Worrying traduction Turc
4,053 traduction parallèle
Just stop worrying.
Endişelenip durma.
It seems you have lots of time, so you can spend it on needlessly worrying for other people.
Boş olan zamanını da başkaları için önemsiz ve boş işlerle harcıyorsun.
I'd prefer the former, instead of worrying on my own.
Eskisi gibi olmayı tercih ederim. Kendi kendimi yiyip bitireceğime.
What you're worrying about won't happen.
Endişelendiğin şey olmayacak.
Worrying about me?
Beni umursuyor musun?
You were worrying about Tae San.
Tae San için mi endişeleniyordun.
I couldn't work all day worrying about you.
Seni düşünmekten bütün gün çalışamadım.
Worrying you might lose a friend if you continue to pursue this.
Buna takmaya devam edersen,.. ... bir arkadaşını kaybedebileceğin için üzülüyorum.
Oh, I wouldn't waste time worrying about what might have been.
Yerinde olsam geçmişte olabilecekleri düşünerek zaman harcamazdım.
you've been worrying about whether or not you guys were ever gonna get back together again, and now you know. What a relief, huh?
gelmeyecek misiniz diye endişelenmeye gerek yok, artık biliyorsun Ne büyük rahatlama, ha?
We... we just did that, worrying about the people of this town, not for our personal benefit, please!
Her şeyi bu kasabanın halkını düşündüğümüz için yaptık. Kendi çıkarımıza yaptığımız bir şey yoktu!
( Mouth full ) Stop worrying.
- Angela değil mi o?
Well, thank you for worrying about me, Daddy, but we'll have a blast Christmas Eve.
- Oh, pekala, benim için endişelendiğin için teşekkür ederim babacığım... ama bomba gibi bir Noel arefesi geçireceğiz.
Sheldon, you're worrying me.
Sheldon, beni endişelendiriyorsun.
She said there's nothing to worry about, so I'm not worrying about it.
Endişelenecek bir şey olmadığını söyledi ben de endişelenmiyorum.
You're worrying about what the sorceress told you.
- Büyücü kadının sana söylediği şey için mi endişeleniyorsun?
Worrying about your food bowl, you must be getting old as well.
Yazınız için mi endişeleniyorsunuz? Yaşlanıyor olmalısınız.
Robin, you're a doll for worrying about me, but that doesn't sound at all like my Barney.
Robin, benim adıma endişelenmen çok şeker ama bu dediklerin Barney'me göre şeyler değil.
So, gradually the world's taste caught up with the boldness of Lambo's designs, but the biggest stigma the Lamborghini still faces isn't al Gore worrying about the environmental impact of its massive v-12 engine or its cost of a house price tag,
Bu sebeple dünyanın damak zevki... Lambo tasarımlarının cesaretine yetişti, ama Lamborghini'nin hâlâ karşılaştığı en büyük kusur... Al Gore'un büyük V-12 motorunun... çevresel etkilerini dikkate alması... ya da fiyatının ev fiyatı olması değildir.
What are you worrying about?
Neyi endişe ediyorsun?
If you're worrying about all those things, when will you have time to study?
Bu şeylere kafa yorarken, ne zaman çalışacaksın?
I don't have time for, you know worrying about flakey Reggie and what he's up to.
Valla fırdöndü Reggie ve onun maceraları için endişelenecek zamanım yok benim.
We've always played without worrying about getting technical or who we are.
Seven insanın gurura ihtiyacı yoktur.
You're crazy. You're worrying about useless things.
Hiçbir şey için endişelenmene gerek yok.
What are you worrying about?
Neden endişeleniyorsun?
Stop worrying.
Bırak endişelenmeyi.
Worrying too much will kill you.
Aşırı endişe de seni öldürür.
It makes me feel like I can stop worrying about myself and really calm down.
Beni kendim hakkında endişelenmekten alıkoyup beni rahatlatabiliyor.
No more worrying, okay?
Daha fazla endişelenmek yok, tamam mı?
And maybe, in the end, I'm worrying for nothing.
Belki de nihayetinde kendimi bir hiç için üzüyorum.
If that's what's worrying you,
Eğer seni endişelendiren buysa,
I don't want your parents worrying.
Ailenin endişelenmesini istemiyorum.
Can't we at least get on board before you start worrying about the Aurora?
Aurora için endişelenmeden önce en azından gemiye binmiş olsak?
All those nights, I stayed up worrying... if the slightest turn of phrase would send the whole world to hell in a hand basket.
Tüm o gecelerde, en ufak bir üslup kötü olan dünyayı cehenneme çevirir mi diye endişelenerek uyanık kaldım.
I haven't eaten anything all day... worrying whether or not I would come.
Gelsem mi gelmesem mi diye düşünmekten bütün gün hiç bir şey yemedim.
I spent half of my life worrying my mother wouldn't be able to go out into the world on her own.
Hayatımın yarısını, annemin tek başına dünyaya açılamayacağı konusunda endişelenmekle geçirdim.
That's what's worrying me.
Bu yüzden korkuyorum ya ben de.
Stop worrying. it'll be fine.
Endişelenmeyi bırak, her şey iyi olacak.
But might that explain what's worrying Mrs Burton-Cox?
Ama bu bayan Burton-Cox niye endişendiğini anlatıyor mu?
He's not a worrying kind.
Endişelenecek tipte biri değil.
Worrying it would hurt her daughter's feelings...
Fakat kızının duygularını incitmekten endişelendiğinden...
If there's anything I took away from your being dead... it's that I wished you'd have stopped worrying about me... and gotten on with your life.
Senin ölümünle fark ettiğim bir şey olduysa o da hep benim için kaygılanmayı bırakıp kendi hayatını yaşamanı istediğimdi.
You need to start worrying about what you're dealing with.
Karşı karşıya bulunduğun şeyi düşünmeye başlasan iyi olur.
You have to stop worrying.
Endişelenmeyi bırakmalısın.
It all seems quite straightforward, but it's terribly worrying for me and Tim.
Her şey apaçık gibi görünüyor, fakat beni ve Tim'i çok endişelendiriyor.
I can't keep my brain from worrying.
Bir türlü aklımdan atamıyorum.
And that's worrying, is it?
Bu endişe verici mi yani?
It's enough to catch the sentiment, but... I can't stop worrying.
Duyguları rahatlatıcıydı, ama endişelenmeden edemiyorum.
Anything worrying him?
Endişeli bir hâli var mıydı?
Stop worrying about your parents.
Ailenle ilgili endişeyi bırak.
What's worrying you?
- Seni rahatsız eden ne?