English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ Y ] / You've got nothing

You've got nothing traduction Turc

1,375 traduction parallèle
Some days there's good meat, other days nothing fit for a dog even if you've got money in your pocket. There's your market forces in action, Master.
Bazı sergiler biraz egzotik olsa bile, İmparatorluğun her yanından insanları davet etmiş olmamız, sanırım en doğru şey oldu.
Stop dreaming and you've got nothing left but your hand to wipe away your tears.
Hayal etmeyi bırakırsan, hiç bir şey kalmaz sana Göz yaşlarını silmeye yarayan elin dışında.
Well, I'd tell you to stay, but you can see the state we're in. We've got nothing.
Gitmeyin diycem ama görüyosunuz, böyle sersefil.
Nothing, look, I've got to go... maybe I'll talk to you tomorrow.
Hiç, bak gitmeliyim belki yarın konuşuruz.
Nothing compared to what you've got going on.
Ama seninkinin yanında lafı olmaz.
You've got nothing to be ashamed of.
Utanacak birşeyin yok.
You've got to strip them down to next to nothing before you can even tell.
Kesin bir şey söylemek için onu donuna kadar soyman gerekir.
Edwin, you've got nothing?
- Edwin, hiçbir şeyin yok mu?
You've got nothing on me.
- Aleyhime kanıtınız yok.
I do. - If you've got nothing to hide...
- Eğer saklayacak bir şeyiniz yoksa...
Okay, first of all, you've got nothing inside of you, okay?
Tamam, her şeyden önce, hiçbir şeyin yok... Tamam mı? Bunu açıklığa kavuşturalım.
Afterwards, you look down her fucking yap and you verify she's got nothing above or below her fucking tongue.
Sonra ağzının içine bak... ve dilinin üstünde ya da altında bir şey olmadığından emin ol.
You got my girlfriend to lie to me, too... and you have nothing to say for yourself? You lied to me! !
Kız arkadaşıma da yalan söylettin... ve kendi adına söyleyecek hiçbir şeyin yok?
After you tell Gibbs we've got nothing, a cup of his favorite brew will tame the beast.
Sen, Gibbs'e, hiçbir şey bulamadığımızı söyledikten sonra içindeki canavarı yatıştıracak favori içeceği.
I've got nothing to say to you.
Seninle konuşacak bir şeyim yok.
I mean, you test the product on 5,000 people, nothing comes up and then you test it on 500,000 people suddenly you got some deaths.
Bir ürürünü 5000 kişi üzerinde test edersin birşey olmaz ve sonra ürünü 500 000 lişi üzerinde test edrsin birileri ölüverir.
I figure at this point I've got nothing to lose, except you.
Bu noktada kaybedecek bir şeyim olmadığını anladım... senin dışında.
Well, you've got nothing to support that. So why don't you just let it go?
Kanıtın yok, neden işin peşini bırakmıyorsun?
I've got nothing to hide from you, Lex.
Senden sakladığım bir şey yok Lex.
Yes, you've got a lot of baggage, but it's nothing I can't get to the curb.
Ama ben hepsini taşıyacak sayıda taksi bulabilirim.
That you've got nothing?
Elinde bir şey olmadığını mı?
You're right. It's not as though I've got nothing left to hang onto.
Evet, ipuçlarını kaybetmiş sayılmam.
- You've got the wrong man. I've done nothing!
Yanlış adamı yakaladın, ben hiçbir şey yapmadım!
I've got nothing else to give you
Sana verecek başka bir şeyim yok.
No, you've got nothing to offer.
Hayır!
You've got nothing to miss, Maria.
Kaçıracağın bir şey yok Maria.
You've got nothing to keep you here.
Seni burada tutan kimse yok.
You've got nothing on me.
Elinde hiçbir şey yok. Sadece kelepçeler.
You see, Papi, you may look at my life and think I've got nothing, but the truth is I've got everything.
Görüyorsun ya, Papi, hayatıma bakabilir ve hiçbir şeye... sahip olmadığımı düşünebilirsin. Ama gerçek şu ki... ben her şeye sahibim.
But you've got nothing to be scared of.
Fakat korkacak bir şey yok.
When you've got nothing else to do, you can play with it.
Akşama kadar yapacak birşeyim olmadığını mı düşünüyorsun?
You've got nothing better to do?
- Yapacak daha iyi bir şeyin yok ki!
You've got nothing to lose.
Hem kaybedecek bir şeyin yok.
We've got nothing to do with you.
Bay Wesselinck ve benim seninle hiçbir ilgimiz yok.
You've got nothing that scares me.
Senin neyinden korkayım?
I've got nothing to say to you...
- Size söyleyecek hiçbir şeyim yok.
trying to figure out why her life didn't work out like she planned, and you think that's got nothing to do with you, huh?
neden hayatı... planladığı gibi gitmedi çözmeye çalışıyor... ve sen bunun için yapabileceğin bir şey olmadığını düşünüyorsun, huh?
No-one wants you around when you've got nothing left.
Elinde bir şey kalmamışsa, kimse seni yanında istemiyor.
- You've got nothing to do with these things.
- Senin bu işlerle bir ilgin yok hala.
You've got nothing.
Elinde hiçbir şey yok.
That is, if you've got nothing better.
Daha iyi bir yeriniz yoksa, budur.
- You've got nothing on you?
- Üstünde hiç para yok mu?
I've got nothing to say to you.
Sana söylemeyecek bir şeyim yok.
I've got nothing to say to you.
Sana söyleyecek hiçbir şeyim yok.
look, i've got nothing against you.
Bak, seninle bir derdim yok.
You've got nothing to gain from that.
Bundan hiç bir çıkarın yok.
And you've got nothing else?
Ve eliinizde başka bir şey yok?
You've got nothing to hide, right?
- Hayır. Yok.
I've got nothing to say to you
Söylediğim bir şey yok.
I know you shot 11 people in broad daylight and left us nothing, you executed a cop in front of the fbi and got away clean, and I know your plan is to go down in a hail of bullets.
Güpegündüz 11 kişiyi vurdun ve ardında hiçbir iz bırakmadın,.. ... FBI'ın gözünün önünde bir polisi infaz ettin ve yoluna devam ettin,.. ... ve kurşun yağmuru yaratmak istediğini biliyorum.
John, you've got to understand, there's nothing I can do...
John anlamalısın, yapabileceğim bir şey yok...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]