Would you mind if i traduction Turc
1,019 traduction parallèle
Would you mind if I came in?
İçeri gelebilir miyim?
- Miss, would you mind if I -
- Küçük hanım, acaba ben... - Bir saniye, lütfen.
Would you mind if I shared your table? It's very full.
- Masanıza oturmamın bir sakıncası var mı?
Harry, would you mind if i asked you to go?
Harry, gitmeni rica etsem?
Oh, would you mind if I surprised her?
Ona bir sürpriz yapmamın bir sakıncası var mı?
Would you mind if I asked your daughter to dance?
Kızınla dans etsem rahatsız olur musun?
Would you mind if I ask you a question, Father?
Müsaadenizle size bir şey sorabilir miyim Peder?
Would you mind if I stay and keep an eye on it?
Burada kalıp gözkulak olmamın bir sakıncası var mı?
Would you mind if I asked the questions?
- Ben soru sorabilir miyim? - Pardon, efendim, ama bu adam...
Would you mind if I don't drive you home?
Seni evine arabamla bırakmasam çok alınır mısın?
- Would you mind if I came along?
- Evime. - Sizinle gelmemin sakıncası var mı?
Mr. Warren, would you mind if I danced with the bride-to-be?
Bay Warren, müstakbel gelinle dans etsem rahatsız olur musunuz?
Would you mind if i sat here?
Burada oturabilir miyim?
Would you mind if I don't go back to the shop with you?
Sakıncası yoksa seninle gelmeyeceğim.
Uh, would you mind if I sort of got my things together? Found another room?
Eşyalarımı toplayıp başka bir oda bulmamın sakıncası var mı?
Would you mind if I change into my dressing-gown?
Üzerimi değişsem sakıncası olur mu?
All right, but would you mind if I put on something more formal?
Üzerime daha ciddi bir şey giyebilir miyim?
Would you mind if I had you investigated a little?
Sizi soruştursam nasıl olur?
Brad, this hasn't anything to do with the warning, but would you mind if I just went home?
Bunun alarmla ilgisi yok Brad ama eve dönsem mahzuru olur mu?
Would you mind if I had my own conversation with this lady?
Bu bayanla yalnız başıma konuşabilir miyim?
Would you mind if I play big brother just this one time?
Sadece şu an abimin yanında kalmamın bir sakıncası var mı?
Oh, would you mind if I have a drink?
Oh, bir içki alabilir miyim?
Would you mind if I ask what you're doing in it?
Ne yaptığınızı sormamın sakıncası var mı?
My feeling is that, well, we should put the past behind us, Bill, and since I'm going to be your guest for the next 50 years or so, well, would you mind if I called you "Dad"?
Bence, geçmişi geride bırakalım, Bill. Bundan sonra 50 yıl falan senin konuğun olacağıma göre, şey, sana "baba" dememin bir sakıncası var mı?
Listen, would you mind if I came to see you perform sometime?
Dinle, arada gelip dans etmeni izlesem olur mu?
Would you mind if I ask Raimondo to go with him?
Sizce, Raimondo'dan onunla gitmeyi isteyeyim mi?
Would you mind if I just...?
Mahsuru var mı...?
- Would you mind if I go for a run?
- Biraz koşarsam üzülür müsün? - Koş tabii.
If I didn't know you so well... and know that nothing could be further from your mind... a fellow would almost swear you were giving him a hint.
Seni bu kadar iyi tanımıyor olsam ve aklının bu işlerden olabildiğince uzak olduğunu bilmesem bir insan ona ufaktan bir şeyler çıtlattığına yemin edebilirdi.
If you don't mind, Miss Claythorne, I would rather go upstairs alone.
Alınmayın Bayan Claythorne ama tek başıma yukarı çıkacağım.
Would you mind very much if I lifted you onto that table in there?
Seni şuradaki masaya taşımamın mahsuru var mı?
Would you mind very much if I came to the pictures with you?
Sizinle gelmemin bir sakıncası var mı? - Şey, ben...
You reckon the missus would mind... if I kind of looked around her room?
Hanımefendinin odasına da bakabilir miyiz? Onun için sakıncası olmaz, değil mi?
I wonder if Miss Pearl would mind if you woke her up.
Vasti, acaba Bayan Pearl onu uyandırsam kızar mı?
Would you mind very much if I looked in your wife's corset?
Bir sakıncası yoksa eşinizin korsesine bakabilir miyim?
Please, you can tell me to mind my own business... and if it would help any, you can hit me... like I did you, right across the mouth... but it'd be good to talk, and I'd like to talk, so there's no - -
Lütfen istersen kendi işime bakmamı söyleyebilirsin. Yardımı dokunacaksa, sana attığım gibi ağzımın ortasına tokat atabilirsin. Konuşmak iyi gelebilir.
If you don't mind, Dr. Kik, I think it would be better if Dr. Curtis examined the patient.
Dr. Kik, sorun olmazsa hastayı Dr. Curtis'in değerlendirmesi daha uygun olacaktır.
Would you mind if cook and I took a stroll in the square?
Aşçı ile meydanda dolaşmamızın bir sakıncası var mı?
- Would you mind very much if I...?
- Sizin için sakıncası yoksa...?
- No, darling. - Would you mind awfully if I went upstairs?
Yukarı çıkarsam kusura bakar mısınız?
Like it was in my mind to ask you, if I hadn't been so late, would you play for me again?
Eğer bu kadar geç gelmeseydim, sana bir şey soracaktım, benim için tekrar çalar mısın, diyecektim?
If you don't mind telling me, I would.
Eğer sakıncası yoksa çok isterim.
Would you mind if Valerie and I took a walk to the pub?
Valerie'yle meyhaneye kadar yürümemizin mahzuru olur mu?
And now, if you don't mind, I would like to indulge in an old American custom.
Şimdi, izin verirseniz eski bir Amerikan geleneğine girmek istiyorum.
I wonder if you would mind taking my old car back.
Ruhsat... Anahtarlar.
Would you mind very much if I borrowed it for a minute or 2?
Bir iki dakika ödünç alabilir miyim?
I hate to bring this up, but... would you mind very much if I... hid here in your office when I bring my bags down?
Bunu sormaktan nefret ediyorum ama bavullarım aşağı gelene kadar ofisinizde oturabilir miyim?
Leutnant! Since you are with us, I wonder if you would mind taking a photograph of me for my wife.
Teğmen!
If you and Kaji would mind your own business, I could have topped our production goal long ago.
Sen ve Kaji gibi adamlar işinizi doğru yapsaydınız hedeflerimize çok önceden varmış olurduk.
I would like very much, if you don't mind, to get to my room as soon as possible.
Mahzuru yoksa en kısa sürede odama gitmek istiyorum.
I would rather, if you don't mind.
Sakıncası yoksa taşımak isterim.