Winking traduction Turc
213 traduction parallèle
Why, you told Mrs. Massey it was for winking'at a cop.
Ama Bayan Massey'e polise göz kırptığın için demiştin.
- For not winking'at a cop.
- Göz kırpmadığım için.
Why do you keep winking, Mama?
Neden gözünü kırpıp duruyorsun Anne?
Winking?
Kırpmak?
I wasn't winking!
Kırpmıyorum!
- Yes. - Nod away, if you please, like winking.
- Başını salla istersen.
- Oh, salmon! He's winking at me.
Ve bana göz kırpıyor.
Singleton, start winking at strange men.
Singleton, yabancı erkelere göz kırpmaya başla.
Are you winking at me?
Bana göz mü kırpıyorsun?
Who's winking'? I got hit in the eye.
Ne göz kırpması be, gözüm seğiriyor.
Kept winking at me.
Bana göz kırpıyordu.
Twice, for a split second, everything around us seemed on the verge of winking-out.
İki kez, bir anlığına etrafımızdaki her şeyin sonu gelir gibi oldu.
And its appearance coincided with this cosmic winking-out?
Ortaya çıkışı bu kozmik sona erişle aynı anda mı gerçekleşti?
A magnetic effect which causes a winking-out phenomenon.
Fenomenin sona ermesine neden olan manyetik etki.
This corridor... did it cause the magnetic effect, the winking-out phenomenon?
Bu koridor... Manyetik etkiye, fenomenin sona ermesine neden olan bu mu?
And I, for winking at your discords, too, have lost a brace of kinsmen.
Ve ben, göz yumduğum için kavganıza. iki hısımdan birden oldum.
Your Irish coffee is winking at me.
İrlanda kahven bana göz kırpıyor.
I can't go nowhere......without people laughing and winking.
Hiçbir yere insanların bakışları veya gülüşleri olmadan gidemiyorum.
I can't go nowhere without people laughing and winking.
Hiçbir yere insanların bakışları veya gülüşleri olmadan gidemiyorum.
Come on and see at 53 Market Street at the sign ofthe winking owl.
Gelin ve 53 Pazar Caddesinde göz kırpan baykuş tabelasında bizi görün.
It seems wrong, all them lights blinking'and winking', and girls, horse...
Tüm o yanıp sönen ışıklar, kızlar ve at bana yanlış gibi geliyor.
If we run Orion forward in time we see the births and explosive deaths of dozens of stars flashing on and winking off like fireflies in the night.
Eğer Orion'u zamanda ileri sararsak geceleyin yanıp sönen ateşböcekleri misali düzinelerce, doğan ve patlayarak ölen yıldız görebiliriz.
- She's winking at me.
- Bana göz kırpıyor.
You haul in a tidy penny here, winking at the bootleggers.
Kaçakçılara birkaç peni ödüyor olmalısınız.
Who are you winking to?
Sen kimi kandırıyorsun?
I suppose I am one of the "unhappy bubbles of anal wind... " popping and winking in the mortal bath. " Am I?
Herhalde ben "anal rüzgarların fani banyoda patlayan baloncuklarındanım." Öyle mi?
Oh, as long as we're all unhappy bubbles of anal wind popping and winking in the mortal bath, then there's no problem, but I don't propose to advertise the fact to parents.
Hepimiz mutsuz bir anal rüzgar baloncuğu olunca fani banyoda patlayınca sorun yok yani. Bunu ailene duyurmayı teklif etmiyorum.
Or my dear Majesty your Queen here, think, If I had play'd the desk or table-book. Or given my heart a winking, dump, or look'd upon this love, with idle sight, what might you think?
Ne düşünürdünüz sevgili Kraliçem şu masa ya da kitap gibi davransaydım, veya göz yumup görmezlikten gelseydim bu aşkı, ne düşünürdünüz?
If you look closely, Abe's winking.
Eğer yakından bakarsan Abe'in göz kırptığını görebilirsin.
Why do you keep winking at me?
Neden bana göz kırpıp duruyorsunuz?
Why should I be winking at my own daughter, pray?
Ne saçmalık! Kendi kızıma neden göz kırpıp durayım ki?
You keep winking at me.
Bana göz kırpıp duruyorsun.
Wait a minute. I must have been winking down at the office.
Bir dakika, ofiste sürekli göz kırpmış olmalıyım.
I was not winking, you idiot.
Göz kırpmıyordum, aptal herif!
Sounds like all that winking got you a promotion.
Tüm bu göz kırpmalar sayesinde terfi etmiş oluyorsun.
Or given my heart a winking mute and dumb?
Yahut bağrıma taş basıp sussaydım. Ya da görmezden gelseydim bu sevgiyi.
I'm winking.
Ben göz kırpıyorum.
You always think somebody's winking at you.
Her zaman birisinin sana göz kırptığını sanıyorsun zaten.
Who's he winking at?
- Kime göz kırpmış?
My character, who's he winking at?
- Karakterim, kime göz kırpıyor?
- Wink! - Will you stop winking!
Göz kırp.
- [Marge] Homer, Mr. Burns can't see you winking.
- Homer, Bay Burns göz kırptığını göremez.
Look at it... the front page, down at the bottom... winking'at ya...
Baksana Ön sayfanın en altında. Hınzırca göz kırpıyor.
He would watch you without winking And he saw what you were thinking
Göz kırpmadan sizi seyreder Ve ne düşündüğünüzü görür
♪ He would watch you without winking And he saw what you were thinking
Göz kırpmadan sizi seyreder Ve ne düşündüğünüzü görür
What demographics do you hope to knock down... ... with that big crack winking at you?
Kıçını sergileyerek nasıl bir izleyici çekmeyi umduğunu bilmiyorum.
"- -he gazed upon her Venus mound her flaxen quim the winking eye of God."
Onun Venüs tepesine baktı. Sarı tüylü kukusuna. Tanrı'nın kırpan gözüne.
We're so tense about Priya's wedding, and you're winking? Aren't you ashamed?
Biz Priya'nın düğünü için gerginiz ve siz göz kırpıyorsun. / Sen utanmazmısın.
- This time without winking.
- Bu kez göz kırpmadan.
You went that evening to the opera and you were convinced that Leontyne Price was winking at you the whole night.
O akşam operaya gitmiştin ve..... tüm gece Leontyne Price'ın sana göz kırptığını söylemiştim.
[Marge] Stop winking!
Göz kırpmayı kes!