English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ Y ] / You're an intern

You're an intern traduction Turc

76 traduction parallèle
I'd like to remind you... that we're laying people off around here. I can find an intern who will do your job for free like that.
İnsanları işten çıkartıyoruz ve işini bedava yapacak bir stajyeri hemen bulabilirim.
- You're an intern.
- Sen bir stajyersin.
You're an intern, right?
Staj öğrencisisin, değil mi?
They're being selective about an intern and you're still working on that?
Bir stajyer için seçici davranıyorlar ve hala onun üzerine mi çalışıyorsun?
- You're an Intern.
- Sen intörnsün.
Well, you're an intern who earns so little you have to take your vacation in the restroom.
O kadar az kazanan bir stajyer olduğun için tatilini tuvalette geçiriyorsun.
I'm a good intern, but when you're dealing with disease and family, an intern just doesn't cut it.
Ben iyi bir stajyerim, ama aile ve hastalık bir araya geldiğinde, stajyer bir işe yaramaz.
Seriously, you're an intern?
Ciddi misin? Stajyer misin?
Are you sure you're not a private detective disguised as an intern?
Stajyer kılığına girmiş gizli bir dedektif olmadığından emin misin?
You're an attending and I'm your intern.
Sen nöbetçi doktorsun. Ben de senin interninim.
I'm an intern. You're not.
Ben bir stajyerim, sen değilsin.
- You're an intern, George.
- Sen bir stajyersin, George.
No, like, the point of being an intern is that you're learning.
Hayır, stajyer olmak budur, bunları öğrenirsiniz.
Meredith? He's an attending. You're an intern.
Meredith, o sorumlu doktorun.
So you're saying I'm not allowed to have oral sex with an intern, either?
Yani, bir stajyerle oral seks yapmama iznim olmadığını mı söylüyorsun?
And that's my theory. What the hell are you doing? You're an intern.
Bu arada annesi bebeği sertçe susturmaya çalışıyor.
But you're an intern.
Ama sen bir stajyersin.
You're an intern.
Sen bir stajyersin.
Son, when you're an intern, you get treated like crap ; and then when you're in a position of power, you do the same thing to them.
Evlat, stajyerken insana bok gibi davranırlar, bu yüzden güç elde ettiğinde sen de onlara aynı şeyi yaparsın.
Oh, you're an intern.
Ah, sen stajyersin.
You're an intern.
Stajyersin.
You're a resident, he's an intern.
Sen doktorsun, o stajyer.
You're an intern and, um, I'm an attending and there are certain protocols, certain hierarchies, that preclude me from...
Sen stajyersin, ben şef doktorum. Belli protokoller var. Bu konuda açık olmamı ebgelleyen...
So, hey, you're an intern... again.
Demek sen tekrar intörn oldun.
- You're an intern.
- Demek, intörn oldun... yeniden.
He's been doing it all day. When that happens, when an intern gets in the way of a resident, you're not doing what's best for your patient.
Bütün gün bunu yaptı durdu ve bu olduğunda bir intörn asistanın yoluna çıktığında bu hastanın menfaatine değildir.
It's like, "seriously, you're an intern?"
Sanki, "Cidden intörn mü?" gibi.
You're an intern.
Anlaşıldı mı?
You're just an intern. I should've double-checked the charts.
Dosyaları ikinci bir sefer kontrol etmem gerekirdi.
Deep down... you're still an intern.
Derinlerde bir yerde hâlâ bir intörnsün.
I'm the chief, and you're an intern.
Ben şefim, sen stajyersin.
You're... you're not an intern anymore.
Sen... Sen artık bir intörn değilsin.
As far as we're concerned, You're not an intern anymore.
Düşüncemiz senin artık bir stajyer olmadığın.
You're not an intern... far from it.
Stajyer olmaktan çok uzaksin.
You're an intern.
Seni koruyacaklar.
You're an intern.
Sen bir intörnsün.
I'm a resident, you're an intern.
Yani ben asistanım, sen de intörn.
- George, you're not an intern anymore.
- George, Sen artık intörn değilsin.
- You're not an intern anymore.
- Artık intörn değilsin.
- You're gonna sleep with an intern?
- Bir intörnle mi yatacaksın?
I'm your intern, you're an assistant DA.
Sen savcı asistanısın, ben de stajyerinim.
You're an unpaid intern.
Maaşsız çalışan bir stajyersin.
You're an intern in Barlow, Mayhew and Beckett.
You're an intern in Barlow, Mayhew and Beckett.
You're an intern, the bottom of the surgical food chain.
Ben üç senedir buradayım, sen üç gündür. Hesabını yap, kanı al.
You bat your eyes like that, you're an intern.
- Gözünü öyle kırptığına göre, asıl intörn sensin. Endişe edecek bir şey yok.
I love you, but doesn't change the fact that you're still an intern.
Seni seviyorum ama bu yine de bir stajyer olduğun gerçeğini değiştirmiyor.
- You're an intern.
- Stajyersin. - Evet.
And here's the thing- - come on, you follow any candidate, you're gonna find a nanny, a hooker, a mistress or an intern.
Al sana hakikat, her kimi izlersen izle bir dadı, bir fahişe bir metres ya da stajyer.
Well, you might remember this the next time you're screaming at an intern for skipping the fundamentals.
Bir dahaki sefere temel prensipleri atladığı için bir stajyere bağırdığında bunu hatırlayabilirsin.
Oh you're sure we shouldn't just send an intern...
Onlara bir stajyer gönderip...
Can I please just say that I think you're the best-dressed fairy godmother an intern like me could ever have?
Benim gibi bir stajyerin sahip olabileceği en iyi giyinen iyilik meleği olduğunuzu söyleyebilir miyim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]