You have a good eye traduction Turc
59 traduction parallèle
You have a good eye, my man.
Senin gözün var, adamim.
It's obvious you have a good eye for these things.
Nesneler için iyi gözlerin var,
- You have a good eye.
- Göz odağın iyi.
You have a good eye.
Bu işlerden anlıyorsun.
You have a good eye for blades, my king.
Kılıçtan iyi anlıyorsunuz, kralım.
You see, now, you have a good eye.
İyi gözlemcisin.
You have a good eye.
Gözlerin iyi.
You have a good eye, Delia.
İyi bir gözlemcisin, Delia.
You have a good eye.
İyi bir gözün var.
You have a good eye, Mr. Walsh.
Gözleriniz gayet keskinmiş, Mr. Walsh.
Mrs. Yee, you have a good eye.
Bayan Yee, insanları gözünden tanıyorsunuz.
You have a good eye.
İyi bir gözünüz var.
You have a good eye.
Gözlerin çok keskinmiş.
You have a good eye, Mr. Donnelly.
İyi bir gözlemcisiniz Bay Donnely.
No, you have a good eye.
Hayır, iyi bir gözün var.
You have a good eye.
Çok iyi gözlerin var.
- You have a good eye.
- Gözlerin sağlammış.
You have a good eye for picking stories.
Gözlerin hikaye seçmede oldukça iyiymiş.
You have a good eye.
Nasıl da keskin gözlerin var öyle.
- You have a good eye.
İyi bir gözlemcisin.
Looks like you have a good eye
Maldan iyi anlayan bir gözünüz var.
You have a good eye, Danny.
Çok dikkatlisin, Danny.
Batman : You have a good eye, anarky.
İyi bir göze sahipsin, Anarşi.
You have a good eye.
- Keskin gözleriniz var.
God, you have a good eye.
Gözlerin çok keskinmiş.
You have a good eye, Vickie.
İyi bir gözün var Vickie.
You have a good eye.
Keskin bir gözünüz var.
You must have a good eye and work fast.
Dikkatli olmalı ve hızlı çalışmalısın.
You must have a good eye for speed and distance.
Yani uzaklık ve hızı ölçebilecek iyi gözlere sahip olmalısınız.
Prove to yourself what a steady hand you have, what a good eye, and what a sharp aim you've got.
Ne kadar düzgün bir ele, ne kadar keskin bir göze sahip olduğunuzu, ve ne kadar iyi bir nişancı olduğunuzu kanıtlayın.
I told you I have a good eye.
Gözüm iyidir demiştim.
but how you are hasn't changed if you have been a real bastard you're a bastard with one eye if you have been a good person you're a good person with one eye that's all
Bir elinizi ya da gözünü kaybettiniz ama nasıl olduğunuz değişmez. Eğer adi biriyseniz tek gözlü ama yine adi birisinizdir. Eğer iyi bir insansanız, tek gözlü iyi bir insansınızdır.
In laughter exercises we do start with fake laughter, a kind of forced laughter, but when you laugh in a group, you have good eye contact, it turns into real
Gülme egzersizlerine önce sahte gülüşler olarak başlarız. Bir tür zorlama gülüşler. Ama grup olarak güldüğünüzde, göz teması sayesinde gerçeğe dönüşür.
You just have a good time at the eye doctor.
Sen göz muayenesinin keyfini çıkar.
I'd rather have two good months than twice that chained to meds and needles and IV stands, stuck in a bed sitting next to other clock-watchers, being prodded and small-talked to by doctors and nurses, all of them with that look in their eye like you're already gone.
Dört ayımı ilaçlar, iğneler, serumlarla ; yatağa bağlı,... saate bakan diğer kişilerle, doktor ve hemşirelerin beni... itip kakması, benimle havadan sudan konuşmasıyla geçirmektense iki düzgün ay geçirmeyi tercih ederim.
You have a good eye.
Gözlem gücünüz iyi.
You have a very good eye.
Gözlerin çok keskin.
There's a good chance you have a bull's-eye on your back.
Peşinde birilerinin olma ihtimali var.
And you have such a good eye for the new painters.
Yeni bir ressama göre iyi bir gözün var.
I just hope you have a good photographer,'cause I don't think the standard red-eye filter is gonna work on these.
Umarım iyi bir fotoğrafçın vardır çünkü standart kırmızı göz filtresinin bu gözlerde işe yaracağını sanmıyorum.
Hm, well, if you need help I really have a good eye for color.
Yardıma ihtiyacın olursa gözlerim, renkler konusunda iyidir.
You don't have a good eye for judging men.
Erkekleri iyi yargılayacak göz yok sende.
You know I have a good eye.
Seçiciyimdir bilirsin.
You really have a good eye for fashion.
Moda için oldukça iyisin.
You always have such a good eye for jewelry.
Her zaman takılarda iyi bir zevkin olmuştur.
You really have a good eye.
Gerçekten iyi bir zevkiniz var.
You have been a truly good friend, which sounds odd, considering we've never really seen eye-to-eye.
Gerçekten iyi bir arkadaşsın seninle hiç anlaşamadığımızı düşünürsek bu biraz garip.
You have a very good eye, sir.
- Çok keskin bir gözünüz var efendim.
You have intelligence, guts, a good eye.
Zekisiniz,... cesursunuz, gözlem yeteneğiniz var.
Like me, you have an eye for a good wife!
Benim gibi, iyi bir eşden anlıyorsun!
You have a very good eye.
Gözlerin çok iyi görüyor.