You all right with that traduction Turc
843 traduction parallèle
And with that, he smiled as nice as you please and said, "That's all right, Miss Maloney."
O da gülümseyerek şöyle dedi : ... "Pekala Bayan Maloney."
Well, that's all right for you but I ain't craving any hall-rooms with some song-and-dance guy who expects me to cook his meals over a gas-jet listen to a lot of smart wisecracks and bum songs.
Fakat ben gösteri salonlarında dans edip şarkı söyleyen benden yemek yapmamı, esprilerine katlanmamı bekleyen ve durmadan şarkı mırıldanan bir adama hiç de meraklı değilim.
you can't get away with murder all your life that's right, Sergeant.
Ömrün boyunca bu cinayetten yakanı kurtaramazsın.
That's all right with you, isn't it?
Senin için sakıncası yok, değil mi?
- That is, if it's all right with you, sir.
- Tabii sizin için de uygunsa efendim.
That's all right with you, isn't it?
Bunu kabul ediyorsun, değil mi?
Is that all right with you?
Sence uygun mu?
Are you trying to tell me because he comes and they see her with him, driving and all that they think that they were right in saying that she was in love with him before? Before my father died?
Yani sen onun buraya sık sık geldiğini, birlikte gezdiklerini insanların gördüğünü, ve babam ölmeden önce annemim Morgan'ı sevdiğini mi söylemeye çalışıyorsun?
Yeah. Is that all right with you?
- Sana da uygun mu?
Is that all right with you, Francie?
Senin için uygun mu, Francie?
If I get casually beat up along the way, that's all right with you, isn't it?
Ve bu uğurda tesadüfen dayak yesem de senin için sorun olmaz değil mi?
Is that all right with you, Tommy?
Senin için uygun mu Tommy?
- Was that all right with you?
- Sence nasıllardı? - Tekrar alacağız
Is that all right with you, Captain Mello?
Atları ve sürüyü de. Sana uyar mı Kaptan Mello?
All right, if that's the way you want it, I'll ride with you.
Tamam, eğer sen buysan seninle geliyorum.
Is that all right with you, Katie?
Senin için uygun mu Katie?
I'd like it for a keepsake. Is that all right with you?
Sizin için sakıncası yoksa onu hatıra olarak saklamak isterim.
- Is that all right with you?
- Sence bu yeterlimi?
With the end of all the troubles in the world... right there over you to prove that nothing can go wrong.
Dünyadaki bütün sorunların sona ermesiyle, Hiçbir şeyin yanlış olmayacağını kanıtlamak için.
Oh, that's all right with me if you take her shots.
Oh, kalan atışları yapman benim için farketmez.
That's all right with me, if that's the way you want it.
Öyle istiyorsan, bana uyar.
- Is that all right with you?
- Size uygunsa?
Look, what he did was wrong, but you going along with it, then shooting him down, that was all right?
Bak, hata yapmışsa bile, o senin planını uyguladı, ardından da onu öldürürdünüz, iyi mi oldu?
Roy said it was all right with him if it was all right with you... that I could try writing a few obituaries.
Roy, sizin için de sakıncası yoksa birkaç ölüm ilanı... yazabileceğimi söyledi.
That is, if it's all right with you.
Yani, eğer sizin için de uygunsa.
- You trying to tease me with all that chit-chat, right?
- Bütün bu laflarla beni baştan çıkarmak istiyorsun, değil mi? - Öyle mi dersin? - Evet.
Is that all right with you?
Sizin için uygun mu?
I suggest we split everything right down the middle, if that's all right with you.
Sizin için sakıncası yoksa herşeyi ikiye bölmeyi öneriyorum.
- Is that all right with you?
- Sence de uygun mu?
I'd like to take him to my office at the university... if that's all right with you.
Kendisini üniversitedeki ofisime götürmek isterim elbette sizce bir mahsuru yoksa.
Is that all right with you?
Sen iyimisin?
And the lady said, "That's all right with me, but how are you at catching mice?"
Kadın da "Bence mahsuru yok, fare yakalamakta iyi misindir?" dedi.
- If that's all right with the both of you?
- İkiniz için de uygunsa.
Is that all right with you?
Ben size sonra yetişirim.
You just do what? What's right with your Pa? Is that all you care about?
Ne yani, yoksa babanı mı düşünüyorsun sadece?
- Are you all right with that thing?
Yardım edeyim mi?
- Is that all right with you chaps? - That's fine.
- Sizin için tamam mı, gençler?
I know everything hasn't been quite right with me but I can assure you now very confidently that it's going to be all right again.
Ben, her şeyimin mükemmel olmadığını biliyorum ama seni yürekten temin ederim ki her şey düzelecek.
Now, is that all right with you?
Senin için uygun mu?
Look, our thinking is that with your know-how and your well, class is the only word I can use you'll draw all the right people.
Dinle, düşüncemiz şu : Sen bilginle ve klasınla başka söz bulamıyorum doğru insanları çekersin. Sermayeyi çıkarmamız an meselesi.
I'm wearing this white suit. Is that all right with you?
Bu beyaz elbiseyi giyeceğim Maxine, sence iyi mi?
If that's all right with you.
Sizin için de uygunsa.
Then, uh, you're really all right with that general, ain't you?
Yani, general ile aranız iyi, doğrumu?
All right. I'm gonna level with you, huh? I'm gonna tell you something that I have never told anybody in my life.
Hayatımda kimseye söylemediğim bir şey söyleyeceğim.
- Is that all right with you?
- Ne dersiniz?
- That it's all right for me to stay here with you.
- Burada seninle kalmamı.
That's all right with me, but if you want to keep your manhood, quit trying to beat three aces with a pair of fours.
Bana uyar ama erkekliğini kaybetmek istemiyorsan,... üç ası, bir çift dörtlüyle geçmeye çalışmaktan vazgeç.
Have faith in that shiny cross and God and all those saints will be right up there with you.
Şu güzel parlak haç, Tanrı ve tüm o azizlerin seninle olacağına inan.
If you'd like to go with them, that's all right with me, I understand.
Onlarla gitmek istersen, benim için sorun olmaz, anlayışlı davranırım.
Is that all right with you guys?
Anlaşıldı mı çocuklar?
That is, if it's all right with you. - [Man Groaning ] - [ People Chattering]
Ne zaman mama versek kusuyor, öksürüyor ve rengi maviye dönüyor.