English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / Whatnot

Whatnot traduction Turc

687 traduction parallèle
Ηe always gets talked into buying stuff : springs and old parts and whatnot.
Dilinden bir şeyler alma lakırdısı hiç eksik olmaz : zemberekler, eski parçalar, ıvır zıvır.
Musical comedy and whatnot.
Müzikal komedi oyuncusu.
Street fights and whatnot.
Kavgalar ve daha bir sürü şey.
Ziegfeld, these gentlemen are pestering me about money for scenery, costumes and whatnot.
Ziegfeld, bu beyler beni sıkıştırıyor sahne, kostüm ve ıvır zıvır parası için.
But, you see, Godfrey had been working for us as a butler and whatnot, and things had been going along very well... when all of a sudden it happened... just like that.
Godfrey bir uşak olarak bize hizmet ediyordu... ve her şey oldukça iyi gidiyordu. Sonra birden bire olaylar gerçekleşiverdi... göz açıp kapatıncaya kadar.
Full of fire and music and whatnot.
Ateş, müzik ve her ne haltsa onunla dolu.
Oh, I've been mixed up in so many murders and robberies and whatnot, it's an old story to me.
Oh, bir çok cinayet ve soyguna vesaire karıştırıldım, bana göre eski bir öykü.
You can have a lot of fun splashing about and whatnot.
İnsan içinde çok eğleniyor.
Las Mañanitas, for birthdays and weddings and whatnot.
"Şafak Söküyor", doğum günlerinde ve düğünlerde ve herşeyde çalınır.
It was lord this and the duke of that and the earl of whatnot.
Falanca lort, filanca dük, bilmem ne kontu idi.
The Wolfman comes in here occasionally... bringing tapes, you know, to check up on me and whatnot.
Wolfman buraya ara sıra gelir... teyp kayıtları getirir, beni kontrol eder, falan.
Rockin'and rollin'and whatnot.
Yaylan. Anlarsın ya.
I'm just fixing the whatnot...
Şimdi etajeri tamir ediyordum...
I think I'm drunk... wine, brandy, cocktails and whatnot... would you mind... helping your grandmother to her room?
Sanırım sarhoş oldum... şarap, brendi, kokteil ve diğerleri... Beni büyükannenin.... odasına çıkarmanın bir sakıncası var mı?
I'm not really concerned about being a representative of Nankatsu or whatnot...
Nankatsu okulunun temsilcisi olup olmamakla ilgilenmiyorum...
She's worried about what it's costing for the feed the lumber and whatnot.
Beslenmeleri bakımları falan, pahalı olur diye endişeleniyor.
These SM fags get so carried away, they beat each other up and whatnot...
Bu SM ibneleri birbirini dövmek için uzağa taşırlar.
Man, there must be 100 phony cops wandering around out there, - shaking people down and whatnot.
Adamım dışarda onun gibi insanları soyan yüzlerce sahtekar polis vardır.
You know, things, life, whatnot.
Bildiğin, hayat, şeyler, ıvır zıvır.
Life is not whatnot, and it's none of your business.
Hayat ıvır zıvır değil ve seni de ilgilendirmiyor.
Everyone leaves microbes and whatnot. Hell, that's your forte, ain't it?
Hepiniz mikroplarını ve bir şeylerini bırakıyor.
Before he leaves, Joyce gives James a little money, some drugs and whatnot.
Gitmeden önce Joyce, James'e para, hap vesaire verdi.
She was telling me that he's looking to get into the Acme school, you know, that school where they teach you to fix cars and washing machines and stereos and whatnot.
Acme okulunda okuyor okulda, araba, çamaşır makinesi gibi zımbırtıları tamir etmeyi öğretiyorlarmış.
Well, what about wh... all them wigs and wardrobe and whatnot you got in the back there, huh?
Peki ya o perukların, gardırobun ve arka odadaki öte berilerin?
Battling for clean air and whatnot.
