You know what you have to do traduction Turc
1,135 traduction parallèle
You know what you have to do.
Bunu yapabileceğini biliyorsun.
You know what you have to do.
Ne yapacağını biliyorsun.
I guess you know what you have to do.
Sanırım yapman gerekeni biliyorsundur. Evet.
You know what you have to do and when to do it.
Ne yapmanız gerektiğini ve ne zaman yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.
You know what you have to do.
Yapman gerekeni biliyorsun.
You know what you have to do.
- Yapman gerekeni biliyorsun değil mi?
You know what you have to do.
Ne yapman gerektiğini biliyorsun.
Once you've heard it, you know what you have to do to go on living.
Bir kez onu duydun mu, ondan sonra
- Alfie, you know what you have to do.
- Alfie, ne yapman gerektiğini biliyorsun.
You know what you have to do.
Biliyor musun ne yapmalısın?
Now you know what you have to do - burn the house down!
Şimdi ne yapman gerektiğini biliyorsun. Evi yakıp kül et.
If there's any problem, you know what you have to do.
Sorun çıkarsa, ne yapacağını biliyorsun.
Do you know what it's like to be my age and never have had someone turn to you and say,
Benim yaşıma gelip de kimseden "seni seviyorum" sözünü duymamış olmanın nasıI bir şey olduğunu biliyor musun?
Well, you know what you have to do.
Bebek. "
You know how much it meant to me to have a Mickey mantle... and what did you do?
Mickey MantIe'a sahip olmanın benim için önemli olduğunu biliyordun... ve ne yaptın?
I think of you wearing that badge, and then I know what I have to do.
Seni o rozeti takarken düşündüm ve böylece yapmam gerekeni buldum.
You know what you're gonna have to do to make this up to me, don't you?
Bu durumu nasıl düzelteceğini biliyorsun değil mi?
Do you know what this is like, to have no control over a relationship?
İlişkin konusunda hiç bir konrolün olmaması nedir bilir misin?
If you don't get back to work this instant you're going to have more time off than you know what to do with.
Eğer şu an işinin başına dönmezsen sana ne yapacağımı bildiğinden daha fazla mola zamanın olacak. Burada.
Oh, Odo... if someone had told me a year ago that this was going to happen do you know what I would have said?
Odo... Bir yıl önce biri bana bunun olacağını söyleseydi ne derdim biliyor musun? Sen delirmişsin.
You know how to organize a resistance cell you're an expert in terrorist tactics you have close ties with Bajoran and Federation officials and besides all that, it would give you a chance to do what you were meant to do.
Direniş örgütü kurmayı biliyorsun. Terör taktikleri konusunda uzmansın. Bajor ve Federasyon yetkilileriyle yakın bağların var.
Gentlemen, do you know what time we have to stop work in the winter months?
Baylar, bu işe ne zaman başladık biliyor musunuz?
What do you want to know? That I don't have 12 brothers?
Neyi bilmek istiyorsun?
So if we find you on the property, you know, we do what we have to do.
Seni mülkte görürsek, yapmamız gerekeni yapıyoruz.
You want to know what else I could do with one phone call? How about I have your ass made into mincemeat?
Bir telefonla bunu yapabildiğime göre, popolarınızı kıyma yaptırsam ne olur?
You know what we have to do.
Ne yapmamız gerektiğini biliyorsun.
Do you know what it's like to have a friend?
Arkadaşın olmasının nasıl bir şey olduğunu bilir misin?
You don't know the outcome all the time, and sometimes you just have to do what you think is right.
Her zaman karşına çıkacakları bilemezsin. Bazen yalnızca doğru olduğunu düşündüğün şeyleri yapmak zorundasındır.
Okay. You know what, you don't have to do that now.
Artık bunu yapmana gerek yok.
I know it wasn't great, but what right do you have to complain?
Harika olmadığını biliyorum ama şikâyet etme hakkını kendinde nasıl buluyorsun?
Do you know what I have endured... to convince the priests we are still loyal?
Rahipleri hala sadık olduğumuza... ikna etmek için nelere katlandığımı biliyor musun?
