.
I do What I have to do, and I do my best.
Ben elimden geldiğince üzerime düşeni yapıyorum.
What I have to do.
- Ne yapmam gerek?
I mean, what do we have to be nervous about?
Yani niye gergin olalım ki?
What I do know is that we have to finish what we started with the lottery.
Bildiğim şey ise piyango ile başlattığımız şeyi bitirmemiz gerektiği.
I know that you think what you have with him is different, but please don't make the mistake of thinking that he won't do the same thing to you eventually.
Onunla yaşadığının farklı olduğunu düşündüğünü biliyorum ama lütfen en sonunda aynı şeyi sana da yapmayacağı gibi bir düşünceye kapılma.
But you know what? I also have an offer to do some migration at Gittawonk this weekend.
Ama bu hafta sonu Gittawonk için de bir iş yapma teklifi almıştım.
Max, I have to figure out what to do about Nicolas before he almost makes a big mistake and leaves his wife.
Max, Nicolas hakkında ne yapacağıma karar vermeliyim. Neredeyse hayatının hatasının yapıp eşinden ayrılmadan önce.
Miss Wallace, you have any idea what I had to do to get you this mission?
Bayan Wallace, sizi bu göreve getirmek için neler yapmam gerektiğini biliyor musunuz?
I'm sorry, what I meant to say is have you performed surgery, the job you spent seven years training to do?
Özür ilerim, demek istediğim bu işte yedi sene geçirdikten sonra operasyon yaptın mı?
I must conclude, therefore, that you... you talk about me, and I wonder what right you believe you have to do so.
Bir açıklık getirmek zorundayım ki sen... Benim hakkımda konuşuyorsun ve hangi hakla bunu yaptığını merak ediyorum.
What I'd love to do is drop those kids in the middle of the forest, make them have some real experiences, like wolves'kids do.
Yapmak istediğim çocukları ormanın ortasında bırakıp gerçek deneyimler yaşamalarını sağlamak kurt yavruları gibi.
Now, what else do I have to be worried about?
Başka ne hakkında endişelenmem gerekiyor?
Here's what we're gonna do... I'm gonna have each one of you take a turn next to me at the microscope.
Sırayla mikroskoptan yaptıklarımı izlemenizi istiyorum.
I sure hope this doesn't have anything to do with what happened.
Umarım cinayetle bir ilgisi yoktur.
Why do you always have to follow us? Didn't you hear what I said?
Bizi her zaman takip etmek zorunda mısın?
What do I have to count?
Ne diye sayacağım, matematik biliyoruz işte.
You have no idea what I'm going through, or what I would do to make it stop.
Bunu durdurmak için ne yapacağım veya neler yapabileceğim hakkında hiçbir fikrin yok.
- Maybe I've something to offer. - What do you mean? Maybe I have some inside info vis-à-vis a rival which could get advantageable for your campaign, as it were.
Belki de seni rakibin karşısında avatajlı duruma getirebilecek bilgilere sahibimdir, ki öyleyim.
What do I have to sign for?
Neyi teslim alacağım? Saat.
I just have to do what's right for me and Henry and...
Henry ve benim için doğru olan neyse onu...
And what I want to know is, what do you have faith in?
Bilmek istediğim şey ise sizin neye inandığınız.
What you can do is find Louis and have him come up with a way around this demand to look at our books.
- Yapabileceğin tek şey Louis'i bulmak ve hesapları denetlemeyle ilgili bu talebi halletmesini sağlamak.
Had I known "tell me what's going on with you" meant "I'm going to tell you what to do," I might not have taken you up on it.
Eğer, "Neler olduğunu söyle." derken "Sana ne yapacağını söyleyeyim." demeyi kastettiğini bilseydim sana bu konuyu açmazdım.
I don't care what you have to do.
Ne yapmak zorunda olduğun umurumda değil.
Now, like, what, do I have to hold it at this angle the whole time?
Şimdi, ne yani, bütün zaman boyunca böyle mi tutmak zorundayım?
I know the litany detective, but tell me, what do you have to show for these for these efforts?
