When you're traduction Turc
33,759 traduction parallèle
When you're ready.
Ne zaman hazır olursan.
Do you reckon they keep those gloves on when they're doing it?
Sizce, o işi yaparken o eldivenlerle mi yapıyorlardır?
When I picked you up in the forest - you're welcome, by the way - I thought you were just a pair of tree-loving lesbians.
Ormanda sizi aldığımda, bu arada, başım gözümle sizi bir çift ağaç manyağı lezbiyen sanmıştım.
- Just bring it back when you're done.
İşiniz bitirdiğinde geri getirin yeter.
You guys are telling each other that you're happy being this, when we all know that you would rather be this.
Siz birbirinize böyle mutlu olduğunuzu söylüyorsunuz ama hepimiz biliyoruz ki, böyle olmayı tercih edersiniz.
I need to know when you're half an inch away.
Ne zaman yarım inç uzaktasın bilmeliyim.
There's no power assistance, so it's incredibly heavy when you're parking, there's no feel when you're on the move.
Güç asistanı diye bir şey yok, bu yüzden park ederken çok ağır kalıyorsunuz ve hareket ederken de hiçbir şey hissetmiyorsunuz.
One plan would be, if you're playing this at home, do it on a day when there's a lot of barbecues in the area.
Eğer bu oyunu evinizde oynuyorsanız insanların barbekü yaptığı bir günde oynayın.
- No, it's... - You're not gonna be here to help me when I'm using it!
- Kullanırken yardım etmek için yanımda olmayacaksın, değil mi?
We don't want to interfere when you're trying to talk'cause we might put them off.
Konuşmaya çalıştığın zaman müdahale etmek istemiyoruz Çünkü onları erteleyebiliriz.
You're driving along, you know he's gonna blow up, you just don't know when.
Sen sürüyorsun, uçuracağını biliyorsun. Sadece ne zaman olduğunu bilmiyorsun.
I mean, when you're in a normal car, you shake your fist and make gestures, and shout and yell, because you feel cocooned and safe and immune from everybody.
Demek istediğim, normal bir arabadayken, Yumruk sallayıp el hareketleri yapıyorsun, Ve bağırın ve bağırın,
When you're a grown up, you don't have to do stuff you hate.
Büyüdüğün zaman, nefret ettiğin şeyleri yapmak zorun olmazsın.
You're always mean when we're at their house and... you always have this weird...
Ne zaman onlara gitsek, bize karşı zalimleşen sizsiniz ve... her zaman o yüksek...
Go outside, have sex, and come back when you're ready to learn something. "
Dışarı çıkın, sevişin ve bir şeyler öğrenmeye hazır olduğunuzda geri gelin. "
Is that what you're gonna tell a trained merc when he has you cornered?
Her köşeye sıkıştığında koçuna bunu mu söyleyeceksin?
Don't say the word "bastard" when you're dressed like Jesus!
İsa gibi giyinmişken piç kurusu deme.
( STAMMERING ) ( GRUMBLING ) So, Thor, uh, when you're in your loneliest, darkest place, is your salad kale, romaine, or quinoa? ( GRUNTING )
Pekâlâ Thor, karanlık yerinde yalnız kaldığında marul salatası mı yoksa quinoa salatası mı yiyorsun?
When you're ready, the Avengers will be waiting.
Hazır olduğunda, Yenilmezler seni bekliyor olacak.
Yeah, that's'cause when you're there, there's always sunshine.
Evet, çünkü sen o şehirdeyken güneş hiçbir zaman eksik olmuyor.
How do you know when you're too tired to operate?
Ameliyat yapamayacak kadar yorgun olduğunuzu nasıl anlıyorsunuz?
You're the one that brought me here, and you usually only bring me around when you feel guilty.
Beni buraya sen getirdin. Beni buraya sadece suçluluk hissettiğinde getiriyorsun.
When you're stuck in a bed for your whole childhood, you kind of get obsessed with the thing that put you there.
İnsan çocukluğunu yatakta geçirmek zorunda kalınca kendisini yatağa bağlayan şeye takıntılı oluyor.
Your body hurts, your brain becomes foggy, and you feel like you're trapped in a tunnel when all you want is your bed.
