You know what that is traduction Turc
4,408 traduction parallèle
Do you know what that is?
Bunun ne olduğunu biliyor musun?
You know what that is?
- Ne olduğunu biliyor musun?
Rachel Coulson has depression. Do you know what that is?
Rachel Coulson depresyonda, bunun ne olduğunu biliyor musun?
Well, Hoss, I wasn't but nine and pappy say, "Milton", you know what that is?
Dokuz yaşında falandım, patron babam dedi ki, "Milton" şu nedir biliyor musun?
Then I would know what I've always feared is true, that you don't give a shit about any of us.
O halde korktuğum şey gerçek olmuş demektir. Hiçbirimiz umurunda bile değiliz.
What the fuck is wrong with you, huh, or is this one of those things that I'll never understand, you know, being the captain of the varsity slut team?
Sorunun ne lan senin, ha? Yoksa bu o hiç anlamayacağım şeylerden biri mi? Okul orospularının takım kaptanı olmak gibi falan?
How you gonna say a man who's not on anything is insane because he did something crazy but a man who's on something that made him crazy is sane? You know what I mean?
Hiçbir maddenin etkisi altında olmadığı hâlde delice bir şey yapan adama deli deyip onu deli eden bir maddenin etkisinde olan adama nasıl aklı başında diyeceksin?
You don't know what that is, do you?
Ne olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
Did you know that Walter Freeman invented... what is called the ice pick lobotomy?
Buz kıracağı lobotomisini Walter Freeman'ın keşfettiğini biliyor muydun?
I know that it sucks and it's boring, but this is what you wanted.
İğrenç ve sıkıcı biliyorum ancak bunu sen istedin.
Well, you know, that is what I did, actually.
Biliyor musun, aslında ben de böyle yapmıştım.
You know, people have this contempt for money because nowadays nobody's allowed to say what everyone knows that money is the best way of keeping score...
Biliyor musun, insanlarda paraya karşı bir aşağılama var. Çünkü bugün kimse artık herkesin bildiği şeyi söyleyemiyor. Para, skoru bilmenin en iyi yoludur.
If you know coffee like that, I'm just like, "What is your number?"
Eğer böyle bir "kahve" tanıyorsanız hemen numarasını alabilirim.
You know what I think, is that you should stay the night here, and we can keep talking and work some stuff out.
Aslında bence bu gece burada kalmalısın konuşuruz, işle alakalı bir şeyler ortaya çıkartırız.
The only thing I know for certain is that you don't know what you're dealing with.
Emin olduğum tek bir şey var, o da sizin de ne ile karşı karşıya olduğunuzdan bihaber olmanız.
But what I do know is that you're not the police.
Ama şunu biliyorum ki siz polis değilsiniz.
Because memory is what we are, you know, and I think that your very soul and your very reason... to be alive is tied up in memory.
- Bizi biz yapan şey belleğimiz. Bence ruhumuz ve hayatta olma sebebimiz bellekle bağlantılı.
That reading list is very revealing if you know what to look for.
Ne aradığını bilince bu okuma listesi çok anlamlı.
I have complete confidence that you know what is necessary.
Ne yapılması gerektiğini çok iyi bildiğinizden oldukça eminim.
Well, other than the fact that you know what yttrium-90 is when most of your peers are still battling to crack the mysteries of parallel parking.
Yaşıtların hâlâ paralel parkın gizemini çözmeye çalışırken sen radyoaktif itriyumun ne olduğunu biliyorsun.
I don't-do you know what I think that is?
ne düşündüğümü biliyor musun?
You were saying that stop hannibal lecter, so I have to know what hannibal lecter is, then I stop doing that.
Durmam için Hannibal Lecter'ın ne olduğunu anlamam gerek.
You know, and I know I can't talk my way out of it or expect... expect it to blow over, but, you know, I just want you to know that I-I fully appreciate what a big deal this is for you.
Biliyorsun, biliyorum durumu sana konuşarak açıklayamam, ya da geçmesini bekleyemem, Ama yani, sadece bilmeni istiyorum ki bunun senin için ne kadar büyük bir şey olduğunun farkındayım ve seni takdir ediyorum
I don't know what you think is going on, but I guarantee that you do not understand what I am doing or why.
Ne döndüğünü düşünüyorsun bilmiyorum ancak ne yaptığımı ve neden yaptığımı bilmediğinin garantisini veriyorum.
But... but, having done so, I know that what I decided to do with the company was so radical and, to many people's eyes, so appalling, that we lost a lot of friends which is why, seeing you here today, in my father's house, means so much.
