English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ Y ] / You're so good

You're so good traduction Turc

2,015 traduction parallèle
You're so good at it.
Bu işte çok iyisin.
But now you're not feeling so good?
Hâlâ kendini pek iyi hissetmiyorsun değil mi?
Oh, you're so good, Ayame.
Bayağı iyisin, Ayame.
So if you're looking for a motive for suicide - the khat is one good bet.
Bu yüzden eğer intihar üzerine düşünüyorsanız khat iyi bir bahis konusudur.
How come you're so good?
Çok iyisin!
Luckily, you're good at other things, like getting A " s and recycling, and making people feel so bad that they do something good.
Allah'tan, başka şeylerde iyisin. Tıpkı A almak ve geri dönüşüm konusunda ve insanlar iyi bir şey yapsalar bile bu onları kötü hissettirmektedir.
" You think you're so good'cause you went to Choate.
" Choate'de okudun diye çok mu iyisin yani? .
You're so good and only 1st runner up?
İyi görünüyorsun ama ikinci mi oldun?
You're the reason he's so good at picking winners.
Kazananları toplamakta bu kadar iyi olmasının nedeni sensin.
So Prentiss thinks you're pretty good at picking winners.
Prentiss senin kazananları toplamakta çok iyi olduğunu düşünüyordur.
Because you're so good with them?
Senin aran çok iyi sanki onlarla değil mi?
Because you're so good with them.
Senin aran çok iyi sanki onlarla değil mi?
So good that you're together with Lloyd now.
Artık Lloyd'la birlikte olmanız çok iyi.
I think you are. - You're so good with him.
Bahsettiğin bu muydu?
I woulda done it anyway, but he just kept talking, didn't he? You're so good.
Nasıl olsa yapacaktım ama susmak bilmedi ki br türlü
So, you're saying suffering is a good thing.
Yani acı çekmek iyidir diyorsun.
Okay, so... you're good?
Pekâlâ iyi misin?
Well, you're doing a good job so far.
Şu ana kadar iyiydin.
I'm so glad you're here. That was so good.
Burada olmanızdan çok mutluyum Bu çok güzeldi.
Whether you're a saint or a sinner, the afterlife never looked so good.
Aziz de olsanız, günahkar da, Yaşam sonrası asla iyi görünmedi.
So you're saying you're gonna whup my black ass with a rod for as long as you like... and as long as I get up after a day or two, we all good.
Demek benim siyah kıçıma canın istedikçe değnekle vurabileceğini söylüyorsun. Bir-iki gün içinde ayağa kalkarsam bir sorun olmayacak.
Look, I'll clean this building so good, you're not going to know what to do with yourself. You know what I mean?
Bu binayı o kadar iyi temizlerim ki ne yapacağınızı bilemezsiniz.
I can't believe you're safe. It's so good to see you. Mwah.
Seni görmek ne kadar güzel.
Marina, if you're part Of some white baby-selling ring, don't waste your time. Stan's cuban, so he will not feh a good price.
Marina eğer beyaz bebek satıcılığı yapan bir çetenin parçasıysan hiç vaktini boşa harcama, Stan Kübalı, iyi para getirmez.
Good luck at whatever you're dressed so weird for.
Sana da bu tuhaf elbiseyi ne için giydiysen onda iyi şanslar.
Good, okay, so... Since you're stuck here. A little advice, okay?
Güzel, tamam buradan çıkamadığına göre sana bir tavsiye vereceğim.
But you're getting points, though, so that's good.
Uçuş mili kazanıyorsun ama, gayet güzel.
You know, traveling so much, you rarely meet good guys, and when you do, it's... you're off to the next town.
Bu kadar çok seyahat edince nadiren nazik bir erkekle tanışıyorsun ve tanıştığında da... Bir sonraki şehre doğru yola çıkmış oluyorsun.
You're so good.
Harikasın.
Yeah, I know, it's amazing,'cause I'm good at math, so it's easy to do Blackjack if you're good at math.
Biliyorum, inanılmaz, Çünkü matematiğim çok iyi eğer matematikte iyiysen Blackjack'te de iyisindir.
I gotta figure out some way to make a living while I'm here, And you're the one who thought we'd be a good team, So yeah, " we.
Buradayken yaşamanın bir yolunu bulmalıyım hem iyi bir takım olacağımızı düşünen sendin bu yüzden evet, "biz".
So you see, we're a couple good Samaritans.
Görüyorsunuz, biz bir çift merhametli insanız.
Well, I heard what happened. So I wanted to make sure you're still good-looking.
Neler olduğunu duydum ve senin hala - güzel görünüp görünmediğinden emin olmak istedim.
Oh, good, so you know we're here to ask you some questions about Paula.
İyi, öyleyse buraya Paula'yla ilgili bir kaç soru sormak için geldiğimizi de biliyorsundur.
So you know we're in good hands here.
Yani burada emin ellerdeyiz.
So about those witnesses that we're gonna go interview... you know, I'm good to go on my own.
Şu görüşmeye gideceğimiz tanıklar var ya... Ben yalnız halledebilirim.
I love that you're so good to him.
Onunla iyi anlaşmanı seviyorum.
You've got to have a college degree to do this, and you're clearly good at it, so I think you should go get those credits.
Bu iş için üniversite diploması gerekli, ve sen bu işte çok iyisin, bu yüzden bu kredileri tamamlamalısın.
The question he asked himself was, would it be possible to build a computer that was so intelligent and so good at having chats with humans that you could be chatting to the machine and not be aware that you're not actually talking to another person?
Kendisine şunu sormuştu. Bir makineyle sohbet ederken aslında gerçek bir insanla konuşmadığınızı anlayamayacağınız kadar zeki ve insanlarla sohbet etme konusunda başarılı bir bilgisayar üretilmesi mümkün olabilir mi?
OK, if you're so good at reading people, what about me?
Peki, eğer insanları okumakta çok iyiysen bana ne dersin?
Why, for someone who knows how to add and subtract and multiply and divide lots of numbers to get one other number, you're not so good at putting two and two together, are you?
Birçok rakamı toplayıp, çıkarıp, çarpıp, bölüp tek bir rakam elde edebilen bir adama göre iki kere ikiyi birleştirmekte pek iyi değilsin, değil mi?
So what you're saying is gay people are a good alternative-fuel source?
Yani eskiden eşcinsellerin alternatif yakıt kaynağı olduklarını mı söylüyorsun?
So, I thank you for being a good friend and don't ever do it again. You're welcome.
Benim Tom'la konuşmamı sağlaman doğruydu bu yüzden, iyi bir arkadaş olduğun için teşekkürler ve sakın bir daha yapma.
Man, you're gonna look so good in a fur coat.
Oğlum kürkün içinde de çok fiyakalı görünürdün.
You're so good to me. - Oh, honey.
Çok iyisin.
You're so good with her.
Çok iyi anlaşıyorsunuz.
Well, in addition to being disease-free, you're on birth control, so the risk of pregnancy is very low, and, Matt should feel good about that as well.
Ek olarak hastalıksız olmanın dışında doğum kontrol hapı kullanıyorsun, yani hamilelik riski çok düşük. Matt'de ayrıca bu konu hakkında rahatlaması gerekiyor.
- You're so good.
- Çok iyisin.
Maybe. No, go on. You're doing pretty good so far.
Burası gayet iyi
♪ Oh, key, you're so good to me ♪
♪ Oh, anahtar bana göre harikasın ♪
You know? Sweetheart, you're not so good with subtlety.
Biliyor muydun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]