You've got to traduction Turc
29,281 traduction parallèle
If you're one of the heavy hitters who buys classic Lambos and Ferraris, you've got Customs on your payroll, so you don't have to wait for your toys.
Klasik Lamborginiler ve Ferrariler alan zenginlerdensen rüşvet listende olan gümrükçüler vardır dolayısıyla oyuncakların için beklemek zorunda kalmazsın.
CABE : You got to go before things jump off and someone sees you with me.
- İşler karışmadan ve benimle görülmeden gitmen gerek.
Grady's got two guys in the room next to you, and they know that you both double-crossed him.
Hemen yan odanda Grady'nin iki adamı var ve onları sattığınızı biliyorlar. Sana sadece ben yardım edebilirim.
You know, I've been meaning to ask, um, I've got an opening in my poker group next week.
Sana bir sorum olacak, gelecek hafta poker ekibimde bir açık var.
( quietly ) : You've got to be kidding me.
Dalga geçiyor olmalısın.
You got to choose one of us and let the other go.
İkimizden birini seçmeli ve diğerinin gitmesine izin vermelisin.
Now, uh, Audrey Decody, uh, well, we... We haven't located her yet, but unless you've got new information, uh, I'm inclined to label it a false alarm.
Audrey Decody'ye gelecek olursak yerini henüz tespit edemedik ama elinizde yeni bilgi yoksa yanlış alarm olarak nitelendirmek zorundayım.
Yeah, but sometimes to do that, you've got to get creative with the past.
Evet ama onu yapmak için geçmişin konusunda yaratıcı olman gerek.
What are you doing? I got to casually e-mail Nancy about how great our marriage is, and then I'm gonna rip your guts out!
Nancy'e evliliğimizin ne kadar harika olduğu hakkında bir mail atacağım ve sonra bağırsaklarını sökeceğim!
You've got to be kidding me.
- Şaka olmalı!
I'm not ready to live with a woman again and it's not fair to you that - you know, and I got my kids...
Ve bu sana haksızlık. Bir de çocuklarım var.
We're happy you got married and gave birth to Colleen and me.
Evlendiğiniz ve Colleen ile beni doğurduğunuz için mutluyuz.
You've got nothing to be ashamed of.
Utanılacak bir şey yapmadın ki.
We've got someone who couldn't be here but really wanted to wish you a happy birthday.
- Aramızda olamayan ama doğum gününü kutlamak isteyen biri var.
Yeah, and you got to be firm about it, or she's not going to get the message.
Ve bu konuda kesin konuşmalısın. Yoksa mesajı alamaz.
Good idea. Last time you got distracted doing push-ups, you broke your nose and we had to retile the kitchen floor.
En son şınav çekerken dikkatin dağıldığında burnunu kırmıştın ve bizim de mutfağı yeniden döşememiz gerekmişti.
And it's clear that you've got no home to go back to.
Hem belli ki artık dönebileceğiniz bir ev yok.
Because I got a little sister, Felicia, and, man, I love her to death, but there's no fucking way she'd step up for me to protect me the way you've been protecting your brother.
Benim de canımdan çok sevdiğim Felicia adında bir kız kardeşim var ama o hayatta kendini böyle öne atıp senin kardeşini koruduğun gibi beni korumaz.
That's got nothing to do with... with you and me.
Bunun seninle ve benimle bir ilgisi yok.
What, you think just because she's got a disorder and I've got my thing that I have to be with her?
Sırf ikimiz de hastayız diye onunla mı birlikte olmak zorundayım?
- If you've got nothing to hide, then why run from a US Navy ship?
- Bir şey saklamıyorsan niye ABD donanmasından kaçtın?
You've got to put this in context that, at the time, we already knew, well, this is the most sophisticated piece of malware that we have ever seen.
İşte o zaman, oldukça gelişmiş ve akıllı bir zararlı yazılım olduğundan emin olduk.
Right? He wanted options that made it... Made it far less likely he or his successor or successors would ever get to that point where that's all you've got.
Kendisi yada vekilleri adına konuşmak gerekirse,... olaylar bu noktaya gelmeden çok daha önce,... farklı seçenekler ile bu durumdan kurtulmayı dilerdi.
♪ I've been gone so long And you can bet I've got a lot to say ♪
Uzun süredir uzaktaydım Tahmin edersiniz, anlatacak şeyim çok
Got to tell you, we checked the odometer. You traveled more miles than that.
Doktora da gittim, ve bir şeyler yedim.
I'll walk down the red carpet with you and Judy, but I got another date with Julie tonight, so I'm going to roll before the credits do.
Sen ve Judy ile kırmızı halıda yürüyeceğim ama bu akşam Julie ile bir randevum daha var o yüzden giriş yazıları başlamadan gitmiş olacağım.
