You don't have to do that traduction Turc
1,531 traduction parallèle
Whatever you decide to do, you don't have to do it for her, but you do owe her the very best life you can give her, however that works out.
Ne yapmaya karar verirseniz, onun için yapmak zorunda değilsiniz. Ama ona verebileceğiniz en iyi hayatı vermek zorundasınız, bu her nasıl olursa.
Oh, um, speaking of which, I know I should wait till your party, but I'd rather give you this when there's not a lot of people I don't know waiting around. You didn't have to do that.
Bunu yapmak zorunda değildin.
You don't have to lose that. What am i supposed to do, just sit there, pretend i'm related to them?
Ne yapacağım, orada oturup onlarla akrabaymış gibi mi davranacağım?
Oh, you don't have to do that.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
You don't have to do that.
Zahmet etme.
Look, Miri, we got plenty of sex going on in this thing, you don't have to do that.
Bak, Miri filmde fazlasıyla seks var zaten, bunu yapman gerekmez.
Sometimes fighting the fight means that you have to do the one thing that you don't want to do.
Bazen bir şeye son vermek için istemediğin bir şey yapman gerekebilir.
What time do you get off? - You don't have to do that.
Bunu yapmak zorunda değilsiniz.
You don't have to do that.
Bunu yapamazsın.
I don't know what I have to do to make you see that.
Bunu sana gösterebilmek için ne yapmam gerektiğini bilemiyorum.
You don't have to do that.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
- You don't have to do that.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
Maybe not, but I do know that a mother's love is unconditional, and you don't have to earn it, and you don't have to design a fashion label to keep it.
Belki öyle ama, ben bir annenin sevgisinin koşulsuz olduğunu... ve o sevgiyi sonradan kazanmayacağını, korumak için de bir moda şirketi kurman gerekmediğini biliyorum.
Anyway, I'm not buying any of the bullshit you two are selling today. Now, if you want me to report back to the court that you're both working on your marriage, you're gonna actually have to do that.
Çoğu insan yatağın altına tıkıştırılmış çorap veya kirli don gördüğünde iğrenir uyurken elinin onlara dokunmasından falan.
Hey, you don't have to do that.
- Yapman gerekmiyordu. - Biliyorum, biliyorum.
Lily, you don't have to do that.
Lily, bunu yapmak zorunda değilsin.
- No, you don't have to do that! - Yeah, well I'm going to.
- Hayır, bunu yapmak zorunda değilsin!
No, you don't have to do that.
- Bunu yapmana gerek yok.
You don't have to do that.
Bunu yapmak zorunda değilsin. - Zorundayım.
Dad, you don't have to do that.
Baba, bunu yapman gerekmez.
You don't have to do that.
Buna gerek yok.
- Mama, you know I don't have nothing to do with that.
Anne, bu işlerle hiç bir alakam olmadığını biliyorsun.
I understand what it's like to have strong bonds that can never be broke oww! But you're just a ninja and don't have anything Dike that in your cold world! Do you even known what it's like to have friendships and create bonds with people?
Sen ve senin soğuk kalpli shinobi dünyan, bir ustayla öğrenci arasındaki bağı ve tekniklerimiz için verilen nesiller arası yemini asla anlayamaz!
I'd like to learn how to do that thing where if somebody tells you it's in the Constitution that you don't have to pay taxes, then you don't have to pay taxes.
Birisi çıkıp da ; "Anayasada vergi ödemenizi gerektiren birşey yazmıyorsa... vergi ödemek zorunda değilsiniz" dediğinde... nasıl davranacağımı öğrenmek istiyorum.
I don't want to do it if you're just doing it out of anger- - l only want to do it if you're actually gonna have fun, and right now you're just fucking making fun of me, and I don't think that's funny!
Bırak, sinirle yapacaksan bunları yapmak istemiyorum sadece sen de gerçekten eğleneceksen yapmak istiyorum ve şu an sen sadece benimle dalga geçiyorsun ve bence hiç komik değil!