You have no good reason to believe me, but my brother, who i believe you know, he said you'd understand what to do.
Bana inanmak için hiçbir sebebiniz yok, ama sizin de tanıdığınızı umduğum erkek kardeşim, sizin ne yapılacağını bileceğinizi söyledi.
I have more passion in me than you'd know what to do with.
Tahmin edebileceğinden çok daha ihtiraslıyım.
What do you have against the masses, is what I want to know?
Kalabalığa neden karşısın, bilmek istiyorum.
I don't know what in the world makes you think... that you have the right to tell me what to do any more, Harry.
Bu seçeneksizlik. Bana, neyi yapıp neyi yapmamam gerektiğini söyleme hakkını nereden buluyorsun anlamıyorum, Harry.
If you didn't have the brains to pee back at the airport, how do you know what the sign said?
Havaalanından ayrılmadan işemeyi düşünecek kadar aklın yokken, tabelayı nasıl okuyabildin?
You didn't have to do what you did, and I know what it cost you, and if it helps I just...
Yapmak zorunda değildin. Sana nelere mal olduğunu biliyorum.
I have told you that I will offer my beliefs, my affiliations and everything else to the American public and they will know where I stand as they do from what I have written
Size diyorum ki inandıklarımı, bağlantılarımı ve diğer her şeyi Amerikan halkına sunacağım, onların da yazdıklarımdan benim bu işin tam olarak neresinde olduğumu anlayacaklardır.
What would you have us call you, young Atreides? By what name do you wish Fremen to know you?
Seni nasıl çağırmamızı istersin genç Atreides?
I know what it must have taken for you to get up there and do that.
Bu gece oraya çıkmanın senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum.
I mean, you have your future so perfectly planned, Dawson, you know exactly what you want to do, what you want to accomplish, and me... don't even know who I am, let alone who I want to be or accomplish
Demek istediğim, sen geleceğini kusursuzca planladın, Dawson. Tam olarak ne yapmak istediğini biliyorsun, neyi elde etmek istediğini biliyosun ; ama ben daha kim olduğumu bile bilmiyorum. Ayrıca nasıl bir insan olmak istediğimi ne elde etmek istediğimi öğrenmeye ihtiyacım var.
Wilson, do you know what it means to have done something wrong?
Wilson, yanlış bir şey yapmış olmanın anlamını biliyor musun?
I know what you have to do.
Ne yapılması gerektiğini biliyorum.
Because you have to wonder how do the machines really know what Tastee Wheat tasted like?
Makinelerin, mısır gevreğinin tadını nereden bildiğini merak ediyorsundur.
Do you realise how insidious it is to invade the most private thoughts and secret lives of unsuspecting people, people who have come to you with the faith that you know what you're doing and are who you say you are?
Sana inanıp güvenen, hastan olarak gelen bütün o masum insanların özel hayatlarını, en mahrem düşüncelerini böyle sinsice ele geçirmenin ne kadar yanlış olduğunun... farkında mısın?
I have a situation that's just come up... that's really pretty serious... and I don't know who to talk to or what I should do... but maybe you could put me in touch with somebody... if I explain myself?
Burada bir olay oldu. Ve oldukça ciddi bir olay. Kiminle konuşmam ve ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum.
You see, I know now what I have to do.
Görüyorsun, ne yapmak zorunda olduğumu biliyorum.
- Are we good or what? - So once you know where he lives, are you sure you have the power to do the job?
- Yani yaşadığı yeri bulduğunuzda, işi bitirebilecek gücünüz olacak mı?
But to do what you do, to face that microphone day after day and know that for the next three hours you're going to have to talk and talk and talk...
Ama yaptığın bu şey her gün yüzünü mikrofona dayayıp üç saat boyunca konuşmak zorunda kalmak, konuşmak, konuşmak...
You know what? I actually do have a lot of work to do.
Biliyor musun, aslında yapacak bir sürü işim var.
I know you have other things on your mind right now... but I just wanted to tell you I had nothing to do... with what happened to Max.
Şu anda aklında başka şeyler olduğunu biliyorum... Ama sana hiç bir alakam olmadığını söylemek istedim... Max'e olanlarla ilgili.