Y'mean traduction Turc
5,959 traduction parallèle
Well, Joy, meeting after hours can only mean one of two things.
Birazdan geleceğim. O biraz benim için yıl gibi olacak. Hepimiz için yıl gibi oluyor!
Playing God doesn't necessarily mean you have a big ego.
Tanrı'yı oynamak büyük bir ego gerektirmez.
I mean, jeremy, i have resentment for years, years!
Jeremy, ben o hayal kırıklığını yıllardır yaşıyorum!
You mean me killing Sara?
Yani Sara'yı öldürmemi kastediyorsun.
It could mean a bloodbath. A carnage unparalleled in the history of Denmark.
Danimarka tarihinde görülmemiş bir kıyım ile karşı karşıya kalınabilir.
I mean, I think we're a little too old to be hiding behind ficus plants, aren't we?
Yani, sanırım ağaçların arkasına saklanmak için fazla yaşlıyız, değil mi?
I mean, we kissed five years ago, and now we're-we're-we're here.
Yani, 5 yıl önce bir kez öpüştük ve biz şimdi buradayız.
I mean, I saw these snakes crawling up my leg, And one of those snakes actually went up and bit my leg.
Bacağımda sürünen yılanlar gördüm o yılanlardan biri de çıkıp ayağımı soktu.
I mean, you know, secret identity. A few years, right? Right here in New York?
Birkaç yıldır değil mi hem de New York'ta?
Captain, I've-I've got to, uh, interrupt again. I've just been thinking about this-this "giving her all she's got" thing. I mean, I've been completely wrong for years now.
Kaptan, tekrar bölüyorum ama bu "elimden geleni yapıyorum" olayını düşünüyordum da yıllardır yanılıyormuşum aslında.
Do you really want to be the king? I mean, Kuvira might be a power-crazed dictator, but at least she spent the last few years working hard to make the Earth Kingdom somewhat better.
Yani, Kuvira güç delisi bir diktatör olabilir ama en azından son bir kaç yılını Toprak Krallığı'nı kısmen daha iyi bir yer yapmak için çabalayarak geçirdi.
I mean, your whole life, people are telling you, "next year, you're gonna go to kindergarten, then you're going to high school, then you're going to college," and then, bam!
Tüm hayatın boyunca söylüyorlar önümüzdeki yıl anaokuluna, sonra liseye gideceksin sonra da üniversiteye gideceksin ve sonra da Pat!
You know? I mean, like I said before, I'm a storyteller.
Daha önce dediğim gibi ben bir anlatıcıyım.
I mean, all those years as a P.O.W, and he comes homes without a trace of bitterness, which is hard to believe now.
Taliban kampınca onca yıl Ve eve hiç bir bozukluk olmadan geldi Ki inanmak oldukça güç.
I mean that's the thing, I don't want to hide on this and skulk around, I don't think I should have to.
Bence buna mecbur kalmamalıyım, tabii ki bunun bir bedeli olacaktır.
You mean anna?
Anna'yı mı kastediyorsun?
I mean, how long before someone is banging on that door?
Birinin o kapıyı çalmasına ne kadar kaldı sence?
I mean, we both looked at them a hundred times.
Günlüklere ikimiz de yüzlerce kez bakmış olmalıyız.
I mean, most guys wait a couple of days to call but three years is... bold.
Çoğu erkek aramadan önce birkaç gün bekler ama üç yıl beklemek... Epey cüretkâr.
I mean, we're so different.
Biz resmen çok farklıyız.
Well, I mean, if the precinct is organizing a team, then, as captain, I should be a part of it.
Yani eğer ekip bir takım hazırlıyorsa, başları olarak, ben de katılmalıyım.
If by "Okay," you mean, "Ready to kick some righteous ass."
"İyi misin" den kastın biraz kıç tekmelemeye hazır mıyım diye soruyorsan.
I mean, I've been trying to explain to him that it's really not that big a deal and, you know, probably in like 10 or 20 years, no one will remember, but he just keeps telling me to leave him alone.