- Ya lf you don`t retrieve those files, l`ll have to do two months` work done in six days, and that`s just not possible
Eğer bu dosyaları kurtaramazsak, İki aylık çalışma altı gün içinde Yapılması gerekecek, Ve buda mümkün değil
You don't have to do that anymore.
Artık bunu yapmana gerek yok.
Just remember, though, that if you will drink - and personally, I have a bitter lemon but if you do, just don't overdo it, or you won't be able to get up in the morning for your lectures!
Şunu unutmayın, eğer içecekseniz şahsen ben acı limonu tercih ederim ama eğer yapacaksanız, fazla ileri gitmemeye bakın yoksa sabahki derslerinize yetişmek için uyanamayabilirsiniz.
Jill you don't have to give me that, I'll do it for free.
Bunu vermene gerek yok, ücretsiz yaparım.
You don't have To do that.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
You Don't Have To Do That, Ricky.
Bunu yapmak zorunda değilsin, Ricky.
You don't have to do all that now.
Hepsini şimdi yapman gerekmiyor.
You don't have to do that.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
You don't have to be the seeker to do that.
Bunu yapmak için Arayıcı olman gerekmiyor.
And they do stuff we don't understand. But you have to try and get past that.
Anlamadığımız şeyler yaparlar ama bunları unutmaya çalışmamız gerekir.
I will work with you, t t i have to be able to trust you, and right now I don't know when I'm gonna be able to do that again.
Sana destek olurum ama öncelikle sana güvenmeliyim ve şuan sana tekrar ne zaman güvenebilirim bilmiyorum.
We know that you don't have to do this. So, I assume you've heard a little bit about what happened this morning.
Sanrım, sabah olanlarla ilgili bir şeyler duymuşsunuzdur.
What you don't do is call your daughter on December 22, and tell her that you don't really feel up to hosting Christmas this year, because she's 38, and you thought that she'd have "her own family by now."
Yapamayacağın şey ise Aralığın 22'sinde kızını aramak ve ona bu yıl gerçekten de Noel için ev sahipliği yapamayacağını hissettiğini söylemektir. Çünkü o otuz sekiz yaşındadır ve şimdiye kadar kendi ailesi kuracağını düşünmüşsündür.
- You don't have to do that.
- Buna gerek yok.
Penny, you don't have to do that.
Penny, bunu yapmak zorunda değilsin.
Betty, you don't have to do that.
Betty, yapmak zorunda değilsin.
I don't know if you believe that or not, but I think you have something to do with this.
Buna inanır mısınız inanmaz mısınız bilmem ama sanırım bu işte bir parmağınız var.
You don't have to do that anymore.
Artık gitmene gerek yok.
You don't have to do that.
Yapmak zorunda değilsin.
Oh, you don't have to do that.
Zahmet etmesen.
Come on. You know, you don't have to do that.
Bunu yapmak zorunda değildin.
You don't have to do that.
Bunu yapmana gerek yok.
I might be a whole forest girl, I don't know, but I do know that I want to be with you and... to do that I have to at least tell you the truth, and the truth is I slept with Mark Sloan today.
Belki de tüm ormanı. Henüz bilmiyorum. Ama bildiğim şey şu, seninle olmak istiyorum ama bunun için sana gerçeği söylemeliyim ve gerçek şu :..
Well, you don't have to do that, you know.
Yapmak zorunda değilsin biliyorsun değil mi?
I don't have to remind you that if you do something foolish then thousands of lives will be lost.
En ufak bir aptallık yapmaya çalıştığınızda binlerce insanın ölümüne yol açacağınızı hatırlatmama gerek yok sanırım.
Why do I have 300 clients and you have two and you don't seem to care that one of them is retiring in his prime?
Neden benim 300, senin ise sadece iki müşterin varken ve bunlardan bir tanesi emekli olurken neden umursamıyorsun?