You're in love traduction Turc
2,984 traduction parallèle
Well, that's not how you're supposed to feel when you're in love.
- İyi ama, bunlar aşık olduğunda hissetmen gerekenler değil. - Benim konumumda öyle.
I know that you're in love with him, but this hold you have on Jason is killing him- -
Ona aşık olduğunu biliyorum ama onun üzerindeki bu gücün onu öldürüyor.
Um, you're beautiful, you're in love, and you're going to have a family.
Yani güzelsin, aşıksın, ve bir ailen olacak.
And as much as I appreciate all your chivalry, we both know that you're not in love with me.
Ve kibarlığını takdir etsem de ikimiz de senin bana aşık olmadığını biliyoruz.
You're still in love with him.
Ona hala aşıksın.
You're a wonderful person with love And forgiveness in your heart.
Sen, kalbinde aşk ve bağış dolu harika bir insansın.
Remember you're in love.
Birbirinizi sevdiğinizi unutmayın.
One minute you tell me you love me and the next you're running in some stupid competition with your ex?
Bir dakika önce beni sevdiğini söylüyorsun. Bir sonrakinde eski sevgilinle aptal bir yarışa mı giriyorsun?
You're not just losing this person that you've fallen in love with.
Sadece aşık olduğun o kişiyi kaybetmiyorsun.
You're in love with your old man.
Yasli adamina asiksin.
I don't need to conduct an analysis to see that you're still in love with someone else.
Ama hâlâ başkasına aşık olduğunu anlamam için testler yapmama gerek yok.
'I love you, Nathan, you're the best brother in the whole world.'
Seni seviyorum Nathan. Tüm dünyadaki en iyi kardeşsin.
I wouldn't say I love it here in Japan. I miss my friends, and having to pretend you're Japanese when you're not is a little weird. Harro to all my fans.
Tim için ailemi Santa Barbara'dan Tokyo'ya taşıdım.
You're in love with her, yes?
Ona âşıksın, değil mi?
Well, here's what you missed. I met a wonderful girl, we fell in love, and we're gonna be together.
İşte şunlar oldu, harika bir kızla tanıştım birbirimize aşık olduk ve birlikte yaşayacağız.
Unless you're one of the lucky ones like Maggie from Altadena, who is spending this ridiculous day canoodling with the love of her life in a snuggle with three armholes...
Bu saçma sapan günü battaniyenin altında hayatının aşkı ile sarmaş dolaş olmuş bir şekilde geçiren Altadena'daki Maggie kadar şanslı değilseniz tabi..
No, you're not the son I'm in love with.
Hayır. Aşık olduğum oğlu sen değilsin.
What are you saying, that you're in love with Vince?
Ne diyorsun sen, Vince'e mi aşıksın?
If you're in love with him, I don't know what you should do.
Çünkü eğer ona aşıksan, ne yapman gerektiğini bilmiyorum.
You should find some skanky intern to love you,'cause next time you're in a burning building, no one is handing you a glass of water.
Kendine seni sevecek bir asistan bulmalısın çünkü bir sonrakinde yanan bir binada olsan, bir bardak su taşıyanın olmayacak.
You're my husband, and... and I think I'm falling in love with you.
Sen benim kocamsın ve sanırım sana âşık oluyorum.
Well, maybe you're in love.
Belki sen âşıksındır.
I love that you're passionate and that you live in the moment.
Senin tutkunu ve anı yaşama duygunu seviyorum.
The emotions when you're in love are more than skin-deep.
Aşık olduğunda hissettiğin duygular, olağan duygular değildir.
You know, when you're in love with someone, they tell you there's no greater experience than having a child together.
Biriyle aşk yaşarken beraber bir çocuk sahibi olmaktan daha müthiş bir deneyimin olmadığını söylerler.
You're not in love, Scott.
Aşık değilsin Scott.
We all know that you're still in love with Cam ever since you two hooked up at Burning Man.
Burning Man'de ayrıldığınızdan beri.. ... Cam'e hâlâ aşık olduğunu hepimiz biliyoruz.
You're too scared to admit it... but you're in love with me.
