You've got traduction Turc
76,601 traduction parallèle
- I've got a photo of you with the Bratva in Russia at the same time that you're supposed to be on a deserted island.
Ki o zamanlar ıssız bir adada olman gerekiyordu.
You've got to stop taking responsibility for other people's sins.
Başkalarının günahları için kendini suçlamayı kesmelisin.
I just got a heads-up on something, and I think it's something you need to get out in front of.
Bir konuda haber aldım ve bence bu önüne geçmen gereken bir şey.
Um, for what it's worth... And everything I know about politics I got from "keepin'it 1600," but I do think you're gonna beat this thing.
Bir anlamı olacak mı bilmem ve tüm siyasi bilgimi de bir radyo programından edindim ama bence bu sorunu halledeceksin.
He took a hit on the shoulder, and he's got a bump on the head, but he's fine, and before you ask, he didn't see you turn all Bruce Lee back there.
Omzundan vurulmuş ve kafasında şişlik var ama iyi. Sen sormadan söyleyeyim, Bruce Lee'ye dönüştüğünü de görmemiş.
From what you've told me, they've got Homeland Security, the FBI, and Argus working on this.
Bana söylediğin kadarıyla Ulusal Güvenlik, FBI ve Argus bu mevzuyla ilgileniyor.
We're not expecting Helix for another 7 minutes, so would you like to use that time to tell me what I've done that's got you so pissed off?
Helix'in gelmesine en az 7 dakika var. Bu sırada seni kızdıracak kadar ne yaptığımı açıklar mısın acaba?
We've got incoming. Do not say "I told you so."
Demiştim deme sakın.
It drove me to work with Helix, and I was willing to break any rule or do anything to get payback, and, you know, what I'm trying to say is I think I got the tiniest taste of what you've been through, the tiniest.
Bu durum beni Helix'le çalışmaya itti ve intikam için her kuralı çiğnemeyi göze almıştım ve yani demek istediğim şey şu sanırım neler yaşadığınla ilgili çok ufak da olsa bir tecrübem oldu, çok ufak.
You got to leave the city, you got to leave the state, and you can't tell me where you're going.
Şehri hatta eyaleti terk etmelisiniz... -... ve nereye gittiğinizi söylemeyin.
You've got no idea.
Tahmin bile edemezsin.
Oh, you know, people coming in here with a problem, asking me how much it's gonna cost to repair the refrigerator, and they don't even know what kind of refrigerator they got.
İnsanlar buraya sorunlarıyla geliyor buzdolaplarının kaç liraya tamir olacağını soruyorlar ve daha buzdolaplarının modelini bile bilmiyorlar.
You've got the whip.
Elektrum.
Erm... actually, I've got a date down here, erm... so you head back, I'll get the train and maybe we can discuss later?
Şey... aslında bir randevum var... Sen merkeze dön. Ben trenle gelirim, durumu sonra tartışırız olur mu?
You've got to swear, Mus, you never tell anyone.
Kimseye söylemeyeceğine yemin etmelisin Mus.
Right... but obviously she can't read anything, because you've got a password on it?
Doğru. Ama içindekileri okuyamaz çünkü telefonun şifresi var, değil mi?
And the simple fact is, that if you want us to survive... .. you've got to take it down.
Durum gayet açık ilişkimizi kurtarmak istiyorsak o duvarı yıkmalısın.
We've got photos of you with him, your number's in his diary.
Onunla çekilmiş fotoğrafların, ajandasında numaran var.
I've spent a lifetime talking to you about the shame and..... guilt and how I thought I must have actually wanted him to do it because sometimes I got an erection.
Sana ömür boyu utanç ve suçluluktan bahsederdim. Nasıl bana dokunmasını istediğimi sandığımdan... Çünkü bazen sertleşiyordum.
It's good to know you've got your head back.
Geri döndüğünü bilmek güzel.
Miller, you've got high-speed debris incoming!
Enkaz hızla üzerine geliyor Miller!
Do you seriously believe we've got the only remaining sample in the system?