Ama bunu yaptıktan sonra şirket ile yapmaya karar verdiklerimin radikal olduğunu biliyorum ve birçok kişiye göre bir o kadar korkunç, ki birçok dostu kaybettik bu yüzden sizi bugün burada babamın evinde görmek çok şey ifade ediyor.
Unfortunately, what you don't know is that your operation is off book and now your cover has been blown they're going to cut the trail.
Ne yazık ki bilmediğin şey, operasyonun iptal ve şu anda gizliliğin kalmadı, izini ortadan kaldıracaklar.
How do I know that what you're telling me, is for real?
Bana anlattıklarının gerçek olduğundan nasıl emin olabilirim?
Your whole life, I warned you about trusting the Ewings. I was trying to protect you, but what matters now is that you do know the truth and I didn't kill J.R.
Bütün hayatın boyunca Ewingler'e güvenmemen konusunda seni uyardım seni korumaya çalıştım ama şu an önemli olan gerçeği bilmen ve J.R.'ı öldürmemiş olmam.
Now that you know what the encryption is, you think you can find a way through it?
Şimdi şifrelemesini bildiğine göre bir yolunu bulabilir misin?
Now, that is what most people want to know, except usually, you know, they're too scared to ask unless they're drunk.
Çoğu insanın bilmek istediği şey bu. Sarhoş olmadıklarında sormaktan çok çekinmeleri dışında.
All you need to know is that I'm sorry for what I did.
Bilmen gereken tek şey, yaptığım şey için üzgünüm.
Is that what you were doing in Wren's apartment? Trying to get to know him?
Wren'in dairesine de onu tanımak için mi girdin?
Is there someone else you know that has what you have? Einstein.
- Senin gibi olan başkası var mı bildiğin?
I don't thing you really know what that is. Why?
- Onun ne demek olduğunu dahi bildiğinizi sanmıyorum.
What I know is that you need to be at work in four hours.
Tek bildiğim dört saat içinde işte olman gerektiği.
That's not what this is about, and you know it.
Bu öyle bir şey değil, sen de biliyorsun.
What kind of name is that, you know?
Nasıl bir isimdir bu?
Ok, but what are the chances, you know, that someone that you love that much is gone, you think for good, then comes back...
Ama çok sevdiğin birinin sonsuza kadar ölmüş olması ve geri dönmesi ihtimâli ne kadardır ki?
I know that, because of what you did, he is.
Biliyorum ki yaptığınız şey sayesinde oğlum artık mutlu.
I'm, I'm right in saying that you don't know actually what Operation Glass is, do you?
Cam Operasyonunun aslında ne olduğunu bilmediğinizi söylemekle haklı mıyım?
So, what this means is that you fainted and we don't know why.
Bunun anlamı şu ki neden bayıldığını bilmiyoruz.
Studying things so complex that they seem impossible to understand, you know, it is what neurologists do.
Anlaşılması zor olan karmaşık şeyler üzerinde çalışmak nörologların yaptığı şeydir.
I know what that anger is more than you can imagine.
Hayal edebileceğinden daha iyi biliyorum o öfkeyi.
What I do know is that you'll be calling Linda and telling her that you'll accept the subsidies.
Ama bildiğim şey şu ki, Linda'yı arayıp ona ödeneği kabul ettiğini söyleyeceksin.
If you don't know what that is, it's when you take your hand like such... and you rip it like a fish.
Sorunu anlamadıysan, ellerini böyle tutarsın. Ya da balık yakalar gibi tutarsın.
That is what they'll call him, you know.
- Ona böyle diyecekler.
What's known is that around noon yesterday an unidentified student dropped a coin in another student's, you know, upper buttock fold.
Dün öğle civarı kimliğini bilmediğimiz bir öğrenci, başka bir öğrencinin kalça kıvrımının yukarısına bozuk para bıraktı.
What I don't know is where you were while that was happening.
Bilmediğim şey o olay yaşanırken sen neredeydin.
- What you need to understand is that we know chicks. - Yeah.
- Evet.
I don't know what's going on with you, but you have to figure it out, because that kid is the closest we're ever gonna get to being parents.
Neyin var bilmiyorum ama bu sorunu halletmelisin, çünkü o çocuk ebeveyn olmamızı sağlayan tek şey.
You know, what I understand is that a life of lies catches up to you, and it did for Neal.
Benim anladığım, yalanlarla dolu bir hayat, mutlaka yakana yapışır ve Neal'ın başına da bu geldi.