You have to do something traduction Turc
2,466 traduction parallèle
You have to do something.
Bir şeyler yapmalısınız.
Don't wanna make you feel like you have to do something you don't wanna do.
Yapmak istemediğin bir şeyi yapmak istiyormuşsun gibi hissettirmek istemem.
Jackson looks like he's got a time bomb inserted into his face, another random guy's dead, and you have to do something about it.
Jackson'ın yüzünün ardında saatli bomba var gibi. Başka bir cinayet var. Bu konuya bir el atmalısın.
It means you have to do something.
Bir şeyler yapmak zorundasın.
But to really experience it, to understand it, you have to do something pretty extreme.
Fakat gerçekten anlamak ve tecbüre etmek için... biraz daha aşırıya kaçmak gereklidir.
I smoked two packs of cigarettes. You have to do something.
İki paket sigara içtim.
Why did a decent man like you have to do something like this?
Neden sizin gibi iyi bir adam böyle bir şey yapmak zorunda kaldı?
You have to do something!
Bir şeyler yapmalısın!
Lana, you have to do something.
Lana, bir şeyler yapmalısın. Yardım edebilirim.
You have to do something to jumpstart your sex life.
Seks hayatınızı yeniden başlatmak için bir şeyler yapman gerek.
Well, how young would he have to be for you to do something?
Bir şeyler yapmanız için kaç yaşında olmalı? Tamam, teşekkürler.
You assume I have something to do with it?
O işle bir ilgim olduğunu mu ima ediyorsun? Hayır.
When you have to be dad to your daughters, and you go, "don't do that!" and they go, "dad," and then show one of your old videos or something?
Kızlarına baba olmak zorunda kaldığında ve "şunu yapmayın" dediğinde ve onlar da "baba" dediğinde eski videolarından birini ya da başka bir şey gösteriyor musun?
I made us a dinner reservation, but if you're not hungry, we can have drinks before, and if you don't drink, they've got something else for us to do.
Yemek rezarvasyonu yaptırdım, ama eğer aç değilsen önce bir şeyler içebiliriz, eğer içmek istemiyorsan orada yapabileceğimiz başka şeyler de var.
Does this have something to do with some kind of beef between you and my dad?
Bunu konuşacak zamanım da. - Bu adamlar aranızda olan bir anlaşmazlıktan mı kaynaklanıyor?
You have something to do with this?
Senin bununla bir alakan mı var?
Why do I always have to make you tell me something that involves me, that changes my life?
Neden hep seni hayatımı değiştirmeme neden olan birşeyler söylemek zorunda bırakıyorum?
Do you have something to confess?
İtiraf edeceğin bir şey var mı?
This thing that's happening to the world, this miracle, it must have something to do with you.
Dünyaya olan bu şeyin, bu mucizenin seninle bir ilgisi olmalı.
Because to do what you did, it must have been something so big... something... that utterly terrified you.
Çünkü senin yaptığın şeyi yapmak için çok büyük bir şey olmalıydı öyle ki seni delicesine korkutan bir şey.
According to the cops you have something to do with the murder of Daems.
Polise göre Daems cinayetinde parmağın var.
I don't want you to go, but it's something we all have to do.
Gitmeni ben de istemiyorum, ama bunu yapmak zorundayız.
Do you have something that you need to say?
Söylemek istediğin birşey var mı?
Kathy, did you have something to do with this?
Savannah! Kathy, bununla bir alakan var mı?
Nina : Lance, um, that was kind of rough, and I feel like when we do this like, if I want you to stop, like maybe we should have like a safe word or something.
Lance, bu biraz sertti, ve sanki, bunu yaparken, durmanı istersem, bir şifremiz falan olsa, yani güvenlik için.
I-I have to do something, and I can't do it while you're lying in a hospital bed.
Bir şey yapmam lazım ve sen hasta yatağında yatarken yapamam.
Do you have something to tell me?
Bana söyleyeceğin bir şey mi var?
You do not have to say anything, but it may harm your defence if you fail to mention when questioned something you later rely on in court.
Konuşmak zorunda değilsin. Söylediğin her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanılabilir.
And even if you don't have money to spend, you can still do something romantic.
