English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ Y ] / You're an embarrassment

You're an embarrassment traduction Turc

69 traduction parallèle
You're an embarrassment.
Büyük sıkıntı içindesin.
You lose tickets, passports, you drink and you're an embarrassment, Boyle.
Biletleri, pasaportları kaybediyorsun, çok içki içiyorsun genel anlamda bir utanç kaynağısın, Boyl.
Now you're an embarrassment!
Sonunda utanç kaynağım da oldun!
You're an embarrassment to this platoon, mister.
Sen bu müfrezenin yüz karasısın, bayım.
You're not an embarrassment to me. I'm an embarrassment to me.
Senin değil, benim yüzümden utanıyorum.
You're an embarrassment to the building.
Bu binanın yüz karasısın.
- You're an embarrassment!
- Sen bir utanç kaynağısın! - Utanç kaynağı sensin!
You're an embarrassment to the name Hellfish!
Cehennem Balığı isminin kara lekesisin.
Because you're such an embarrassment, they couldn't bear to live anymore.
Çünkü utanç verici birisin ve buna dayanamadılar.
Harding! You're a disgrace and an embarrassment to our family!
sen ailemizin utanç kaynağısın
You're an embarrassment, Zelkin.
Sen bir utançsın, Zelkin.
- You're worse than an embarrassment.
- Sen utançtan da ötesin.
You're an embarrassment to my family.
Sen benim ailemin utanç kaynağısın.
You're an embarrassment.
Canımı sıkıyorsunuz.
- You're an embarrassment...
- Sahi mi?
You're an embarrassment.
Sen bir utanç kaynağısın.
You're an embarrassment to nature.
Doğa için utanç kaynağısın.
- Because you're an embarrassment.
- Çünkü sen rahatsız edici birisisin.
You know, you're getting to be an embarrassment to me.
Beni iyice utandırmaya başladın.
You're weak. You're out of control. You've become an embarrassment to yourself and everybody else.
Zayıfsın, kontrolsüzsün ve hem kendin hem de başka herkes için bir utanç kaynağı haline geldin.
My mom says, "You're an embarrassment."
Annem ise, "Senden utanıyorum".
We're trying to land a record deal here, man, and you're an embarrassment.
Burada albüm anlaşması yapmak istiyoruz, sense utanç vericisin.
You're an embarrassment to the Brotherhood.
Kardeşlik için bir utanç kaynağısın.
You're an embarrassment of riches, little girl.
Sen zenginlerin yüz karasısın, küçük kız.
You're embarrassing me. This gathering is an embarrassment.
- Beni utandırıyorsun.
You're an embarrassment, love.
Sana ne demeli? Utanç abidesisin tatlım.
You're an embarrassment!
Utanç kaynağısın!
Starbuck, you're an embarrassment.
Starbuck, yüz karasısın sadece.
I think you're ashamed of being black, and you're an embarrassment to your community.
Bence zenci olmaktan utanıyorsun, ve toplumun için bir utançsın! Seni utandırıyorum.
You're an embarrassment is what you are.
- Kendinden utanmalısın.
You're such an embarrassment!
Sen büyük bir baş belasısın!
Sarah, you're an embarrassment to the family name.
Sarah, aile ismini lekeliyorsun.
You're an embarrassment to this company. It's...
Bu şirket için utanç kaynağısınız.
She said, " You're an embarrassment to me, Trisha.
Neymiş, onu utandırıyormuşum.
( SIGHS ) You're an embarrassment to me, Trisha.
Beni utandırıyorsun, Trisha.
You're an embarrassment to new zealand.
Yeni Zelanda'nın utanç kaynağısınız.
I think you're an embarrassment.
Bizi utandırıyorsun.
You're an embarrassment to this entire family.
Ailenin yüz karasısın.
Peter, for God's sake, you're always an embarrassment at the table.
Peter, Tanrı aşkına yemek masasında hep utanılacak bir şey yapıyorsun.
You're an embarrassment to the department!
Bu departmanın yüz karasısınız!
You're an embarrassment to him, Owen.
Sen onun için bir utanç kaynağısın Owen.
I'm sorry. You're an embarrassment.
Arsızın tekisin.
Bullied you. You're a bit of an embarrassment.
Utandın.
You're an embarrassment.
Senden utanıyorum.
You're an embarrassment to the american bar association.
Amerikan Barosu için utanç kaynağısın.
You're an embarrassment to your race.
Irkın için bir utanç kaynağısın.
You're an embarrassment!
- Bir utanç kaynağısın. Bir hainsin!
You're not an embarrassment.
Utanılacak biri değilsin.
You're an embarrassment.
Utanç kaynağısın.
When you convince yourself that you're an embarrassment and a burden.
Sen kendini bir utanç kaynağı ve yük olduğuna inandırmışsın.
You're an embarrassment to me.
Benim için utanç kaynağısın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]