Ona bunun çok önemli olmadığını 10 ya da 20 yıl sonra kimsenin hatırlamayacağını anlatmaya çalıyordum ama o sadece onu yalnız bırakmamı söylüyor.
You mean recently or ten years ago?
Peki ya on yıl önce?
I mean, Watson, that whether you care to admit it lately or not, I am an important part of your life.
- Watson kabul etsen de etmesen de ben senin hayatının önemli bir parçasıyım.
I mean, lately if you leave the door open - or you turn your back for a second, she's...
Yani, son zamanlarda, kapıyı açık bırakır ya da bir anlığına arkanızı dönerseniz, o...
I mean, you had three books within a year, graphic novels, hit the New York Times bestseller list for the first time ever.
Yani yılda üç kitabınız, grafik romanlarınız ilk defa New York çok satanlar listesine giriyordu.
If X is the mean of a random sample of size N where N equals... it's like a... a squiggly line in front of the Y, and it's, like, wearing a top hat?
Eğer X rastgele örneklemde N'ye eşitse Y'nin önündeki dalgalı alan silindir şapkaya benzemiyor mu ya?
Oh, you mean he generously invited us to come watch him be a rock star?
Oh, yani onu bir rock yıldızı olarak izlememiz için bizi davet etmesini cömertçe mi buluyorsun?
You mean "stars."
"Yıldızlar" ı kastediyorsun.
Do you know what I mean?
En iyi basçıyı bulursunuz.
I mean, it was five years ago.
Yani beş yıl oldu sonuçta.
Yeah. I mean, obviously I'm an oboist.
Ne diyorum, sizinleysem obuacıyımdır zaten.
uh, I mean, I-I'm...
ah, şeye, y-yani...
I-I mean, yes, but...
Y-yani, evet, ama...
Uh, yeah, I mean, y-you can listen to it...
Tabii ki bunu da dinleyebilirsin...
The stars just exploded, I mean, there were...
Yıldız patlaması oldu.
You mean "6 A.M."?
Sabah 6'yı mı diyorsunuz?
I mean, you know it took me 10 years to write the overture.
Demek istediğim, sadece üvertürünü yazmak 10 yılımı aldı, biliyorsun.
- You... y-you mean...
- Sen...
I mean, there's got to be somebody other than Donald that Brooks pissed off in the last year or two.
Brooks'un son 1-2 yılda Donald'dan başka kızdırdığı biri olmalı.
- I mean, it wasn't hard to recognize you, even with that little creep-stache.
O değişik bıyıkla bile seni tanımak çok da zor değildi.
I saw Lance through his cancer treatment, but after all the years, the high, the lows, neither of us had anything left. I mean, it was all amicable. Do you know what he was doing in town?
Lance'in kanser tedavisi gördüğünü biliyordum ama onca yıldır yaşanan inişler ve çıkışlar bizden geriye bir şey bırakmamıştı.
By this, do you mean the most joyous holiday of the entire year?
Bunun için mi? Tüm yılın en keyifli bayramı demek istedin, değil mi?
Y... you mean, be exclusive? Yes.
- Demek istediğin, özel olması mı?
I mean, if I know anything about Duke What's His Face, he's gonna like that song.
Duke İsmini Unuttum hakkında bir şey biliyorsam bu şarkıyı seveceğidir.
- I mean, it's a bright star.
- Parlak bir yıldız olduğu aşikâr.
What does he mean, really get Shakira?
Ne demek gerçekten Shakira'yı getirmek?
I mean, two years is too long to keep anything going, and I'd rather be alone.
2 yıl, bir şeylere bağlanmak için fazla kısa. Bu yüzden yalnız kalmayı tercih ediyorum.
I mean, what... I gotta get healthy.
Sağlığıma tekrar kavuşmalıyım.
I mean, I got the Opry spread all over on New Year's Eve.
Opry'yi tüm Yılbaşı boyunca yaymıştım.