Paran olmasa bile romantik bir şey ayarlayabilirsin.
You have a chance to do something no fighter's ever done before... that's to repeat as a champion in the city you grew up in.
Daha önce hiçbir dövüşçünün elde edemediği bir şans geçti eline. İkinci şampiyonluğunu büyüdüğünüz şehirde kazanabilirsin.
Do you know what it's like to have something inside of you that you just can't control?
İçinde kontrol edemediğin bir şeyin olması nasıldır bilir misin?
You have to say the words, because if you don't and we are not able to do something, he is gonna die.
Bu kelimeleri söylemek zorundasınız. Çünkü söylemezseniz ve biz de bir şey yapmazsak ölecek.
The rest of you, don't you have something better to do than stand around all day and shriek?
Sizin bütün gün dikilip çığlık atmaktan başka yapacak işiniz yok mu?
Good, I have something else for you to do.
Yapman için elimde bir iş var.
But I have something else I need you to do for me.
Ama önce senden yapmanı istediğim başka bir şey var.
I assume this has something to do with why you don't have us in a government facility?
Bunun bizi bir hükümet binasına götürmemenizle bir ilgisi olduğunu varsayıyorum.
You said yourself that we're probably not going to walk out of here, and all I was trying to do is express something that I have been sitting on for a long, long time.
Buradan büyük ihtimalle çıkamayacağımızı kendin söyledin. Tek yaptığım çok uzun süredir içimde olan bir şeyi açıklamaktı.
Well, maybe you should talk to someone who isn't a therapist. Do you really think you have any idea what it's like to live with something like this?
Böyle bir şeyle yaşamanın ne demek olduğunu bildiğini mi sanıyorsun?
I have something very important for you to do.
Her şeyi bırak. Senin için çok önemli bir görevim var.
Now was that intuition, or do you have something you'd like to share with me about you and your ex? ( Laughing )
Şimdi bu sezgi miydi yoksa sen ve eski eşin hakkında bir şeyler mi paylaşmak istiyorsun?
You think I have something to do with the Ari Rose murder.
Ari Rose cinayetiyle bir alakam olduğunu düşünüyorsunuz.
Don't you have something to do?
E işin yok mu senin?
Guys, every time you do something, you don't have to be like, "oh!" Just kind of get it, be like, "I messed up. We got to keep going."
Kendinize batırdığınızı, ama devam etmenizi söyleyin.
Why do you have to freak out every time something fun is about to happen?
Neden eglenceli bir sey olacagi zaman hemen tirsiyorsun?
Did she have to talk you into it, or were you proud to do something her husband didn't have the guts to do?
Bunu yapmanızı sizden o mu istedi yoksa kocasının yapmaya cesaret edemediği bir şeyi yaparak gururlanmak mı istediniz?
There's just one thing we need to clarify, Mr Yilmaz and, you know, we all accept that it's possible to overlook something or forgot something when you've had a shock, so... your mobile phone that you gave to us... er, do you have another one?
Bir konuyu açıklığa kavuşturmalıyız, Bay Yılmaz. Olayın şokuyla bazı şeyleri eksik anlatmış veya unutmuş olabilirsiniz. Anlıyoruz.
Our producers have us doing a lot of things that they didn't tell us we were going to do when they hired us, so now we'd like to show you something they like to call, "making mom proud."
Yapımcılar bizden çok fazla şey istedi işe girerken bunları söylememişlerdi. Buna "annenizi gururlandırma" bölümü diyorlar.
- What? - Do you have something to hide, maybe?
- Saklayacak bir şeyin mi var?
You have the opportunity to do something I can only dream of :
Benim sadece hayal edebildiğim fırsatlara sahipsin :
When you're dodging a bull, you don't have time to burn oxygen for power, so these fast-twitch muscles do something ingenious.
Bu boğadan kaçmaya çalışırken, güç almak için oksijene ihtiyacınız yok. bu hızlı kaslar ustaca bir şey yapıyor.
um, I always tell you that you have to make something, and you do, and it's fantastic, because you have made a car out of a box or a bus out of a box or a rockekeship out of a box?
Bu harika bir şeydi, çünkü ya kartondan bir araba ya bir otobüs ya da uzay gemisi yapardın.