Worthless traduction Turc
2,830 traduction parallèle
So you're worthless to me without each other.
Yani? Yani ikiniz birlikte olmadan benim için değersizsiniz.
That doesn't mean it's worthless, does it?
Ama bu değersiz oldukları anlamına gelmez, değil mi?
So the violin was worthless from the beginning?
Yani keman başından beri değersizdi.
I've got two worthless pieces of over 21-year-old garbage that are dead.
Elimde, 21 yaşın üzerinde ve beş para etmez iki adamın cesedi var.
He's been a worthless lout since he was a kid.
Küçüklüğünden beri işe yaramaz hödüğün tekiymiş.
There was just a bracelet, almost worthless.
Ve belgeler hazırlanmalı
The formula's worthless.
Bizim formül yanlış.
Worthless gypsies!
Değersiz çingeneler!
Fortune that does not favor oneself is worthless for the sinner.
Kimseye hayrı dokunmayan servet, günahkârlar için değersizdir.
You know, they're yelling at me, and they're - - they're calling me worthless.
Bilirsiniz, bana bağırıyorlardı, ve onlar bana değersiz diyorlardı.
Okay, team worthless, huddle up.
Tamam, işe yaramazlar. Toplanın.
Okay, so if you live in a country whose currency is worthless...
Parası değersiz olan..... savaş halindeki bir ülkede yaşıyorsan...
It's worthless, until it's authenticated.
Doğruluğu ispatlanmadığı sürece beş para etmez.
- So when you say worthless, what you actually mean is the exact opposite.
- Yani siz aslında değersiz derken oldukça değerli demek istiyordunuz.
The CCommunity Security is worthless!
Kamu Güvenliği beş para etmez! Onlar hızsız!
It's worthless without the decryption key.
Şifre çözücü kod olmadan bir işe yaramaz.
The file's worthless without it.
O olmadan dosya işe yaramaz.
Without the certificate of authenticity, that bat'leth is worthless.
Gerçeklik sertifikası olmadan o Batleth'in değeri yok.
Your legitimate businesses are worthless on paper.
Yasal işleriniz kâğıt üzerinde değersiz.
Well, your apologies are worthless to me.
Özür dilemen, umurumda bile değil.
What they have right now is a theory, and a theory is worthless.
Şuan sahip oldukları teori. ve teorileri işe yaramaz.
- This is worthless.
- Var mı bir şey?
And here he is, a worthless, homeless piece of shit...
Ve işte karşınızda değersiz evsiz bir pislik parçası.
I would have been you're biggest fan, you worthless street rat.
Senin en hasta hayranın olurdum seni değersiz sokak faresi.
Unless a photo is taken straight on under direct lighting, facial-recognition software is nearly worthless.
Fotoğraflar, doğrudan ışık altında, karşıdan çekilmemiş iseler yüz tanımlama yazılımları hiçbir işe yaramaz.
Look,'tis but worthless tin.
Bakın, değersiz bir teneke bu.
You are worthless.
Sen değersizsin.
The properties you're holding out are worthless for coal.
Elindeki mülkler kömür açısından değersiz.
He who considers dying something worthless does not know the Way of the Samurai.
Ölümü değersiz olarak düşünen biri Samuray yaşam tarzını bilmiyor demektir.
I'm not that worthless yet!
Henüz buna değecek biri değilim!
Your dad's right, you're worthless.
Baban haklıymış, beş para etmezsin.
Such a worthless place is not for kids
Öyle değersiz bir yer, çocuklara göre değil.
Unfortunately, this means that our psych profile is now worthless.
Ne yazık ki bu durumda çıkardığımız profil bir işe yaramaz.
Worthless piece o'shit.
Beş para etmez çapulcu.
You worthless trash.
Beş para etmezsiniz.
Not to mention you, you worthless face-thief
Bir de sen varsın, seni aşağılık yüz hırsızı!
Unfortunately, Marwat is worthless as a witness.
Ne yazık ki, Marwat tanık olarak işe yaramaz.
D'you understand, or don't you, you worthless idiots?
Anladın mı, anlamadın mı seni dangalak?
After that we were held prisoner until they brought us to Buenos Aires and handed us back secretly, like worthless trash.
Daha sonra, Buenos Aires'e değersiz bir çöp gibi gizlice teslim edilene kadar... esir olarak tutulduk.
- We do not need worthless stones.
- Değersiz taşlara ihtiyacımız yok.
This man is every man who made you feel worthless, despised, and weak!
Bu adam sizi değersiz hissettiren, küçük ve zayıf görenleri temsil ediyor.
Ambition for its own sake is worthless.
Hırsın tek başına bir değeri yok.
I'd ruined her life, and I was worthless, and I would never amount to anything.
Ve değersiz olduğumu. Ve hiçbir değerim olmadığını.
Worthless, of course.
- Hiç değeri yok tabii.
He bought those worthless bonds from us.
O değersiz senetleri bizden almıştı.
The whole damn fake package, which is worthless.
Bu iş tamamiyle sahte ve işe yaramaz.
I said toes on the line, you worthless bunch of PHDS!
Ayaklar hizada olacak dedim sizi beş para etmez doktoralılar!
Ascanio said that, "One life is worthless compared to the whole."
Ascanio : "Bir hayat geri kalan herkesin hayatından daha değersizdir." dedi.
Um, I, uh, I think that I put the wrong date on the invitations! And I forgot chicken on the menu! And if I don't get to a treadmill, my wedding dress is going to be worthless!
Galiba davetiyelere yanlış tarih yazdırdım ve menüye tavuk eklemeyi unuttum ve eğer bir koşu bandına çıkmazsam gelinliğim heba olacak!
I told you you'd be worthless solo.
Tek başına kuruş kazanamayacağını söylemiştim.
Bugger me worthless.
Hay kafama