Wiggle traduction Turc
693 traduction parallèle
Can you wiggle your fingers for me?
Parmaklarını oynatabilir misin?
Well, I've always been able to wiggle out.
Her zaman bir çıkış yolu bulmuşumdur.
Egypt, wiggle.
Kıvır Mısır, kıvır.
- Come on, wiggle.
- Hadi, kıpırdayın.
- Wiggle?
- Kıpırdamak mı?
Come on, wiggle!
Hadi, kıpırdayın!
It's not good unless you wiggle.
Kıpırdamazsanız iyi olmaz.
Wiggle.
Kıpırdayın.
You'll wiggle on the hook and find that nobody gives a hang.
İpin ucunda sallanman kimsenin umurunda olmayacak.
- Not a wiggle.
- Kımıldamıyor.
- Shall we wiggle through?
- Aralarından geçelim mi?
I can wiggle into my pyjama top.
Pijamamın üstünü giyebilirim.
If it's so easy, go out and wiggle your own ass.
Madem iş o kadar basit, çık biraz da sen salla.
You wiggle till they're giggling All over the place
# İnsanlar kıkırdayana kadar oyna kıpır kıpır her yerde
I would lie there, safe in the dirt and wiggle my toes and listen to the noise
Molozların içinde öylece uzanır, parmaklarımı oynatıp pıtırtıları dinler,
No, don't wiggle.
Hayır, kıpırdama.
- Don't wiggle.
- Kıpırdama.
My, now he can wiggle his eyebrows.
Vay, şimdi kaşlarını oynatıyor.
Just wiggle.
Sadece kıvır.
If you can teach me to sail, I can teach you to wiggle.
Sen bana yelkenciliği öğretebilirsen ben de sana kıvırmayı öğretirim.
Wiggle, wiggle.
Kıvır, kıvır.
Wiggle. Wiggle.
Kıvır, kıvır.
Someday you'll wiggle that bottom of yours just once too often.
Bir gün o kıçını çok fazla sallayacaksın.
- Corona. He's gonna try to wiggle it down.
İnmeye çalışacak.
SEE HER DANCE. SEE HER WIGGLE.
Dans edişini, kıvırışını izleyin.
What she does do is wiggle her fanny.
" Yapacağı şey kıçını sallamaktan ibaret.
Look at that wiggle.
Nasıl da kıvırıyor.
But all the boys just shout forjoy When I wiggle my hips
"Ama kalçamı salladığımda bütün erkekler eğlenmek için çığlık atıyorlar"
Say, I'd appreciate it mighty highly... if you'd, uh, wiggle on over to Room 46 and chew the fat for a spell.
Farzedin ki, beni çok memnun edeceksiniz... Eğer 46 nolu odaya gelirseniz eski bir büyü hakkında biraz gevezelik ederdik.
Wiggle!
Wiggle!
I got me ten fine toes to wiggle in the sand
# Ayağımın on güzel parmağını kumlara soktum.
I can't stand the feel. They're cold and they wiggle.
Dokunmaya dayanamam, soğuk ve kaygan.
Datin'makes a gal start wiggle-walkin'
Flört etmek kızların kıvırtmasına neden olur
wiggle around back-to-back.
Sırt sırta verelim.
She has to tease him. Taunt him. And make him wiggle, so that his juice will taste better.
Böceği kızdırması zulmetmesi ve onu kıpırdatması gerekiyor ki daha lezzetli olsun.
Johnson giggles and me I wiggle Mao Mao
Güler Johhson, ben çalarım don Mao, Mao!
There's something in the tone of a saxophone that makes me do a little wiggle all my own.
Saksofon sesinde var bir özellik, Duyar duymaz hemen dans etmeye başlarım.
First, to make the magic begin, you wiggle your nose.
Sihrin işe yaraması için önce burnunu oynat.
Don't wiggle it.
- Dur. Sallama.
Watch him wiggle, the little devil!
Baksana nasıl da kıpraşıyor, seni küçük şeytan!
- My voice has a wiggle in it.
- Sesim titriyor artık.
You better get that wiggle out of your voice or take up something else.
Sesinin titremesine engel olsan iyi edersin, ya da başka bir meslek seç.
You see, she knows she sings so badly... that she has to wiggle about 20 times to every note... you see, to distract the people, you know, but she really can't sing it right.
Çok kötü söylediğinin farkında öyle ki insanın dikkatini dağıtmak için her notayı en az 20 kez tekrar etmek zorunda ama aslında çok da doğru söylediği yok.
MMM-HMM. NOW, TELL ME WHEN YOU SEE MY FINGERS WIGGLE.
Parmaklarımı kıpırdattığımı gördüğün zaman söyle.
NOW, TELL ME WHEN YOU SEE MY FINGERS WIGGLE.
Parmaklarımın kıpırdadığını gördüğün zaman söyle.
Can you wiggle like Wiggly?
Ayrıca sen kimsin?
Come on, wiggle.
Bill?
Wiggle this way.
Oh! Alo?
Wiggle!
Neler oluyor? Kocam. Selam, Billy Oğlan.
- Wiggle! - [Loud banging]
Tuz madeni nasıl gidiyor?
This guy that makes the foot wiggle back and forth.
Hani ayağı öne ve arkaya hareket ettiren?