- İtiraf etmekten çok korkuyorsun ama bana aşıksın.
And there's something about that process that I love, but you can't fix things like when you're working purely in a digital format.
Bu işlemin sevdiğim bir yanı şu tamamen dijital ortamda çalışırken yaptığın gibi düzeltmeler yapamaman.
You're in love, it's obvious.
Sen aşıksın. Besbelli.
You're in love with Erica.
Erica'ya aşıksın çünkü.
I'm only telling you that for your own sake, love, in case you're thinking of getting your leg over her.
Kendi iyiliğin için söylüyorum. Onunla seks yapmak istersin diye söylüyorum.
Spare me. I'm asking if you're in love with her.
Pardon ama ona aşık mısın diye soruyorum.
You're still in love with him.
Hala ona aşıksın.
I love my brother, but I am sure as shit not in love with my brother, if that's what you're getting at.
Ben ağabeyimi seviyorum. Ama kastettiğin buysa ona âşık olmadığımdan gayet eminim. Seanslarımız bitmiştir.
When you love, you're not alone in the world.
Aşık olduğun zaman dünyada yalnız olmuyorsun.
You're in love with Marla?
Marla'ya aşık mısın?
But when... when you're in love with someone, Addison, when you're in a real relationship, you don't do that.
Birisini gerçekten sevdiğinde, Addison birisiyle gerçek bir ilişki kurduğunda bunu yapmazsın.
Now you're just gonna be remembered as some creepy old stalker dude who was in love with some young twat on a television show.
Şimdi, TV şovundaki bir dangalağa aşık olmuş, yaşlı ve garip bir sapık herif olarak hatırlanacaksın.
You're totally in love, man!
Fuji cidden aşık, değil mi? Ayrıntıya girsene?
I know you're having a disturbingly hard time with this but I am in love with Katya.
Anne bu sana zor geliyor biliyorum ama Katya'ya âşığım.
While performing the act you're about to see... the famous Hans Sdrausen, from the USSR... lost his sight and fell in love with the neighbor's parakeet!
Sunacağımız gösteride Rusya'dan ünlü Hans Sdrausen'i izleyeceksiniz, kendisi görme yeteneğini kaybetmiş ve komşusunun muhabbet kuşuna aşık olmuş!
Don't hide yourself in regret Just love yourself and you're set
DSaklanma pişmanlıkların arkasına Sevdin mi kendini, her şey girer yoluna
Don't hide yourself in regret Just love yourself and you're set
Saklanma pişmanlıkların arkasına sevdin mi kendini, her şey girer yoluna
It's like you're in love with him.
Ona âşıkmışsın gibi.
From this moment on, any time you're depressed - - I want you to take a look at this and say - - I hate you, like I love you, in brackets.
Şuandan itibaren, moralin bozuk olduğu her an buna bakmanı ve şunu söylemeni istiyorum senden nefret ediyorum, seni sevdiğim gibi, parantez içinde.
As much as I'd love to join in on your war on community service, you're doing it.
- Kamu hizmeti mücadelen benim de hoşuma gittiği sürece, yapıyorsun.
I mean, one minute you tell me you love me and the next you're running in some stupid competition with your ex?
Yani, bir dakika önce bana beni sevdiğini söylüyorsun bir sonrakinde ise eski sevgilinle salak bir yarışmaya mı katılıyorsun?
- I love it. You know, in the U.S. they usually give someone a gold watch when they're retiring.
Bayıldım ama Amerika'da insanlara genelde emekli olacakları zaman altın saat hediye ederler.
You're still in love with her, aren't you?
Ona hala aşıksın, değil mi?
No, you're staying here because you're still in love with mom.
Hayır, anneme hala aşık olduğun için burada kalıyorsun.
you're in love with me 20
you're in love with him 35
you're in love with her 46
you're invited 50
you're in here 32
you're in good hands 87
you're in a hurry 34
you're in over your head 30
you're in charge 189
you're in denial 28
you're in love with him 35
you're in love with her 46
you're invited 50
you're in here 32
you're in good hands 87
you're in a hurry 34
you're in over your head 30
you're in charge 189
you're in denial 28