You're with them traduction Turc
1,457 traduction parallèle
So, you know what? Maybe the next time you're out on the town talking with people, you should tell them I said that.
O yüzden, bir daha sefere, kasabada dolaşıp, insanlarla konuşurken, belki onlara bunu söylediğimi iletirsiniz.
- Well, you're gonna be. I'm going to tell them if either of them has anything to do with you I'm never speaking to them again.
Üzüleceksin, çünkü ikisine de seninle alakaları devam ederse, onlarla bir daha konuşmayacağımı söyleyeceğim.
We train them how to walk into a room and say, "you're doing business with me."
İş uzmanları kullanıyoruz. Müşterilere nasıl davranmaları gerektiğini... Nasıl odadan içeri girip "İş yaptığınız kişi benim" diyeceklerini öğretiyoruz.
I'm just being stupid, I... When they were here, I spent all my time at Lucas'house or with you and now that they're gone, I just... wish I could see them again.
Aptallaşıyorum galiba, ben... onlar buradayken, tüm zamanımı Lucas'ın evinde veya seninle geçirdim... ve şimdi gittiler, sadece... onları tekrar görmek istiyorum.
I can't believe you're actually gonna let them go through with it.
Onların bu olayların içine girmesine izin verebildiğine inanamıyorum.
You're with them now, are you, Mark?
Evet, onlarla birliksin, değil mi Mark?
Junior, I don't know what you're doing in my area, but you better be looking for some bandages, cause you're gonna need them when I get through with you.
Ufaklık, benim çöplüğümde ne yaptığını bilmiyorum ama bandaj arıyor olsan iyi edersin. Çünkü seninle işim bittiğinde buna ihtiyacın olacak.
The only way to be a real catalyst for change is to leap in the mix show them you're right there with them.
Değişiklik için tek yol gerçek bir katalizör gibi, karışıklık çıkarmak, onlara orada olduğumuzu göstermek.
You're like the SS officer who treats his own children with love and then smacks the legs of Jewish kids with the truncheon as he herds them onto cattle trucks.
Kendi çocuklarına sevgiyle davranan fakat Yahudi çocuklarını hayvan vagonlarına sürüler halinde tıkarken bacaklarına copla vuran SS subaylarına benziyorsun.
You're familiar with them?
RICHMOND GÜNLÜK
You want even talk about your family and now you're taking off the middle of the night to spend the week-end with them
Ailenle ilgili konuşmaktan hoşlanmazsın, ve şimdi gece yarısı toparlanıp, hafta sonunu onlarla geçireceğini söylüyorsun.
Why would you do that? I told them that we're with a police officer And they checked it out and they told me that there is no detective Dean Winchester.
Onlara bir polisle beraber olduğumuzu söyledim ve onlar kontrol edip bana dedektif Dean Winchester olmadığını söylediler.
Now you're taking off the middle of the night to spend the week-End with them.
ve şimdi gece yarısı toparlanıp, hafta sonunu onlarla geçireceğini söylüyorsun.
You're with them.
Bunlarlasın.
If you're really planning on taking me with you, you should tell them over the phone, rather than through the window, where they might be able to shoot you.
Beni yanında götürmeyi planlıyorsan, onlara telefonda söyle. Çünkü camdan söylersen seni vurabilirler.
I know what it feels like to be so in love with someone you want to crawl inside them so that you're wearing their skin like a leotard with nipples.
Biliyorum, birine aşık olduğun zaman Onun içine süzülüp, dar badi ile memelerin birleştiği gibi onunla tek bir vücut olmak istiyorsun.
I was just scared, that's all, but as long as they're with you, why not let them help?
Sadece korkuyorum. Hepsi bu. Madem onlar senin yanında, onlara yardım etmelisin.
That way you don't have to deal with them until you're in your thirties.
Böylece otuzuna gelene kadar onlarla tekrar uğraşmak zorunda kalmazsın.