Hep aynı terane dedektif ama bu çabalar için elinizde göstereceğiniz ne var söyleyin!
My mother and I will do what we have to ; we'll find a way.
Annem ve ben yapmamız gereken neyse yapacağız, bir yol bulacağız.
What I leave to you now, my greatest revelation... truth and facts certainly have their place in society, but do they really have a place in a court of law?
- Şimdi sana bıraktığım benim en büyük vahiyimin... hakikatımın ve gerçeğimin Sosyal hayatımızda kesinlikle yeri var, ama gerçektende mahkemede yeri var mı?
Well, to do that, I would have to know what you said to him.
Bunu yapabilmem için, ona ne söylediğini bilmem gerekiyor.
My profession has taught me to have a suspicious mind and I do not like what I see.
Mesleğim şüpheli zihni bana öğretti ve gördüğüm şeyi sevmedim.
But, you know, all the tenants and myself... we were all forced to evacuate, so I have no idea what I'm gonna do, where I'm gonna go.
Ama ben ve bütün kiracılar tahliye edilmek zorunda kaldık. Bu yüzden, ne yapacağımı, nereye gideceğimi hiç bilmiyorum.
I have so many of these damn things, I don't know what else to do.
Elimde o kadar çok var ki, ne yapacağımı bilmiyorum.
It's beautiful, but I... if you're asking do I think it's gonna cure what ails me, I'd have to say no.
Ama beni iyileştireceğini düşünüp düşünmediğimi soruyorsanız, hayır.
What do I have to do?
Ne yapmam gerekiyor?
Since being at Selborne Hall... I've had the good fortune to see what a true family is, what it is to have children who look up to you, parents who would do anything for you, and a spouse who makes you a better person.
Selborne Hall'da olduğumdan beri ailenin anlamını, sizi örnek alan çocuklara sizin için her şeyi yapacak olan ebeveynlere ve sizi daha iyi biri yapan bir eşe sahip olmanın ne demek olduğunu anlama şansına eriştim.
What would I have to do?
- Ne yapmam gerekiyor?
Ryan, what do I have to do? !
Ryan, ne yapmamı istiyorsun?
What do I have to conquer?
Benim gelmem gereken neymiş ki?
I guess my point is, that I'm just... I'm really happy that you met Bruce and I'm so happy to see what you guys have together because... just... because I didn't do that. Now that he's...
Demek istediğim, Bruce'la tanışmanıza mutlu oldum.
I-I don't even know what it looks like, but you-you have to do something, you have to save him.
Ben nasıl göründüğünü bile bilmiyorum ama bir şey yapmalısın, onu kurtarmalısın.
What if they don't respond as you're predicting and I die doing something I didn't have to do?
Ya oyununu yemezlerse ve yapmak zorunda olmadığım bir şeyi yaparken ölürsem?
What I want to do is have you locate this doctor and then we could send them up to Chicago.
Senden istediğim, bu doktoru bulman. Böylece biz de onları Chicago'ya postalayabiliriz.
So, Howard, what do I have to do to get your vote?
Howard, oyunu kazanmak için ne yapmam gerekiyor?
Not officially, Gretchen, but what I do have is knowledge of the emerging trends in the tire and rim business, both from my 10 years on the ground, so to speak, and because it's right there
Resmi olarak yok Gretchen. Ama lastik ve jant işinde yeni ortaya çıkan trendler hakkında bilgim var. Bu bilgi, alandaki 10 yıllık tecrübemden geliyor hem de TIA'nın 2008 ile 2012 arasındaki yıllık figürlerinde apaçık görülüyor.
A lot of what we do is absolutely beautiful in terms of exhibitions, lovely when it comes to the marketing, we have beautiful imagery, absolutely gorgeous high-quality, but I think because we're sometimes not going through that process
Pazarlama çok hoş. Görseller çok hoş, kaliteli. Kesinlikle muhteşem.
I know what we have to do.
- Yapmamız gerekeni biliyorum.
What do I have to do to get you to drop that suit?
Bu takımını üstünden çıkarman için ne yapmam lazım?