Vücudunuz zarar görünce, beyniniz bulanınca bir tünele sıkışmış gibi hissettiğinizde sadece yatağınıza gitmek istersiniz.
I don't like it when you're sweet.
Tatlı olduğun anlardan hoşlanmıyorum.
There's... there's no rush when you're helping a friend.
Arkadaş için çiği tavuk bile yenir.
But I can guarantee you this... you're gonna be so sad when I'm dead. "
Ama sana garanti ederim ki öldüğüm zaman çok üzüleceksin.
You know, I was kind of mad at you when you couldn't help me write the e-mail, but now I'm glad you're completely useless.
Mail yazarken bana yardım etmeyince sana biraz kızmıştım ama şimdi tamamen işe yaramaz olduğun için mutluyum.
Did you hear yourself when you say, "You're gonna love our pizza"?
Pizzamızı seveceksiniz dediğinde kendini duyuyor musun?
I got Snoopy as a freshman when we did "You're a Good Man, Charlie Brown."
Birinci sınıfken "Sen İyi Bir Adamsın Charlie Brown" da Snoopy'i oynamıştım.
It's all very well when we're having fun, but the minute someone asks why we're having all this fun, you want me to shut up.
Eğlenirken her şey çok güzel ama biri neden bu kadar eğlendiğimizi sorduğu anda çenemi kapamamı istiyorsun.
You're seriously taking credit when you're the one who made this mess?
Bu karmaşayı oluşturanlardan bir olduğun halde cidden kendine pay mı çıkartıyorsun?
You're worried about one of your crooked meetings when there's five million lives on the line?
Burada beş milyon insanın hayatı söz konusuyken sen kalkmış dandik toplantılarından biri için mi endişeleniyorsun?
Then when you're 50, well, you can just stay home.
50 yaşına geldiğinde sadece evde kalabiliyorsun.
I wonder what kind of a tattoo he's gonna give you when he finds out that you're alive.
Yaşadığını öğrendikten sonra sana nasıl bir dövme yapacağını merak ediyorum.
And when they ask you about it, you say, "these guys here, they're my friends too."
Sana sordukları zaman da "bu adamlar benim de arkadaşlarım" dersin.
For some day... When you're ready.
Bir gün, hazır olduğunda.
When this shift is over in approximately 37 minutes, Otis, you're going back to Molly's and you're taking those signs down.
Yaklaşık 37 dakika sonra, vardiya bittiğinde Otis, Molly's'e dönüp afişleri indiriyorsun.
When they're a cluster, they will kill you.
Salkım şeklinde olanlar seni öldürür.
Not necessarily when you're carrying a gun.
Eğer silah taşıyorsan fark yoktur.
Especially when you're so far from home.
Özellikte de evinden çok uzaklardayken.
You are so cute when you're heteronormative.
Böyle konuşurken çok tatlısın.
Well, when you're done with that, I'm putting you to work.
Onunla işin bittiğinde sana bir iş vereceğim.
And when you're face-to-face with Kirkman, you will do exactly as I instruct.
Kirkman'la yüz yüze geldiğinde talimatlarıma harfiyen uyacaksın.
When you're finished with work tonight dinner?
Bu akşamki işlerin bittiğinde yemek yer miyiz?
When you're desperate, it's natural to reach out to the person who's closest to you.
Çaresiz olduğunda doğal olan sana en yakın olan insana uzanmak.
When you're a kid, it seems like it will take forever.
Çocukken sonsuza kadar süreceğini sanıyorsun.
But you'll never get it when you're this tense.
Ama böyle gerginken asla yapamazsın.
It's true that there can be safety in numbers, but numbers can also be something of a problem when you're trying to find your own nest.
Yüksek sayıların güvenlik sağladığı doğru, fakat problem de yaratabilir.
We'll give you the heads up when you're in the zone to lower the pressure pipe.
Alana girdiğinizde basınç borusunu daldırmanız için size bilgi vereceğiz.
I don't let them go when you get here, I let them go when you're dead.
Sen geldiğinde gitmelerine izin veririm demedim, sen öldüğünde, gitmelerine izin veririm dedim.