Now, if you're a little surprised that nomadic people lugged this thing around with them, then don't worry, this isn't the real statue,
Eğer göçmenlerin bunu yanlarında taşıdığına şaşırdıysanız, merak etmeyin, bu gerçek heykelcik değil,
And you're looking at them with their bare shoulders all shimmering in this... roseate candlelight.
Ve çıplak omuzlarına bakıyorsunuzdur, titreyen bu gül renkli mum ışığında.
Mathematically they exist, they're consistent with the laws of physics, but you've still got to make them happen and we don't have very good technology for dealing with wormholes.
Tamamen matematiksel ve fizik yasalarıyla da tutarlılar ama bizler solucan delikleriyle uğraşabilecek teknolojik düzeyde değiliz.
Yes, but you have to snuggle in, because you're gonna take them... and I'm gonna be, like, sleeping on the other side of the bed with nothing.
Evet, ama sarınıp yatmalısın yoksa tüm yorganı alırsın... ve bende yatağın diğer ucunda üstüm açık bir vaziyette uyumak zorunda kalırım.
No. I think you're fucking with something very pivotal to them and to me.
Hayır, sanırım sende onlar ve benim için önemli bir şey var.
You're with them. So you can help us, right?
Bize yardım edebilirsin.
Don't forget they're people too, and while you may not always agree with them...
Onların da insan olduğunu unutmayın, onlarla aynı fikirde olmayabilirsiniz...
And when you're done with the rubber gloves, just remember to turn them inside out.
Ve temizlik eldiveniyle işin bittiğinde sakın tersyüz etmeyi unutma.
These are the kids that need the most help of all and you're with them doing the cha-cha-cha -
Bu çocuklar, bizden en çok yardımı alması gerekenler... ve siz onlarla cha-cha-cha yapıyorsunuz.
So now you're gonna come to this school, tell us about our kids, our problems and how you're gonna fix them with a box-step?
Şimdi de, okula gelecek, bize çocuklarımızın ve bizim problemlerimizin... bir kaç adımla nasıl çözüleceğini mi anlatacaksınız?
You come'round here again, you're gonna wake up one mornin'... with one of them big old cottonmouths in your bed, all right?
Buraya bir daha gelirsen bir sabah yatağında o yaşlı zehirli yılanlardan biriyle uyanırsın, tamam mı?
You're not going anywhere with them.
Onlarla hiçbir yere gitmiyorsun...
Miss them when they're with you'?
Yanındayken bile onu özlemek mi?
You're with them, and you're planning an attack.
Örgüt içinde bir saldırı planı hazırlandığını biliyoruz.
Tell them you're with the group, you know people.
Onlara örgütten bahset. Kimleri tanıdığını söyle.
If you have nothing in common with them somehow you're all alone.
Onlarla paylaşacak bir şeyin yoksa yapayalnızsındır.
Because after you make friends with those people, you start shopping with them, then you're dating one, and the next thing you know, you're going to be on some bad talk show screaming at your baby daddy.
Çünkü bu yeni arkadaşlarından sonra, onlarla alışveriş yapmaya başladın ve onlardan biri.. bildiğin gibi, sadece kötü bir talk şovda aptalca cümleler kurabilir.. sana bağırır çağırır ancak, bebek!
Don't tell me you're not cheering with them anymore.
Sakın bana onlarla artık ponponluk yapmadığını söyleme.
But it seems like the raters you're trying to protect from influence actually are in direct contact with the people who can influence them.
Ama görünen o ki, etki altında kalmamaları için uğraştığınız bu sınıflandırıcılar aslında onları etki altında bırakabilecek insanlarla doğrudan iletişim içinde.
Walt, you got into bed with them and they're threatening to use the gas on US citizens.
Lanet olsun, Walt. Bu insanlarla yatağa girdin, ve şimdi de gazı Amerikan vatandaşları üzerinde kullanmakla tehdit ediyorlar.
That we will stand in front of the world with the Suvarovs, you'll look him in the eye knowing you're sending them...