Ciddi inanıyor musun Sistemde kalan tek numunemiz var mı?
So, I just got done playing my show at Rockwood, and, uh, someone mentioned that you were waiting backstage for me.
Rockwood'daki konserim bitti. Ve biri beni sahne arkasında beklediğini söyledi.
You've got a little steak sauce on your finger.
Sahipsin Küçük bir biftek sosu Parmağında
You've got unlimited time and resources, you can build anything in the world you want with your compression, anything at all, what's it gonna be?
Elinde sınırsız zaman ve kaynak var. Sıkıştırma meselesiyle alakalı ne istersen yapabilirsin. Her şeyi ama, ne olurdu bu?
You've got real powerful magic to figure that out.
O aşırı güçlü sihrinle çözersin artık.
But no one else will try it, so I'm the best you've got.
Ama başka kimse denemeyecek, yani tek şansın benim.
You've got your transmission and your live wire, but your circuit's dead.
İletiminiz ve canlı yayın teliniz var, Ama senin devren öldü.
The cream from the milk, the softest crumb you've got at hand.
Sütten yapılan krema, elindeki en yumuşak kırıntı.
You've got gold?
Altının mı var?
What's Wednesday selling at this god-fest that you've got to get a ticket?
Bu tanrı şenliğinde Çarşamba'nın sattığı şey ne ki dahil olmak istiyorsun?
I've got no problem with you.
Seninle hiçbir problemim yok.
You see, Sylvia and I, we got closure.
Bak Sylvia ve ben, arayı kapattık.
I got to get you and her out of here right now.
Sizi ve onu hemen dışarı çıkarmalıyım.
Jim, me and Alfred got a possible location on Bruce from a bunch of Ukrainian yucks wearing muzzles, if you can believe it.
Jim, eğer söylediğime inanıyorsan, ben ve Alfred ağızlık takan bir avuç iğrenç Ukraynalıdan Bruce'un muhtemel konumunu öğrendik.
You've got to conserve your air.
Havanı muhafaza etmen lazım.
You've got to do it yourself.
Bunu kendin yapmak zorundasın.
You've got two options.
İki seçeneğin var.
And if you've got a gun, they'll be double jumpy.
Anladın? Silahın da olursa iki kat tedirgin olurlar.
You've got the virus.
- Virüs kapmışsın.
That's all you've got?
Cidden mi?
You got to find something that you really care about... and you protect it at all costs.
Gerçekten önem verdiğin bir şey bulmalı ve ne pahasına olursa olsun korumalısın.
I see you've got a lot to learn about your power.
Gördüğüm kadarıyla güçlerin hakkında öğrenmen gereken çok şey var.
I've got a lock on you now.
Sana kilitlendim.
You've got an hour to get your affairs in order, and then you are coming back with me.
İşlerini yoluna koymak için bir saatin var. Sonra benimle geliyorsun.
Well, we got a lot of stories about Kid Flash I can guarantee you've never heard.
Kid Flash hakkında daha önce hiç duymadığına emin olduğum bir sürü hikayemiz var.
You've got three speedsters, an ice queen, and a guy who vibes almost as well as I do.
Elinizde üç hızcı, bir buz kraliçesi ve neredeyse benim kadar iyi vibelayan biri var.
- And then you got whammied.
- Ve seni de bayılttı.
I respect this whole special agent situation you got going on, but this problem right here needs someone with... green skin and sick-ass cape.
Bu özel ajan olaylarına saygı duyuyorum ama bu sorun için bize yeşil derisi ve havalı bir pelerini olan biri lazım.
- ♪ If you're ever broke ♪ - ♪ I've got the cash ♪
- Çulsuz kalacak olursan... - Vardır bende para...
You've got this.
Sen halledersin.
you've got this 65
you've got a point 16
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got a lot of nerve 17
you've got the wrong guy 51
you've gotta be kidding me 133
you've got it 213
you've got a point 16
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got a lot of nerve 17
you've got the wrong guy 51
you've gotta be kidding me 133
you've got it 213