It's me. I've got a quick question I want to ask you.
Sana hızlıca bir şey soracağım.
Then how am I gonna be able to do all the terrible things that I've got planned for you?
O zaman ben planladığım bütün korkunç şeyleri nasıl üzerinizde uygulayacağım?
But for now, I'm all you got, and you have... exactly 52 minutes to write a speech convincing the American people that that's a good thing.
Şimdilik elinde bir tek ben varım ve bunun iyi bir şey olduğuna Amerikalıları inandıracak bir konuşma hazırlaman için 52 dakikan var.
I know you got married for the insurance, and I don't want to burden you with it.
- Sigorta için evlendiğinizi biliyorum. Ve artık sana yük olmak istemem.
Greta, it was your sister that got the ballet lessons, and that's why you grew up to drink half a bottle of Jim Beam every night.
Greta, kız kardeşin bale dersi alıyordu ve sen de bu yüzden her gece yarım şişe Jim Beam deviriyordun.
WELL... YOU'RE GONNA HAVE TO PROVE YOU GOT A LITTLE BIT MORE GOING ON THAN A FANCY TITLE AND NICE SUITS TO DESERVE AN ANSWER.
Cevap almak için elinde şık bir ünvan ve güzel takımlardan fazlası olduğunu kanıtlamalısın.
It's my fault you got nailed in my apartment, and I'm staying here to protect you.
Evimde sana çakılmasının sebebi benim ve seni korumak için burada kalacağım.
- You've got to be strong.
- Güçlü olmalısın.
I've got a delta team en route to handle that very problem for you.
Senin için bu büyük problemi çözebilmek için yolda olan bir delta ekibim var.
Uh... All right, well, you've got a lot of time to figure that one out.
Ne istediğini anlamak için bir sürü vaktin olacak.
- You've got to understand, in a Korean drama that first kiss is everything.
- Şunu unutma... Kore dizilerinde ilk öpücük her şeydir.
I've got a lot to explain to you but I guess the first thing is... [woman laughing]
Sana açıklamam gereken çok şey var ama sanırım ilki... O kadar harika mısın?
Guys, I know you've got a show to do, so I'm not gonna take up too much of your time.
Çocuklar, yapmanız gereken bir gösteri olduğunu biliyorum o yüzden fazla vaktinizi almayacağım.
You've got to put that microphone down, put it back where you found it.
Mikrofonu bırakman lazım. Bulduğun yere geri koy onu.
Then you've got a chance to run.
Sonra kaçma şansın oluyor.
Look, she got in here, and none of you've been able to figure out how.
Elini kolunu sallayarak buraya girdi ama hiçbiriniz nasıl girdiğini çözemediniz.
Mobile, Dad. Seriously, we've got to get you a mobile phone.
Ciddiyim baba, sana bir cep telefonu almamız lazım.
You've got a chance to do the right thing, Adrian.
Doğru olanı yapmak için elinde bir fırsat var, Adrian.
You've finally got a chance to do the right thing.
Doğru olanı yapmak için elinde bir fırsat var sonunda.
You've got to understand, we've been trying to give you space, but you can't just...
Anlaman gerek. Sana rahat vermeye çalışıyoruz ama böyle...
You've got to be fucking kidding me.
Benimle dalga taşşak geçiyor olmalısın.
Well, all I know is that you've got to be nice to Donna today, because she broke up with Laurie.
Tüm bildiğim bugün Donna'ya iyi davranman lazım. Laurie'yle ayrıldılar.
- And you got to spend decades in the dark, knowing your best friend despised you.
Ve sen de onlarca yılını karanlıkta, en yakın arkadaşının senden nefret ettiğini bilerek geçirdin.
You've got to give her a pep talk. Okay, lay it on me, kids.
Beni pohpohlayın çocuklar.
All right, I've got something I want to show you.
Sana göstermek istediğim bir şey var.
you've got to stop this 21
you've got to do it 16
you've got to be kidding me 389
you've got to be kidding 131
you've got to admit 36
you've got to go 70
you've got to do something 39
you've got to be joking 39
you've got to get me out of here 16
you've got to believe me 65
you've got to do it 16
you've got to be kidding me 389
you've got to be kidding 131
you've got to admit 36
you've got to go 70
you've got to do something 39
you've got to be joking 39
you've got to get me out of here 16
you've got to believe me 65
you've got to get out of here 22
you've got to help me 112
you've got to understand 32
you've got to trust me 26
you've got to see this 36
you've got to come 20
you've got to listen to me 27
you've got to help us 17
you've got to be 17
you've got this 65
you've got to help me 112
you've got to understand 32
you've got to trust me 26
you've got to see this 36
you've got to come 20
you've got to listen to me 27
you've got to help us 17
you've got to be 17
you've got this 65