Yol traduction Turc
52,173 traduction parallèle
♪ There's so many ways to be wicked ♪
♪ Kötü olmak için bir çok yol var ♪
♪ We got all the ways to be ♪
♪ Kötü olabilmemiz için birçok yol var ♪
♪ So many ways to be wicked ♪
♪ Kötü olmak için bir çok yol var ♪
♪ But still there's so much road ahead of me ♪
♪ Ama hala önümde çok uzun bir yol var ♪
Might've been a more subtle way to introduce the idea.
Daha ince bir yol bulabilirdin.
There was a path the whole time?
Buraya çıkan bir yol mu vardı?
Except I didn't get very far.
Ama pek yol kat edemedim.
All right, guys, excuse me, pathway for Sheri, please!
Millet, affedersiniz. Sheri'ye yol açın lütfen!
You've come a long way, Clay.
Çok yol katettin Clay.
And I saw no other way.
Aklıma çıkar yol gelmiyordu.
Pussy used in the right way ain't no better either.
Kedi kullanılan doğru yol Ya daha iyi de değil.
That's not a very nice way to talk about my only living relative, chip.
Bu konuşmak için güzel bir yol değil Benim yaşayan akrabam, çip.
He's always great company.
İyi bir yol arkadaşıdır.
Well, Enid says you could show us the way. - I'm ready.
Enid bizlere yol göstereceğinizi söyledi.
If we can find another way, we have to.
Başka bir yol bulmamız mümkünse onu bulmalıyız.
There was a road to a kingdom, and there was a rock in the road.
Krallığa giden bir yol varmış ve o yolda da bir kaya varmış.
- We need to clear a path anyway. - Yeah.
- Zaten illa bir yol açmamız lazım.
And if it's me who doesn't make it, you're gonna have to lead the others forward because you're the one who can.
Hayatta kalamayan ben olursam diğerlerine yol göstermek zorundasın çünkü bunu ancak sen yapabilirsin.
Because... you led me here.
Çünkü bana da sen yol gösterdin.
It's a one-way ticket for both of us.
İkimiz için de geri dönüşü olmayan bir yol bu.
The difference here is that you and I have been long-time traveling companions, and you have proven yourself to be honest, brave, and fully self-aware.
Buradaki fark, senin ve benim uzun zamandır yol arkadaşı olmamız ve senin kendini dürüst, cesur ve kendini bilen biri olarak kanıtlamış olman.
If I might be so bold... this unexpected stoppage has given me the chance for an exhaustive mull.
Haddimi aşıyor olabilirim ama bu beklenmedik yol kesme bana teferruatlı şekilde düşünme şansı verdi.
Just security and some road to chew.
Sadece biraz güvenlik sağlayıp yol gitmemiz lazım.
Don't go and yuck my yum for takin'mine, which, I may add, is the same as yours now.
Ben yolumu seçtim diye iğrenir gibi yapma öyle. Şunu da ekleyeyim ki, seninki de aynı yol artık.
Doubt conversation will be on tap for the commute.
Yol boyunca çok muhabbet döner diye düşündüm.
Morty, I assure you, I would never find a way to get out of family therapy.
Morty, seni temin ederim ki, asla aile terapisinden "kaçmak" için bir "yol" bulmam.
Oh, I think this pickle incident is a better path than any other to the heart of your family's dysfunction.
Ah, bence bu turşu meselesi ailenizdeki sorunun kalbine inmek için akla gelebilecek en iyi yol.
I mean, they wanted to not need me so bad they murdered three innocent heroes of color and they still had to bring me back?
Yani, bana ihtiyaçları olmamasını o çok kadar istediler ki üç kahramanın öldürülmesine yol açtılar, ve yine de beni geri çağırmak zorunda mı kaldılar?
A father, dead in a driveway.
Yol ortasında ölmüş bir baba.
Go right at the fork.
Yol ayrımından sağa git.
There ain't no good way in from the west.
Batıdan içeri girmek için iyi bir yol yok.
Meanwhile... the door will be open for you to reach your grandfather and gain his aid.
Bu sırada.. .. büyükbabana gitmek ve yardımını elde etmek için.. .. yol açık olacaktır.
We're going to need help, and this is the only way I know how to get it.
Yardıa ihtiyacımız olacak ve bunu almak için bildiğim tek yol bu.
It is the only way to ensure that the greatest number of them survive.
Büyük çoğunluğunun hayatta kalmasını garanti edecek tek yol bu.
We... we champion the former and dissuade her from the latter, right?
İzlediği yol yüzünden onu amacından alıkoymamalıyız değil mi?
Honesty is always the best policy, that's what I...
Açıkçası en doğru yol bu. Ben de her zaman...
It was pointed out to me, not by Bonnie, that whatever attention I bring to the cause will be buried under the controversy of my methodology, so I'm gonna find another way.
Birisi gözümü açtı. Bonnie değil. Amacıma ulaşmak için ne kadar dikkat çekersem çekeyim seçtiğim yol yüzünden bir anlamı kalmayacak.
Ways you might not like.
O yol da hoşunuza gitmez.
"of a great tree stretching all the way to the heavens."
" cennete uzanan yol boyunca uzanan.
There's a store room, computer boxes, paper towels, or we drive'em 10 miles to Paynesville.
Malzeme odası var, bilgisayar kutuları, kağıt havlular ya da 10 mil yol gidip Paynesville'e bırakıyoruz.
We're gonna have to find, I don't know, some other avenue.
Farklı bir yol bulmamız gerekecek.
All right, keep walking, dipshit.
Yol al pezevenk.
Fellow drove 30 miles without knowing his destined address, finds Ennis out of the phone book, and then searches his house like he knows there's something there, like he's looking for something in particular.
Suçlu bunun için 30 mil yol gitmiş kesin adresi de bilmiyor Ennis'i adres defterinden buluyor sonra evinin her yerini arıyor sanki bir şey olduğunu biliyormuş gibi özellikle olan bir şey.
I'm sure, given the circumstances, maybe this leads to reconciliation.
Eminim, koşulları düşünürsek belki bu barışmaya yol açar.
"There was a crooked man and he walked a crooked mile"
"Eğri bir adam eğri bir yol yürüdü"
A father dead on a driveway.
Yol kenarında ölen bir baba.
Unn command confirms that the mcrn scirocco. Fired five missiles. In response to the nathan hale's.
BMD komutanlığı MKCD Scirocco'nun Nathan Hale'in tam yol ileri Phoebe'ye ilerleyişine yanıt olarak beş füze ateşlediğini doğruladı.
Hard burn now. No!
- Tam yol ileri.
Head south on 95.
95.Yol'dan güneye doğru git.
What I've chosen to do -
Benim seçtiğim yol, seçtim mi yoksa kendiliğinden mi oldu bilmiyorum,
- We have to do this another way.
- Başka bir yol bulmalıyız.