Whistles traduction Turc
696 traduction parallèle
[Snarls ] If they try and protect him... [ Arrow whistles]
Onu korumaya çalışırlarsa...
Youth whistles, and we?
Gençler şakıyor, ya biz?
The whistles have stopped, Manny.
Siren kesildi Manny.
( WHISTLES ) Come on!
Hadi.!
- Sometimes he whistles.
- Bazen ıslık çalıyor.
- [Whistles] - And that isn't all.
[Whistles] Dahası da var.
- [Man Whistles ] - [ Gate Clicking]
[Man Whistles ] [ Gate Clicking]
Wet your whistles.
Boğazınızı ıslayın.
Now if you're smart you'll wait five minutes before you blow any whistles.
Aklınız varsa, polisi aramadan önce beş dakika beklersiniz.
- I also answer to whistles.
- ıslık çalanlara da bakarım.
Imagine, an important part of my life wasted between whistles.
Düşünsenize, hayatımın önemli bir bölümü düdükler arasında geçmiş.
If it's all right to come back I'll give you four high whistles.
Geri dönmen uygun olunca sana dört kez ıslık çalarım.
[Whistles]
[Islık]
Anchor chains, plane motors and train whistles.
- Uçak sesi ve tren düdüğü. - Fıstık.
Not giving company a chance to wet their whistles?
Boğazları ıslansın diye arkadaşlarına bir fırsat vermeyecek misin?
[Whistles] Kanchi.
Kanchi.
Like cabbages and kings [whistles]
Tıpkı lahanalar ve krallar gibi.
[Voice ] - Hey. - [ Whistles]
Hey!
# Here's the lilt that the bluebird shares ( WHISTLES )
İşte mavi bülbülün paylaştığı şakıması
- ( WHISTLES )
Tutun.
it whistles it all day long
gün boyunca ıslık çalar
All of a sudden, this crazy captain whistles up a whole flock of dames.
Birden bire şu deli yüzbaşı bir sürü kadın çağırdı.
I don't like boat whistles.
Gemilerin kalkış düdüğünü sevmiyorum.
When we pull in at the station, as the train whistles, I'll fire.
İstasyona girdiğimizde, tren düdüğünü çalarken, ateş edeceğim.
- What d'you say we wet our whistles?
- Boğazımızı ıslatmaya ne dersiniz?
You know how the wind whistles through here.
Rüzgarın buralarda nasıl estiğini bilirsin.
( CATTLE WHISTLES )
( ÇAYDANLIK SESİ GELİR )
( TRAIN CONDUCTOR WHISTLES )
( KONDÜKTÖR DÜDÜK ÇALAR )
Let's wet our whistles. Words are dusty.
Boğazımızı ıslatalım,... sonra anlatırsın.
He sings, he whistles, he'd like to go to the cinema but has no money.
Evde annemle kız kardeşimi bunaltır, şarkı söyler.
NIGHTINGALE WHISTLES
"Bülbül Sesi Düdükleri"
I want... can you recommend... some bird whistles?
... Bana tavsiyeleriniz olacak mı merak ediyorum.
Isa, I swapped the whistles.
İsa, Düdükleri ben değiştirmiştim.
They blow all my whistles and then Durand-Mareuil takes them to Courgelot.
Bu piçler düdük üflemeyi bilmiyorlar Durand-Mareuil'da düdükleri Courgelot'dan alacakmış.
Just to whet your whistles before you sail.
Denize açılmadan önce kafaları çekin diye.
" I've grown accustomed to the tune That she whistles night and noon
" Alışmışım bir kez söylediği şarkıya Gece gündüz durmamacasına
It whistles.
Tıslıyor, ıslık gibi.
Get in, get in. - ( Whistles nervously ) - ( Muffled banging )
- Girin girin
It goes like this... ( ♪ Whistles "Ode To Joy" )
lt goes like this... ( Whistles "Ode To Joy" )
- ( Whistles )
- ( Whistles )
( ♪ Whistles tune )
( Whistles tune )
She waltzes on her way to Mass And whistles on the stair
Ayine dans ederek geliyor. Merdivende ıslık çalıyor.
Whistles are for animals, not for children.
Düdükler hayvanlar içindir, çocuklar için değil.
( Whistles ) - ( Barking )
Buradaymışlar!
( Whistles ) Ah.
Tamam.
Ahh. ( Whistles )
Sen buraya bakalım!
With cabbages and kings [whistles]
Lahanalar ve krallarla beraber kaçın.
[Bomb Whistles, Explodes]
SİNGAPUR
[whistles] HEY, COME ON!
Anlaşılacağı üzere, James B. W. Bevis, nevi şahsına münhasır iyimser, umut dolu dünyası Bay Bevis'in sürprizlerinden bolca nasiplenmiş bir dünyası var.
[Whistles Blowing] Ferma.!
Dur!
We're all out of whistles.
Düdüğümüz kalmadı.