Yurttan haberler var :
All them Grand Masters and them Europeans... with they government subsidies and whatnot to sit on they asses and play all day... they ain't livin'in the world.
Hükümetlerinden destek alan ve tüm gün kıçları üzerinde oturup oyun oynayanlar. zaten dünyada yaşamıyorlar.
Two suits for dry-clean and a bag of whatnot.
İki takım elbise birazda eşya.
I must need some ointment or whatnot.
Merhem gerek.
I guess it depends on the individual, the relationship, whatnot.
Bazı şeylere göre değişir. İlişkilere falan.
So... that means, presumably, you can actually see his... whatnot.
Yani herhalde bu demek oluyor ki, şeyi görülebiliyor...
We understand drains in your area have malfunctioned sucking in people and whatnot. - Willikers!
Bölgenizdeki akaçlamada sorun olduğunu sanıyoruz..... insanları içine çekiyormuş, falan filan.
And we got invited to all these fancy parties... because rich people liked to hang around with the Angels... and musical bands and whatnot.
Ve sıradan olmayan şu havalı partilere davet edilirdik.. Çünkü zengin insanlar Angel'larla takıImaya bayıIırdı... ve müzik grupları.
Then this one fool I don't know, 13 or 14 years old kicking it to some girl tickling, whatnot...
Sonra salağın teki sanırım 13 veya 14 yaşındaydı bir kızla oynaşıyordu birbirlerini gıdıklıyorlardı...
It's what the highway boys use to cut down weeds and whatnot. Yeah.
Köprü altı çocukları afyon filan keserken kullanırlar.
I'm pretty handy, I reckon, on lawn mowers and whatnot.
Sanıyorum, çim biçme makinelerinde falan oldukça becerikliyim.
I got hired on to work for Mr. Bill Cox, fixing lawn mowers and whatnot.
Bay Cox beni işe aldı. Çim biçme makinesi tamiri falan.
It's what I made fixing lawn mowers and whatnot for Bill Cox.
Bill Cox'ın yanında çim biçme makinesi falan tamir ederken biriktirdim.
Just gonna relax with my U.S. News World whatnot.
U.S. News ve World'ü okuyup rahatlayacağım.
They slapped Cee-Cee around and whatnot.
Cee-Cee'yi de dövdüler.
Well, you know, of course, taxes provide your basic service, police and whatnot, but our customers need a bit more than that.
Elbette vergiler polisle falan temel güvenliği sağlıyor ama müşterilerimiz bundan biraz daha fazlasını istiyor.
Garlic and whatnot.
Sarımsak falan.
Oh, Central America and whatnot.
- Ah... Orta Amerika'ydı demek.
I mean, 100-foot robots and whatnot.
30 metrelik robotlar falan.
Those damn Dawson's River kids... sleeping in each other's beds and whatnot?
Şu lanet Dawson River çocuklarının birbirlerinin yataklarında ve zımbırtılarında yatmaları mı?
I like iced coffee, generally... but a day like today, with the rain and whatnot...
Ben normalde buzlu kahve severim. Ama böyle bir günde, bu kadar yağmur filan... sıcak bir fincan iyi gelir.
Good, let's keep it that way. All the security and whatnot.
Kimseye bir şey söyleme.
I've been doing a lot of thinking about secrets and whatnot.
Sırlar hakkında çok fazla düşünüyor oldum.
Mrs Olchin, I have to go, there's a big fire and they want me there, since I'm a fireman to put the fire out and whatnot.
Gitmem lazım, Bayan Olchin. Büyük bir yangın çıkmış. İtfaiyeci olduğum için, yangını söndürmeye gitmemi istiyorlar.
- Like this mafia whatnot I read about? - No.
Gazetelerde okuduğumuz mafyalar gibi mi?
Uh, curriculum, schedule and, uh, whatnot.
Müfredat. Program ve ilgili bilgiler.
Toothpaste and whatnot.
Diş macunu falan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]