You don't have to be sorry traduction Turc
118 traduction parallèle
You don't have to be sorry for me none!
Benim için üzülmene gerek yok!
Oh, you don't have to be sorry, mon chou.
- Üzgün olmana hiç gerek yok, "mon chou".
You don't have to be sorry.
Bunun için üzülme.
You don't have to be sorry.
Üzgün olmana gerek yok.
No, you don't have anything to be sorry about.
Hayır, üzgün olmanı gerektiren bir şey yok.
I... I'm sorry to barge in like this, but you don't have any reason to be afraid.
Böyle daldığım için özür dilerim ama korkmanıza gerek yok.
You don't have to be sorry.
Özür dilemek zorunda değilsin.
I'm sorry, Al, but you don't have the butt to be a beautiful woman.
Özür dilerim Al ama sende güzel bir kadın poposu yok.
I'm sorry to be a bother... but you don't have anything to eat, do you?
Özür dilerim ama yiyecek bir şeyiniz var mı acaba?
Well, I'm sorry to have to leave you, but if I don't go, I'll be late for work.
Seni yalnız bıraktığım için üzgünüm ama eğer gitmezsem işe geç kalacağım.
You don't have anything to be sorry for, Jo.
Tanrım. Neden beni bir arabanın önüne atmadın?
- You don't have to be sorry.
- Özür dilemeniz gerekmez.
You don't have to be sorry, Jerry.
sadece komik olduğunu düşündük.
You don't have to be sorry.
Özür dilemene gerek yok.
You don't have anything to be sorry for.
Üzülecek bir şey yapmadın.
You don't have anything to be sorry for, Jo.
Özür dilemeni gerektirecek hiç bir şey yok, Jo.
Don't be sorry. You've shown me that life's too short to have a j-job I don't enjoy.
Bana hayatın zevk almadığın bir işte çalışmayacak kadar kısa olduğunu gösterdin.
You don't have anything to be sorry for. It was him... not you.
Özür dileyecek birşey yapmadın.
Sweetheart, you don't have anything to be sorry about.
Tatlım, üzüleceğin hiçbir şey yapmıyorsun.
You don't have to be sorry.
Özür dilemene gerek yok. Sorun değil.
"Sorry you're alone but here's some tips on changing your personality so you don't have to be"?
"Yalnız olduğun için üzgünüz ama kişiliğini değiştirmek için şu tüyoları uygularsan yalnız kalmak zorunda kalmazsın."
I mean, you were upset, and I bet some day you're going to be really sorry you don't have that boat anymore.
Kızmıştın ve eminim bir gün o tekne olmadığı için pişman olacaksın.
- You don't have to be sorry.
- Pişman olman gerekmiyor.
You don't have to be sorry.
Üzgün olman gerekmez.
You don't have to be sorry.
Üzgün olmak zorunda değilsin.
You don't have to be sorry.
Suçluluk hissetme.
You don't have to be sorry.
- Özür dilerim. - Özür dilemen gerekmiyor.
You don't have to be sorry.
Olmamalısın. Ben sadece...
Don't think you don't have anything to be sorry about.
Senin hiç suçun yok sanma.
You don't have to be sorry for anything.
Hiçbir şey için üzgün olmana gerek yok.
You don't have anything to be sorry for.
Özür dilemek zorunda değilsin.
I'm sorry, Malcolm, but you don't get the easy path. You don't get to just have fun and be rich and live the life of luxury.
Üzgünüm, Malcolm, ama kolay bir yol değil, eğlenceli, zengin ve lüks içinde hayatta yaşamayı seçmedin.
You don't have anything to be sorry about.
Ortada özür dilemeni gerektirecek bir şey yok.
You don't have to be sorry about anything.
Çok mantıklı.
I'm sorry to break up this tender moment, but don't think I'm not gonna be really looking closely into the crap you two must have pulled in the last 14 hours.
Şu hassas anı bozmak istemezdim ama son 14 saatte yaptığınız saçmalıkları incelemeyeceğimi sanmayın.
You don't have to be sorry for me.
Benim için üzülmek zorunda değilsin.
You don't have to be sorry, Dan.
Özür dilemene gerek yok, Dan.
I mean, I'm sorry, I don't meat to be rude, but ever since you got here, I have not been able to take my eyes off your ass.
Yani üzgünüm, kaba olmak istemem, ama buraya geldiğinizden beri, gözlerimi popondan alamıyorum.
- You don't have to be sorry.
Özür dilemenize gerek yok.
You don't have anything to be sorry about.
Senin üzülmeni gerektirecek bir şey yok.
You don't ever have to be sorry.
Bir kerecik bile üzgün olmadın.
You don't have anything to be sorry about.
Üzgün olacak birşey yok.
I figure I don't have to help everybody with my superpowers. Like, if you're a guy that does experiments on chimpanzees, and then you're trapped in a tree by a bunch of chimpanzees, I'd be like, "Sorry, bro."
Düşündüm de, süper güçlerimi herkes için kullanmak zorunda değilim Mesele şempanzeler üzerinde deneyler yapan bir herif bir grup şempanze tarafından bir ağaçta kıstırılırsa "Üzgünüm dostum" falan olurum.
So you don't have to be sorry.
O yüzden özür dilemene gerek yok.
No, you don't have to be sorry. I'm the one who is - I'm sorry.
Hayır, üzülmene gerek yok, asıl üzgün olan benim.
You don't have to be sorry.
Üzülmene gerek yok.
You don't have to be sorry.
- Üzülmene gerek yok.
No, you don't have to be sorry,
Lütfen bze baska bir kek getirin.
You don't have to be sorry.
Özre gerek yok.
- Come here. You don't have to be sorry.
- Gel buraya, üzülmene gerek yok.
I'm just calling to tell you how sorry I am for all the trouble that I've caused you, but you don't have to worry'cause from now on, I won't be around to cause you any pain.
Başına açtığım onca dert için özür dilemek adına aramıştım sadece. Ama endişelenme, çünkü şu andan itibaren, artık etrafında olup sana acı çektirmeyeceğim.