English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ Y ] / You're so good at it

You're so good at it traduction Turc

101 traduction parallèle
You're so good at it.
Bunda çok iyisin.
You're so good at it, you sit in the back seat.
Bu işte o kadar iyisin ki, arkada sen otur bari.
Merle, you're so good at this sort of thing, it makes me mad.
Merle, bu tarz konularda o kadar iyisin ki asabım bozuluyor.
But you're so good at it!
Ama bunda çok iyisin!
Oh, you know, you're so good at giving the orders out, you do it.
Emir vermekte üstüne yok, al kendin yap!
And you're not made of money, so give me a good whipping and get it over with.
Ve sen de para kazanmıyorsun... Güzel bir dayak atın da konu kapansın.
Miss, I appreciate the effort and I'm sure you're very good at... whatever it is you do... but my shallow friend isn't interested in his future, so you can cut the theatrics.
Bakın, bayan, çabanızı takdir ediyorum ve eminim ki, yaptığınız işte iyisinizdir ama bu yakın dostum gelecekle ilgilenmiyor, yani dramayı kesebilirsiniz.
You're so good at it.
Ne demezsin.
You're so good at it. I love you.
Seni seviyorum.
That's why you're so good at it.
Bu yüzden bunu iyi yapıyorsun.
PLEASE, YOU - - YOU'RE SO GOOD AT IT.
lütfen çok iyi seçiyorsun sen.
- Well, you're so good at it.
- Ama sen daha iyi yapıyorsun.
You're so good at it, you don't know you're doing it anymore.
Bu konuda o kadar iyisin ki, artık farkında olmadan yapıyorsun.
YOU'RE SO GOOD AT IT. AT LEAST WAIT A WEEK UNTIL MERCURY'S OUT OF RETROGRADE.
En azından Merkür yörüngesini düzeltene kadar bir hafta bekle.
- You're so good at it.
- Sen çok iyisin bu konuda.
And just for the record, all this training stuff - you're not so good at it, okay?
Ve şunu bil ki tüm bu antreman olaylarında.. hiç iyi değilsin, tamam mı?
You're so good at it.
Çok başarılısın.
- And you're so good at it...
- Sanki sen çok başarılısın.
If you're inclined to rule against us... he's got to at least give you a good argument to hang your hat on... so it looks good to all this media.
Aleyhimize bir karar verirseniz eğer, en azından altına imza atabileceğiniz iyi bir neden öne sürmeli ki, tüm medyaya bu karar doğru görünsün.
Well if you think you're so good at it, why don't you give it a shot?
Şey madem bu konuda bu kadar iyi olduğunu düşünüyorsun, neden bir kere denemiyorsun?
Mainly because you're so damn good at it.
Esasen bunda çok iyi olduğun için.
I think it's great that you're so good at your job. I'm just a little worried as to why.
İşinde bu kadar iyi olman harika... ama ben nedeninden endişeleniyorum.
You're so good at it!
Ama bu işte çok iyisin.
I know, because you're so good at it.
Evet sen bu işte çok iyisin.
You work at a job you're good at, not because you like it, but because you're so restless you can't sit still for more than two seconds straight.
İyi olduğun bir işte çalışıyorsun, hoşlandığın için değil, yerinde duramadığın için. Bir yerde iki saniyeden fazla kımıldamadan duramazsın.
- If you're so good at it.
- Madem o kadar ustasın.
Oh, I see, you're so good at it, what are you doing knocking at my door?
Anlıyorum, bu işte iyisin, neden kapımı çalıyorsun?
And if you'll allow me to say so, you're pretty good at it.
Yani,... yeteneklisin, Eğer şahsi görüşümü soracak olursan, oldukçada iyisin
Do you know what it's like to have an internal voice that tells you what the right thing to do is all of the time and you do it, and it works and you're good at what you do, and then one day it just shuts off? And in that moment there is no voice, and you just have to listen to yourself. And in an instant, in a millisecond, you make a tiny, but crucial mistake and screw up so badly it affects your whole life?