Neler konuşuyorsun? Suvarovlar'la tüm dünyanın karşısına çıkacağız... onları ölüme gönderdiğini bile bile, gözlerinin içine bakıp, elini mi sıkacaksın?
You have till 6 : 45 Friday night, then we're having dinner with them.
Cuma akşamı 18.45'e kadar vaktimiz var. Sonra onlarla yemek yiyeceğiz.
You can afford to make people sad and angry about war and the economy and stuff when they first wake up. But then, just as they're heading to the office, you leave them with a dose of Matthew McConaughey, people's sexiest man, and they're rarin'to go.
Ama sonra onlar ofislerine giderken bir doz People dergisinin en seksi adamı Matthew McConaughey verirsen, gitmek için can atarlar.
You're killing them with that workload.
Bu kadar iş yüküyle onları öldüreceksiniz.
They are beautiful, I love them... in fact they're the most beautiful shoes I've ever seen but... you know, I can't have everything that I love, otherwise I'd own lots of things, and actually they're red, which is quite tarty, and they don't necessarily go with any of my outfits...
Çok güzeller, bayıldım aslında bugüne kadar gördüğüm en güzel ayakkabılar ama bilirsiniz beğendiğim herşeye sahip olamam yoksa pek çok şeyim olurdu ve bunlar kırmızıydı ki benim elbiselerimle giyilmezdi...
Not to mention all the time you're putting in helping them out with Tina's baby.
Tüm zamanını Tina'ların bebeğine ayırdığını söylemiyorum bile.
Well, I will apologize to them but you're the one who makes me feel like a fucking adolescent because I'm so in love with you.
Tamam, onlardan da özür dilerim. Senin yüzünden çocukça davranıyorum, sevgimden.
You know, two hours ago, you couldn't remember where you were born, and now you're phoning the police, asking them to start investigating a man you spent all of three minutes with.
İki saat önce nerede doğduğunu bile anımsayamıyordun. Şimdi de birlikte sadece üç dakika geçirdiğin bir adamı araştırsınlar diye polisi arıyorsun.
You're never going to make $ 10,000 selling rubber bands unless you have some syringes and arm candy to go with them.
bu renk şeritlerini çalarak asla asla 10.000 dolar biriktiremezsin. Bunların yanında biraz şırınga ve şeker de çalmalısın.
But, I mean, if you're always looking for reasons not to be with somebody, then you'll always find them.
Ama birileriyle beraber olmamak için sebepler aradıkça, o sebepleri daima bulursun.
Listen, Newbie, you're not a completely, terribly, horrible, incompetent doctor. While I would never let any blood relatives be your patient, if it was someone that I knew, an acquaintance, I might be OK with you treating them.
Çaylak, dehşet verici derecede yeteneksiz bir doktor değilsin, kan bağım olan insanların senin hastan olmasına izin vermeyecek olsam da, bir tanıdığımı tedavi etmeye kalksan, benim için sorun teşkil etmeyebilir.
You're afraid that if a Wraith ship comes close enough, I'll communicate with them... tell them you're here.
Bir Wraith gemisi yakına gelirse, onlarla iletişim kurmamdan korkuyorsunuz burada olduğunuzu söylemekten.
And the man who sends our husbands out into the storm... the man who decides which of them goes on what missions - Guy's got all our lives in his hands, and you're sleeping with him.
Hayatlarımız, kocalarımızı göreve gönderen ve kimin nereye gideceğini belirleyen adamın elinde.
you're with me 366
you're with me now 38
you're with us now 16
you're with us 37
with them 85
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
you're with me now 38
you're with us now 16
you're with us 37
with them 85
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
them's the rules 20
them too 26
theme song playing 16
you're cute 195
you're welcome 5601
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
theme music 17
them's the rules 20
them too 26
theme song playing 16
you're cute 195
you're welcome 5601
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
you're not my type 58
you're so pretty 112
you're sorry 317
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're 4202
you're so welcome 43
you're doing great 645
you're fired 1000
you're so pretty 112
you're sorry 317
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're 4202
you're so welcome 43
you're doing great 645
you're fired 1000