You're in love with her traduction Turc
306 traduction parallèle
You're in love with her, aren't you?
Ona aşıksın değil mi?
You're still in love with her.
Ona hâlâ aşıksın.
- There's Irena, you're in love with her.
- Irena var, ona aşıksın.
- You're in love with her or something of the sort.
Zaten muhtemelen ona aşıksın veya olmak üzeresindir.
Maybe you're in love with her.
Belki de ona aşık oldun.
You sound like you're in love with her.
Bana sen ona âşıkmışsın gibi geldi.
You're in love with her, and so is Max, and who knows how many others?
O kadına aşıksın, Max de aşık. Ona aşık kim bilir daha kaç erkek vardır.
You're madly in love with her and you have to overcome her shyness.
Ona delicesine aşıksın ve onun utangaçlığını yenmek zorundasın.
I'm sorry. You're very much in love with her, aren't you?
Özür dilerim.O'nu çok seviyorsun, değil mi?
I don't want to be personal, of course... but psychologically speaking, I wouldn't be so sure that you're in love with her now.
çok şahsileştirmek istemem ama... Psikolojik olarak söylüyorum, Artık Iris'i sevdiğinden çok emin değilim.
You're in love with her.
Onu seviyorsun çünkü.
You're in love with her. Y
Ona aşıksın.
You're in love with her. She's all you ever think about.
Gözünüz ondan başkasını görmüyor.
Because you're not in love with me. You're in love with her.
Çünkü sen bana değil, ona âşıksın.
Maybe you're in love with her.
Belki de ona aşıksın.
You * re in love with her, aren * t you?
Ona aşıksın değil mi?
You're still in love with her, ain't you?
Hala ona âşıksın, değil mi?
You're in love with her and you want to win her back.
Ona aşıksınız ve onu geri kazanmak istiyorsunuz.
But you're not entitled to be in love with her money lad.
Ama kızın parasına aşık olmaya hakkın yok oğlum.
You're in love with her?
Ona aşıksın değil mi?
- She discovered that you're in love with her picture, didn't she?
Senin kendi fotoğrafına aşık olduğunu anladı, değil mi? Belki anlamıştır.
You're also in love with her.
Sen de ona aşıksın.
I guess it's because you're still in love with her
Bence hala o kızı sevdiğin için bunu yapıyorsun
You're in love with her, aren't you?
Ona aşıksınız, değil mi?
I said you're in love with her, aren't you?
Size, Ona aşıksınız, dedim, değil mi?
You're in love with her.
Ona âşıksın. İtiraf etsene.
- You mean you're in love with her?
- Yani ona aşık mısın?
What you're in love with is this wedding, and any usher would do.
Sen bu düğünü seviyorsun ve her nedime bunu sever.
Are you watching Cleo for professional reasons, or you're in love with her like me?
Cleo'yu işiniz icabı mı izliyorsunuz yoksa benim gibi aşık mısınız?
You're not in love with her.
Onları da mı öldüreceksin?
Say that you're in love with her.
Âşık olduğunu itiraf et.
You sure you're not just still in love with her?
Hâlâ ona âşık olmadığına emin misin?
Bellocq, you're in love with her.
Bellocq, sen ona aşıksın.
I bet you're in love with her Now that she almost blew your brains out.
Eminim neredeyse beynini uçuracağı için ona aşık olmuşsundur.
You got to tell Anjali that you're in love with her
Sen gidip Anjali'ye, onu sevdiğini söyleyeceksin.
You're not in love. You wanna sleep with her.
Onunla yatacaksın.
If you're in love with someone and the woman keeps the secret, doesn't give it to you, doesn't offer it to you, then that part of her is always dead to you.
Ama eğer birini seviyorsan ve o kadın sırlarını saklıyorsa sana söylemiyorsa, sana açmıyorsa o parçası senin için daima ölü olarak kalır.
So, tell me this. If you're not in love with her, how come little things she does, drive you crazy?
Söylesene ona aşık değilsen, yaptığı küçük şeyler neden seni delirtiyor?
You're still in love with her.
- Ona hala aşıksın.
Just'cause you're in love with Dr. Turner... does not mean you're gonna pass her course.
Dr. Turner'la aşk yaşaman dersinden geçeceğin anlamına gelmiyor.
You're in love with her sister.
Onun kız kardeşine aşıksın.
You're much more in love with her than you know.
Belli ki onu sandığından çok daha fazla seviyorsun.
If you're so in love with her, why didn't you follow her and leave Gus here?
Madem ona o kadar aşıksın, Niye Gus'ı buraya bırakıp, onu kendin getirmiyorsun?
You're still in love with her.
Hala ona aşıksın.
She fell in love with you at the mental institution, and now you're going to dash her faith to pieces? She must!
Kesin inanıyordur!
- You're in love with her, aren't you?
- Ona aşıksın değil mi?
When you're first getting to know someone... and in that blissful, psychotic first flush of love, it seems like every aspect of their personality - their whole demeanor, the simple lovely twist of their ear lobes, and their marvelous phone voice, and their soft, dark, wet... whatever... is somehow imbued with an extra push of color - an intensity heretofore, you know, unknown.
Birini tanımaya başladığınızda aşkın o psikopat ilk ışıklığında kişiliğinin her yönü, tavırları, kulağının basit kıvrımı telefondaki harika ses tonu ve yumuşak, karanlık, ıslak her neyse birden renkle dolar.
- You're still in love with her!
- Ona hala asıksın!
Yeah, you're in love with her.
- Sen ona aşıksın.
You're madly in love with her!
- Onu seviyorsun! - Kral Stanislaw kim?
And after two minutes, if you ´ re not madly in love with her, why, tell her you wanna break up, and you can go back to being a putz.
Ve iki dakika içinde, eğer ona çılgınca âşık olmazsan, ona ayrılmak istediğini söyle, ve iktidarına düşkün olan hayatına devam et.