Yakking traduction Turc
126 traduction parallèle
Always yakking it up?
Geveze mi?
- Keep yakking
- Boş konuşmaya devam et.
Couldn't figure out what he was yakking about... but it seems like something was eating his cattle.
Bu kadar konuştuğu şeyin ne olduğunu anlamıyorum fakat sanırım bir şey sığırını yemiş.
You're doing all the yakking.
Saçma sapan konuşup duruyorsun.
Been yakking ever since I came in here.
Sen asıI saçma sapan konuşuyorsun.
Who's got an appetite with you sitting here yakking?
Sen burada oturmuş zırıldarken insanda iştah mı kalır?
Always yakking
Durmadan boş konuşuyorlar.
Then Freddie comes round and he said he'd seen him yakking to Alfie.
Onu Alfie ile konuşurken gördüğünü söyledi.
You guys are always yakking about disarmament.
Hadi ama, bir de silahsızlanmadan bahsedip durursunuz.
That radio's been yakking between Christmas carols we're all going home.
Radyo Noel şarkıları arasında eve gideceğimizi söyleyip durdu.
Listen, if those guys start yakking with Dr. Watermann or somebody... we could still be here this time tomorrow.
Bak, bizimkiler Dr. Watermann'dan konuşmaya devam ederlerse yarın bu saatte hâlâ burada oluruz.
So we went into Clinton's room to listen to the stereo... and instead of getting mood music, we get you guys yakking on the intercom.
Biz de Clinton'ın odasına gittik ve stereoyu dinledik... güzel bir müzik yerine siz beylerin bağrışmalarına tanıklık ettik.
They're always yakking.
Her zaman birlikteler.
Oh, stop your yakking.
- Gevezeliği bırak.
I'm trying to make money. How can I, with you yakking and hobbling around?
Sen etrafta dolanıp dırdır ederken bunu nasıl yapabilirim?
- Quit yakking.
Gevezelik etmeyi bırak.
It means he spends more time yakking and scarfing down doughnuts than doing his job.
İşini yapmaktan daha çok laklak eden ve devamlı atıştıran demek.
- Yeah, stop yakking at me.
- Evet, dır dır etmeyi kes.
I'd think you'd be pooped after all that yakking you did tonight.
Bu akşam onca çene çaldıktan sonra iyice yorulmuşsundur.
I was until you started yakking.
Sen dırdır edene kadar uyuyordum.
Who's the guy yakking?
Kapında dırdır eden adam kimdi?
Yeah, like that 40-pound muskie you're always yakking about.
Tabii ya, şu anlatıp durduğun 20 kiloluk muskie gibi mi?
Like that 40-pound muskie you're always yakking about?
Öyle mi? Şu anlatıp durduğun 20 kiloluk muskie gibi mi?
No matter how disinterested I seem, he just keeps yakking away.
Ne kadar ilgisiz görünürsem görüneyim, bir türlü susmuyor.
[stanton] he was yakking'on about look, don't look.
Bakmak yada bakmamakla ilgili gevezelik ediyordu.
Sideshow Bob, yakking it up on the old yak box.
Figüran Bob, eski çene kutusunda çene çalıyor.
- Are you done yakking?
- Gevezeliğin bitti mi?
Because she's yakking with her friend.
Çünkü arkadaşlarıyla lak lak yapıyor.
You're yakking.
Burada lak lak yapıyorsun.
Yakking away?
Anırıyor muydu?
I'll pay for the damn haircut if you stop yakking and just do it.
Şikâyet etmeyi bırakıp harekete geçersen kuaför parası benden.
You've been yakking'for 2 days straight, and I'm gettin'mad enough to- -
İki gündür durmadan konuşuyorsun, artık çıldırmak üzereyim
"l hate a yakking man, child."
"Geveze erkeklerden nefret ederim."
I'm parched from this yakking, man.
Sürekli konuşmaktan dilim dudağım kurudu.
Come on, Zhaan, quit your yakking and get out of there.
Haydi, Zhaan, bırak çene çalmayı da bir an önce çık oradan.
Exactly, so stop yakking and start packing.
İşte bu yüzden başlama yakınmaya, hemen git hazırlanmaya.
You've been yakking about it for weeks.
- Nereden... - Haftalardır onu söylüyorsun.
- Hey, in the street, I'm fine! I got six women yakking at once!
Sokaktayken iyiyim ama orada durmadan konuşan altı kadın var.
I want you to play my demo tape in the background while you're yakking'about whatever.
Bütün istediğim, onlarla konuşurken arkada müziğimi çalman.
If you went back 2000 years, you'd hear centurions yakking about how Tertius lopped off the heads of Carthaginian prisoners.
2000 yıl öncesine gidersen, Romalı askerlerin Tertius'un Kartaca'lı esirlerin kafalarını nasıl kestiğini anlattığını duyarsın.
Why are you yakking your mouth and talking shit?
Niye böyIe makine gibi konuŞup saçma ŞeyIer söyIüyorsun?
Tekin, cut the yakking!
Hadi kardeşim be! Muhabbetin sırası mı?
What yakking?
Ne muhabbeti İsmihal Hanım, Allah aşkına!
She's always yakking with the French women.
Sürekli, Fransız kadınlarla çene çalıyor.
When this guy comes over, don't talk to him or he'll stay here yakking all night.
Bu herif geldiğinde, sakın onunla konuşma..... yoksa bütün gece başından ayrılmaz.
Since you come in, he can't stop yakking, "Smoochy this, Smoochy that."
Geldiğinden beri, durmadan, "Smoochy şöyle, Smoochy böyle."
Start yakking.
Ötmeye başla.
I'm a little particular about which toilet I spend the morning yakking in.
Sabah gevezeliğini hangi tuvalette geçireceğim konusunda biraz hassasım. Benimkinde şu yastığımsı oturaklardan var.
I got some yuppie jerkoff headed right for me, yakking away on his cell phone.
Cep telefonunda gevezelik edip bana doğru gelen bir şehirli genç var.
Yakking all the time.
... Ronald Reagan'a gidiyor.
God bless her I guess she'll be yakking it up on sunday night!
Buranın kuzeyinde kalan, "yatak odam" isimli bir yerde.