You have to go back traduction Turc
1,438 traduction parallèle
Kev, you have to go back.
- Geri dönmelisin.
What do you mean you have to go back?
Ne demek geri dönmem gerek?
Well most of the crimes I deal with, you have to go back in time to construct the evidence.
Benim ilgilendiğim birçok suçta, geriye gidip delilleri tek tek değerlendirmek gerek.
Jesus. Don't you have to go back to school at some point?
- Senin en sonunda okula falan gitmen gerekmiyor mu?
- You have to go back!
- Geri dönmelisin!
You have to go back there and end it.
Oraya geri dönmeli ve işini bitirmelisin.
What do you have to go back to?
Neden geri çekilmen gerekiyor?
We have to trace back, you have to go back to Mama.
Soyağacımızı bilmemiz gerek.
I think you have to go back!
Bence dönmelisin!
You have to go back to work.
İşe dönmelisin.
You have to go back, to where you believe inside that moment resides.
Aklındaki doğru nokta neresiyse oraya dönmek zorundasın.
You don't belong here, Clark. You have to go back.
Sen buraya ait değilsin, Clark.
You have to go back to Boston tomorrow.
Çünkü yarın Boston'a dönmek zorundasın.
I shouldn't have gotten involved with you in the first place. Why don't you go back to your friends?
Daha en başında seninle bir ilişkiye başlamamalıydım.
But... sooner or later you're going to have to go back.
Ama öyle ya da böyle okula geri döneceksin.
Or you can go back to your shop and resume selling mutton and pig, have dirty hands but a clean conscience.
Ya da dükkanına geri dönüp koyun eti ve domuz satmaya devam edebilirsin. Ellerin kirli, ama vicdanın temiz olur.
My point is, don't go talking about how the sky's falling till you have a way to back it up with proof.
destekli bir ispat bulana kadar, gökyüzünün nasıl düştüğü hakkında yorum yapmamaktır.
I'll finally have a place that's really mine, and you can go back to living the selfish, unexamined life you obviously cherish.
Sonunda kendime ait bir yerim olacak, Sen de bencil, kimseye hesap vermediğin ve muhtemelen memnun olduğun hayatına geri dönersin.
You want to go back to playing grab-ass with cheerleaders that have just mastered missionary?
Misyoner uzmanı olan amigo kızların peşinde mi koşturacaksın?
As soon as they'll have you back, you go running to the 09ers.
Seni geri ister istemez, 09'lulara gittin.
So you really have to go back right now?
Gerçekten gitmen mi gerekiyor?
And the suggestion is that when you go back in time, you jump to another branch and it's OK if there's a different future because it was gonna have a different future anyway.
Ve zamanda geriye gittiğin zaman başka bir boyuta geçiyorsan ve başka bir geleceğin oluşuyorsa sorun yok, çünkü bu durumda zaten başka bir geleceğin olacak.
You don't have to go running back to Mexico.
Yani Meksika'ya kaçarcasına gitmen gerekmiyor.
Do you really have to go back?
Gerçekten dönmek zorunda mısın?
She's gonna let you stay here for awhile... so you don't have to go back to the hotel or anything.
Senin bir süre burada kalmana izin verecek... o sayede de, otele ya da başka bir yere geri dönmen gerekmeyecek.
You'll probably have to go back and face that woman.
Muhtemelen oraya dönüp, o kadınla yüzleşmeniz gerekecek.
You'll have to go back to them and tell them you made a mistake.
Git ve, Bir hata yaptığını söyle mesela.
And you'd have to go way back... maybe even to the original Teeny-Weenies promotion to see anything like this.
Böyle bir başarıyı ancak... ta ilk çıktığında Mini Mini'ler sağlamıştı.
Unless you have a better idea, we go back to the lodge.
Daha iyi bir fikrin yoksa misafirhaneye dönüyoruz.
I have to go back to work. You stay here.
Servise bakmam lazım.
Go back to school if you have time
Vaktin varsa okula geri dön.
Do as I say and you can have your family back, but you go to the cops...
Dediğimi yaparsan aileni geri alabilirsin ; ama polise gidersen...
Ohsugi... if you have an ounce of pride left as an officer... I beg of you... go back to headquarters and ask them to send support.
Ohsugi bir subay olarak içinde biraz şeref kırıntısı kalmışsa senden imparatorluk karargahına gidip takviye yollamalarını istemen için yalvarıyorum.
You have no right to let her dog go. Give me back Isabella.
Köpeği sokağa atmaya hakkın yok.
Since I don't have to go to work today, I can take care of the fence out back if you want.
Bugün işe gitmediğim için, istersen arkadaki çit ile ilgilenebilirim.
You're going to have to go back to work and try and leave all of this behind you.
İşine geri dönmek ve tüm bunları geride bırakmak zorundasın.
Because if he was born here, he doesn't have to go back with you.
Çünkü eğer burda doğduysa, seninle birlikte geri gitmesi gerekmiyor.
Look, I need to digest this and you have to get back inside, so I'm just gonna go someplace where I can digest this and we'll just talk more later, okay?
Bak, benim bunu sindirmem lazım. Sen de içeri girmelisin. Bunu sindirebileceğim bir yere gideceğim.
But then we have to explain why you didn't go back for it when you realized...
Fakat farkına vardığında, neden onun için geri gitmediğini açıklamalıyız.
Look, I really appreciate everything you guys have done, but I just don't think I can go back to Harbor.
Bakın, Yaptığınız herşey için müteşekkirim, ama Harbor'a dönebileceğimi sanmıyorum.
I know you have to go... but I want to say something. You came back for me.
Vücudundaki kan akışını kontrol edebilirim.
You have helped me reach home.. .. but you guys also need to go back, don't you?
Bana eve dönmem için yardım ediyorsunuz ama sizinde eve dönmeniz gerekmiyor mu?
You'll have to go back.
Geri dönmek zorundasınız.
If you leave this place, you'll have no life to go back to.
Buradan ayrılırsan, geri dönecek bir hayatın olmaz.
Go back to neonatal if you have to.
Çocukluk dönemine kadar...
I have a choice, and I'm choosing to be rid of you and all this angel crap, so why don't you go back to Heaven and leave me the hell alone?
Şansım var. Ve senden ve bu melek saçmalığından Kurtulmayı seçiyorum.
I mean, that's why you and I can't be together - - because you have to stay, and I have to go back to Tree Hill.
Yani sen ve ben, bu yüzden birlikte olamıyoruz. Çünkü senin kalman ve benim Tree Hill'e dönmem gerekiyor.
You'll have to go back someday.
Bir gün geri dönmek zorundasın.
We have to go back to the mothership and get the cloaking generator. Sam, who are you talking to?
Ana gemiye dönüp görünmezlik jeneratörünü almalıyız.
But before we can sort anything out, you have to back off. 500 yards. I'll go inside and check on her.
Ama bir şeyler yapabilmemiz için önce en az 450 metre uzaklaşman gerekiyor.
I'm gonna go back to your apartment, do you have any objection to me looking around?
Ben de tekrar dairene gideceğim. Etrafa bakmamın sakıncası var mı?