You don't have to be traduction Turc
4,233 traduction parallèle
I know you don't have to be.
Mecbur olmadığının farkındayım.
You don't have to be embarrassed.
Utanmana gerek yok.
You don't have to be a part of this.
Bunun bir parçası olmak zorunda değilsin.
Look, you don't have to be overweight to have sleep apnea.
Uyku apnesine yakalanmak için aşırı kilolu olmana gerek yok.
- Don't you have somewhere else to be? - Lemon, just remember.
Gitmen gereken bir yer yok mu senin?
You don't have to be loyal to him, he's a bent cop.
Ona sadık olmana gerek yok. O namussuz polisin teki.
And if you don't have any evidence, I'm gonna hear his motion for summary judgment, rule in his favor, and this trial is going to be over before it even starts.
Hiçbir delil bulamazsan bu duruşmayı onun lehine sonuçlandırırım ve bu dava başlamadan bitmiş olur.
You don't have to be a dick.
Adileşmene olmana gerek yoktu.
I don't really understand your reasons for not being on the campaign, but I'm going to have to insist that you at least be near the campaign. I am.
Neden kampanyanın içinde olmadığını bilmiyorum ama en azından kampanyanın yakınında olman için ısrar edeceğim.
The customers have to think that you think that you don't want to be together, but you do, deep down, want to be together.
Müşterilerin, beraber olmak istemediğinizi ama içten içe de birbirinizi istediğinizi düşünmesi lazım.
Superhero rule number one, you don't have to have superpowers to be a superhero.
Süper kahraman olmanın ilk kuralı, süper kahraman olmak için süper güçleriniz olmasına gerek yok.
"You don't have to have superpowers to be a superhero."
"Süper kahraman olmak için süper güçlere ihtiyacın yok" derdi.
You don't have to have superpowers to be a superhero.
Süper kahraman olmak için süper güçleriniz olmasına gerek yok.
You don't have to be a Milk Dud.
Top çikolata olmak zorunda değilsin.
If you don't have it wrapped up by then, we'll be back here deciding how deep a pit to toss you into.
Bu süre içinde başaramazsan, bu sefer burada seni ne kadar derin bir çukura atacağımıza karar vereceğiz.
But you don't have to be so alone.
Ama bu kadar yalnız olmak zorunda değilsin.
A segment is 3 minutes and 50 seconds and you don't have to be in his ear at the end of a segment.
Bir segment 3 dk 50 sn ve artık bir segmentin sonunda ona söylemen gerekmiyor.
- You don't have to be mean about it.
- Kaba davranmana gerek yok ama.
You don't have to be scared to have feelings.
- Hislerinden korkmamalısın.
You don't have to barf to be beautiful
Güzel olmak için kusmana gerek yok
"Just'cause you have money you don't need to be wasting it on frivolous nonsense."
... "Sırf paran var diye onu anlamsız boş işlere harcama."
you just don't have to be such a butthead about it.
Ama bunu istiyorsun diye hıyarlık etmene de lüzum yok. - Ne?
We don't have time to get you to a hospital. This can't be happening.
- Seni hastaneye götürmeye vaktimiz yok.
Oh. Well, I'm fired, and you don't have to be a butler anymore.
Ben kovuldum senin de artık uşaklık yapmana gerek yok.
Well, as I always say, you don't have to be mad to work here... But it helps.
Her zaman dediğim gibi, burada çalışmak için deli olmak gerekmiyor ama faydası oluyor.
You don't have to be Fae to have a place among us.
Bizimle bir arada olmak için Fae olmana gerek yok.
You don't have to be a disciple of Miss Wollstonecraft to believe women should have a voice in matters that concern them!
Bayan Wollstonecraf'ın kadınların, onları alâkadar eden konularda söz sahibi olması gerektiğine inanmasına yandaş olmanıza gerek yok!
Huh. I don't really know what you have to be so unhappy about, April.
Neden bu kadar mutsuz olduğunu anlayamıyorum, April.
Now, you don't have to lie just to be nice.
Kibar olmak için yalan söylemenize gerek yok.
You don't have to be Fae to have a place among us.
Aramızdan biri olmak için Fae olmak zorunda değilsin.
Well, you don't have to be a brain surgeon, which you aren't... to know that I had a more profound effect on the world.
Beyin cerrahı olmak zorunda değilsin, ki zaten de değilsin benim dünya üstündeki etkim daha fazla.
You don't have to be a prick about it.
Gıcıklık yapmak zorunda değilsiniz.
You know you don't have to be here anymore.
Artık gelmene gerek kalmadığını biliyorsun.
You know, you don't have to be in a lawn chair when there's a perfectly good chair right there.
Orada gayet iyi bir sandalye var bunda oturmak zorunda değilsin.
Okay, listen, I don't know where that is, but here in America, we have a hydrogen pipe running right underneath this house, and unless you want to be inside of it when it blows up, I suggest you vacate.
Patladığında evde olmak istemiyorsanız tahliye etmenizi öneririm. Tamam, bak ne diyeceğim ;
I don't have to go. I think this sound crazy... and I ask you as friend... but if I were to be married, I could stay.
Kulağa çılgınca gelecek ve sana arkadaş olarak soruyorum ama evlenebilseydim, kalabilirdim.
I guess if you don't want to be forced to pay for Oprah you'd have to shut off your cable altogether.
Oprah'ın parasını vermek istemiyorsanız aboneliğinizi komple iptal etmemiz gerekir.
You... you don't have to be rude.
Kaba olmana gerek yoktu.
Daniel Douglas, don't you have somewhere to be?
Daniel Douglas, senin bir yerlerde olman gerekmiyor mu?
You don't have to be here, you know.
Burada olman gerekmediğini biliyorsun.
You don't have to be a mind-reader to know she's lying.
Sana yalan söylediğini anlamak için zihin okuyucu olmana gerek yok.
Lucky for you, you don't have to be looking at any of this at all.
Şansına bunların hiçbirine bakma zorunluluğun yok.
- You don't have to be a fucking bitch.
- Kaltak olmak zorunda değilsin.
You don't have to be a fucking bitch.
Kaltak olmak zorunda değilsin.
You don't have to be a fucking bitch.
- Kaltak olmak zorunda değilsin.
You don't have to be my pal, Eli.
Dostum olmana gerek yok, Eli.
If I'm gonna be spending close to $ 1,000 on a photograph for a campaign- - You don't have to.
Eğer kampanya fotoğraflarına 1000 dolarak yakın para harcayacaksam... Harcamak zorunda değilsin.
Well, you don't have to be entirely on the grid, but have to be on our grid.
Tamamen sistemde olmak zorunda değilsin, ama sistemimizde olmak zorundasın.
That you have to be here for everyone, but you don't.
Herkes için burada olman gerektiğini düşünüyorsun ama öyle değil.
You don't have to be afraid of him.
Ondan korkmana gerek yok.
You don't have to be sick to go to the doctor.
Doktora görünmek için hasta olmaya gerek yoktur.