You got to do something traduction Turc
721 traduction parallèle
You got to do something for me.
Benim için bir şey yapmalısın.
You got to do something... now, don't you?
Bir şeyler yapmak gerek... değil mi?
And do you think that after the way you've behaved... i suggest that if you want to get this thing straightened out and not wreck everything through... this trip, you've got to do something about this.
Kendi yaptıklarından sonra nasıl böyle konuşabiliyorsun? Her şeyi düzeltmen için sana bir şans veriyorum. Bu yolculuğa çıkana kadar her şey yolunda gidiyordu.
Well, I wasn't getting any pleasure out of it, but I've got to help you, Tommy, I've got to do something for you.
Ben de bundan hoşlanmıyorum, ama sana yardım etmem gerek, Tommy, senin için birşeyler yapmam gerek.
You've got to do something.
Bir şey yapmalısınız.
Get on your hats and coats. I got something for you to do.
Ceketlerinizi giyip şapkalarınızı takın.
Eddie, you've got to do something for them.
Onlar için bir şeyler yapmalısın.
General Scott, you've got to do something to save him.
General Scott onu kurtarmak için bir şey yapmalısınız.
You've got to do something.
Bir şeyler yapman lazım.
You've got to do something.
Bir şey yapmalısın.
You've got to do something about that.
Bu konuda bir şey yapmalısın delikanlı.
Mr. Mayor, you've got to do something.
Sayın başkan, bir şeyler yapmak zorundasınız.
Now then, you've got to do something for me in return.
Şimdi de karşılığında sizin benim için bir şey yapmanız gerekiyor.
I'd give anything to have what you've got to be able to do one thing well and know it's worth something.
Kolunda altın bilezik var ben de öyle bir bileziğe sahip olabilmek için her şeyimi verirdim.
You've got to do something...
Bir şeyler yapmalısınız...
You've got to do something about Barnaby right away.
Barnaby için bir şeyler yapmalısınız hem de hemen.
- Well, you've got to do something about it.
Gerçek bu ve bir şeyler yapmalısınız.
Lex, you've got to do something.
Lex, bir şeyler yapmalısın.
For once something has got nothing to do with you.
Bir kereliğine de olsa bir olayın seninle bir ilgisi yok.
Don't let me keep you if you've got something to do.
Yapacak işlerin varsa ben seni tutmayayım.
But with you bringing in the big herd, we've got to do something about our few.
birkaçımız hakkında bir şeyler yapmamız gerekiyor.
Love letters are always something you've got to do.
Aşk mektupları her zaman yapılması gereken bir iştir.
You do something wrong, Rocky, you got to pay the check.
Bir yanlış yaparsan hesabı ödemen gerekir, Rocky.
Maybe you got something better to do?
Belki yapacağınız daha iyi bir şey vardır?
You've got to do something.
Bir şeyler yapmalısın.
But you've got to do something.
Fakat bir şeyler yapman gerekiyor.
Well, you've got to do something about it!
Pekala, hemen birşeyler yapmalısın! Bay.
I'm trying to make do with something that doesn't belong on a submarine... and you can't install a new valve spring if you ain't got it.
Bakın, birincisi, ben bu işi bir denizaltıda asla bulunmayan parçalarla halletmeye çalışıyorum! İkincisi, eğer elinizde supap yayı yoksa değiştiremezsiniz!
- You've got to do something.
- Bir şeyler yapmalısın.
Look, you've got to do something, you know.
Bak, bir şey yapmalısın, biliyorsun.
In the meantime, you got congressmen breathing down your neck to do something about those constituents there.
Bu arada Kongre Üyeleri seni sıkıştıracaklar.
And you've got to do something about these.
Bunlara da bir şey yapmalısın.
Miles, you've got to do something.
Miles, birşeyler yapmalısın.
I got something to do first. But when I do go, would you like to come with me?
Önce yapmam gereken bir şey var.
'Course, if you've got something else to do, you don't have to come.
Elbette, başka işin varsa gelmek zorunda değilsin.
Could you find out if the police anywhere are looking for a man who's got something to do with medicine?
Acaba polisin aradığı kimseler arasında tıp okumuş birisi var mıdır?
- Do you think she was on to something? - l don't know, but I've got to find out.
- Bir şeyin üzerinde olduğunu mu düşünüyorsun?
You know, there's got to be something wrong with us to do what we did.
Biliyor musun, bu yaptığımız şeyi yapmamız için... bizde bir sakatlık olması lazım.
Why don't you go with us? I've got something to do.
Yapmam gereken bir şey var.
You've got to do something.
Birşeyler yapmalısın.
You got something better to do?
Yapacağın daha iyi bir şey yok mu?
you've got to do something about that dog.
Charlie Brown, bu köpekle ilgili olarak bir şeyler yapman gerek.
You know, you got something to do, everything else just falls right into place.
Biliyorsun senin bir işin var, geriye kalan herşey boş.
You got something better to do? Yes, I have.
- Yapacak başka bir işin mi var?
You go ahead, I've got something to do.
Sen yemene devam et, benim biraz işim var.
But-But... you've got to do something.
- Ama bir şey yapmalısınız.
You have got to do something.
Bir şey yapmalısın.
Are you comin'with us, or you got something better to do?
Bizimle mi geliyorsun, yoksa daha iyi bir işin mi var?
Well, we've got to do something. - You can watch...
- bir şeyler yapmak gerekir.
If you want to get up you've got to do something for me.
Ayağa kalkmak istiyorsan benim için bir şey yapmalısın.
You don't have to come over, Dave, if you've got something better to do.
Eğer yapacak başka bir işin varsa, buraya gelmek zorunda değilsin.