You don't have a choice traduction Turc
691 traduction parallèle
- Sometimes you don't have a choice.
- Bazen hiç sansın olmaz.
When you take on responsibilities, you will find out that you don't have a choice.
Sorumlulukların olunca anlarsın. Ne olursa olsun çalışmaya devam edeceksin.
You don't have a choice!
Seçim senin değil!
You don't have a choice.
Başka bir seçeneğin yok.
No, you don't have a choice.
Hayır yok.
You don't have a choice.
- Seçme şansın yok.
You don't have a choice, Adama.
Seçeneğin yok Adama.
Way I see it, you don't have a choice.
Gördüğüm kadarıyla başka bir seçeneğin yok.
I'm just saying you don't have a choice.
Başka seçeneğin yok.
It ain't fair, Julie, but I don't have any choice. You got a choice.
Adil değil Julie ama başka seçeneğim yok.
I'm afraid you don't have a choice.
Korkarım tercih hakkınız yok.
Even so, I don't think you have a choice.
Gerçekten başka şansın olduğunu sanmıyorum.
But it looks like you don't have a choice, come on.
Ama görünüşe göre başka seçeneğin yok işte, hadi bakalım!
- I don't have a choice, you understand that?
- Başka seçeneğim yok. Anlıyor musunuz?
You don't have a choice.
- Seçeneğin yok.
You and me, we don't even have a choice.
Senin ve benim bir seçeneğimiz olmadı.
I want to be with you forever and I don't have a choice about that.
Ben sadece sonsuza kadar seninle olmak istiyorum ve başka seçeneğim olsun istemiyorum.
Don't you think you have a choice?
Tercih hakkın olduğunu düşünmüyor musun?
You don't have a lot of choice.
Çok fazla seçme şansın yok.
You don't have a choice.
- Tercih hakkın yok. Çık dışarı.
Well, you don't have a choice in the matter, now, do you?
Bu konuda seçme hakkın yok.
- You don't have a choice.
- Başka bir seçeneğin yok.
I'm afraid, miss Benton, You don't have a choice.
Maalesef başka şansınız yok Bayan Benton.
You don't have a choice in that matter.
O konuda seçim hakkınız yok.
You don't have a choice anymore. You're a significant threat to the national security structure.
Ölen kralınızı... aklınızdan çıkarmayın.
They let you race a yacht? Well, they grouse about it, but, uh, they really don't have much choice.
Biraz söylendiler ama fazla seçenekleri yoktu.
If you don't allow her vote to count, I shall have little choice but to call a vote of no confidence in the president.
Eğer onun oyunu saymazsanız, o halde ben de başkan için küçük bir güven oylaması talebinde bulunmak istiyorum.
I don't see you have a choice.
Fazla seçeneğin olduğunu sanmıyorum.
Welcome to the land where you don't have a choice.
Seçim şansının olmadığı yere hoş geldin.
We don't have a choice, unless you want to stay here.
Başka seçeneğimiz yok, tabi burda kalmak istemiyorsak.
You don't have a choice.
Başka seçeneğin yok.
SHADOW KING : You don't have a choice!
Seçim şansın yok!
You don't have a choice.
Seçme şansın yok.
- You don't have a choice.
- Başka seçeneğiniz yok.
You don't have a choice.
Senin başka seçeneğin yok.
Well, sometimes you don't have a choice.
Bazen seçme şansın yoktur. Hiç şansın yok mu?
We don't have a choice. You don't have a choice?
Bizim seçeneğimiz yok!
You don't have a choice on whether or not you're here? No.
Burada olup olmamak hakkında bir seçeneğiniz yok mu?
Well, you don't really have a choice, do you?
Başka seçeneğin yok.
- You don't have a choice!
- Başka seçeneğin yok!
If you wanna catch Sid, I'm afraid you don't have a choice.
Eğer Sid'i yakalamak istiyorsan, Korkarım ki başka seçeneğin yok
- You don't have a choice.
- Bir seçeneğin yok!
Chuck, I don't, I don't think you have a choice. Sure I do, and here it is :
Chuck, başka seçeneğin olduğunu sanmıyorum.
Well, I'm sorry to say, sir... you don't have a choice.
Üzülerek söylüyorum bayım... Başka seçeneğin yok..
You don't have a choice, Mr. Tanley.
Seçeneğiniz yok Bay Tanley.
You don't have a choice!
Seçeneğin yok!
- I don't have a choice. - You have a choice.
- Ama benim bir seçeneğim yok.
You don't have a good choice, but you have a choice.
- Bir seçeneğin var. Güzel bir seçeneğin yok ama bir seçeneğin var.
Well, you don't have a choice.
Bir seçeneğin yok.
- Well, you don't have a choice.
- Başka şansın yok.
Well, you don't have a choice.
Başka bir şansın yok.