Bir iç sesin olup, her zaman doğru şeyi yaptığını söylemesi ve bunu yaptığında işe yarayıp, işinde başarılı olmana rağmen bir gün, aniden kapanması ve o anda hiç ses kalmayıp kendini dinlemek zorunda kalman ve bir anda bir milisaniye içinde, ufacık olman ve bir hatanın tüm hayatını çok kötü etkilemesi nasıl bir şeydir bilir misiniz?
Y - You're So Good At It.
Ama bu işte çok iyisin.
I'm good at voices, you're even better, so we'll read it out after dinner.
Ben taklitte iyiyim, sen daha da iyisin, o halde yemekten sonra yüksek sesle okuruz.
Because when you do, you're so good at it.
"Çünkü beni düzdüğünde, o kadar iyi düzüyorsun ki."
See, it's hard not to look at you'cause you're so good-looking.
Sana bakmamak imkansız. Çünkü çok güzelsin.
I mean, you're so good at it yourself.
Demek istiyorum ki, bu işte zaten çok başarılısın.
And I thought it'd be better if I had a coach, and you're really good at that, so I was just
Ve düşündüm ki, bir çalıştıranım olsa daha iyi olurdu, ve sen bu konuda gayet başarılısın, bu yüzden ben sadece...
But you're so good at it.
Ama bu işte çok iyiydin.
That's it? You're so good at it.
Bu konuda çok iyisin.
Well you're so good at it maybe you should have given him some of your tips on breaking up with people.
Sen ayrılma konusunda bayağı iyisin. Ona taktiklerinden birkaçını öğretebilirsin.
Well, if you're a good storyteller, and if you kept track of this, you know when the star is going to disappear, so you can start telling your story when the star is still bright. And when you get to the part of the story where Perseus has stolen the eye you can point up at the sky and say, "Look, it's gone."
Eğer iyi bir hikâye anlatıcısı iseniz ve gökyüzünü takip ederseniz, yıldızın ne zaman kaybolacağını bilirsiniz, böylece yıldız parlak iken hikâyenizi anlatmaya başlayabilir ve hikâyede Perseus'un gözü çaldığı bölüme geldiğinizde gökyüzünü işaret ederek "Bakın, kayboldu." diyebilirsiniz.
Do you think it's a good idea they're so passionate at their age?
Erken yaşta birbirlerine tutkuyla bağlanmaları garip değil mi sence?
You're so good at it.
Bu işte çok iyisin.
Yeah, I know, it's amazing,'cause I'm good at math, so it's easy to do Blackjack if you're good at math.
Biliyorum, inanılmaz, Çünkü matematiğim çok iyi eğer matematikte iyiysen Blackjack'te de iyisindir.
You've got to have a college degree to do this, and you're clearly good at it, so I think you should go get those credits.
Bu iş için üniversite diploması gerekli, ve sen bu işte çok iyisin, bu yüzden bu kredileri tamamlamalısın.
The question he asked himself was, would it be possible to build a computer that was so intelligent and so good at having chats with humans that you could be chatting to the machine and not be aware that you're not actually talking to another person?
Kendisine şunu sormuştu. Bir makineyle sohbet ederken aslında gerçek bir insanla konuşmadığınızı anlayamayacağınız kadar zeki ve insanlarla sohbet etme konusunda başarılı bir bilgisayar üretilmesi mümkün olabilir mi?
And that's why you're gonna be so very, very good at it.
O yüzden bu işte çok çok iyi çalışmalısın.
Because you're so good at it?
Bu konuda çok iyi olduğun için olabilir mi?
So you groan, then, if you're so good at it.
Madem o kadar biliyorsun, sen inle.
Your brain is so good at filling in the gaps..... you're not even aware of it.
Beyniniz boşlukları doldurma konusunda çok başarılı..... siz farkında değilken bile.
But you're so good at it.
- Ama çok iyisin.
So you're good at it?
- Yani bu işte iyi misin?
'CAUSE IT'S SO TERRIBLE TO HAVE SUCCESS AT SOMETHING, YOU LOVE DOING THAT YOU'RE GOOD AT?
Sevdiğin ve iyi olduğun bir konuda başarı elde etmek çok kötü bir şey mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]