You should have it traduction Turc
2,357 traduction parallèle
No, you should have it,
- Hayır, sende kalsın.
If it was that urgent, you should have taken it, stolen it, or whatever.
Madem durum o kadar acildi, alsaydın ya da çalsaydın.
If you were going to play around with her and dump her, you should have kept it casual.
Madem onunla oynayıp, onu terk edecektin, bunu kaçamak olarak saklasaydın.
You should have shipped it.
Gemi ile göndermeliydin
If you lied to Father, you should have kept that secret to your grave, why bring it up now?
Eğer babama yalan söylediysen bu sırrı mezara kadar götürmeliydin, neden şimdi ortaya çıkardın?
Probably should have told you before, but I'd like it if you and Iris could come with me.
Belki sana daha önce söylemeliydim ama sen ve İris'in benimle gelmenizi isterdim.
Then... Then you should have put it on your computer.
O zaman sen de o videoyu bilgisayarına aktarsaydın.
You should have given it up.
Çekilmeliydin.
But my colleagues are still looking into it, and we should have answers for you very soon.
Ama iş arkadaşlarım hâlâ araştırıyor çok yakın bir zamanda cevapları buluruz.
But it's something that, you know, we, you know, all should discuss, because if you have any objections, of course...
Ama bu oyle bir sey ki, bilirsin, biz, biliyorsun, her seyi konusmaliyiz. cunku eger herhangi bir itirazin varsa, tabi ki...
I just figured if you're going to have a treat you should have something that's worth it, huh?
Ben yalnızca, tedavi olacaksın madem buna değecek bir şeyin olması gerekir diye düşündüm, değil mi?
I think it's time I told you something I should have told you a long time ago.
Sana uzun zamandır söylemem gereken şeyi, söylemenin zamanı geldi.
I heard you come in and say, "Hello," and I probably should have said, "Hi," but then I thought that would be weird because it's the men's.
"Kimse var mı?" dediğini duydum ve belki de "evet" demeliydim ama sonra tuhaf olacağını düşündüm çünkü burası erkekler tuvaleti.
I suppose I should have known all along that you'd do whatever it takes to help a patient.
Bir hastaya yardım etmek için ne gerekiyorsa yapacağını başından beri bilmem gerekirdi herhalde.
You should have seen it before.
Önceki hâlini görecektin sen.
Yeah, but I'm... You should have come to me sooner. Why did you keep it a secret?
Evet ama keşke bana daha önce gelseydin.
It's just that anyone who passes through the main gate should have a blue bracelet... and you don't have one.
Ana kapıdan geçen herkeste mavi bileklik olması lazım ve sizde yok.
I too know how to talk with journalists and I have a feeling that from all the people in this room you're the first one who should want to keep it quiet.
Gazetecilerle konuşmayı ben de bilirim. Hem içimden bir ses, bu odadakiler arasında gürültü çıkmamasını en çok sizin istemeniz gerektiğini söylüyor.
Anyway, if you take a sleeping pill, it should have a short half-life.
Her neyse, eğer uyku hapı alırsanız... yaşam kaliteniz düşer.
You should have left it alone, Albert.
- Karışmamalıydın Albert.
You should have done it.
Yapmalıydın.
Then you should have written about it.
O zaman onu daha önce yazmalıydınız.
Well, I told you you can have Kenneth alone at the house. I promised you that. It should at least make me a colleague, if not a friend.
evet, kenneth ı evde tek başına yakalabileceğin, sözününü vermiştim bu en azından beni meslektaşın yapmalıdır, eğer arkadaş değilsek.
- Or whatever we took... I should have known it was you.
Sizin olduğunuzu tahmin etmeliydim.
It really should have been me visiting you.
Seni ziyaret etmeliydim.
You should have seen him pay for it.
Bir de onu bunların parasını öderken görecektin.
You should have said Mars, it's further away!
Mars'a gitseydin. Orası daha yakındı!
If you wanted to kill your brother, you should have done it outright.
Eğer kardeşini öldürmek istiyorsan bunu hemen yapmalıydın.
If you wanted to kill your brother, you should have done it outright.
Eğer kardeşini öldürmek istiyorsan bunu dışarıdan yapman gerekiyordu.
You and I both know you should have put OCD on it.
Onun üstünde OCD olması gerekiyordu, bunu biliyoruz.
Oh my God, you should have seen it.
Aman tanrım! Onu görmeliydik.
- I should have guessed it would be you.
Bunun sen olduğunu anlamalıydım.
If anyone should have to leave the city, it's Ben, not you.
Demek istediğim, birisinin şehirden ayrılması gerekiyorsa bu... bu kişi Ben, sen değil.
No one should be alone tonight, and it would mean a lot to him to have you there, not because you're an "It" girl, but because he considers you family.
Bu gece kimse yalnız kalmamalı. Hem yanında olman onun için anlamlı olur. İkona olduğundan değil, seni ailesi gördüğü için.
Yes, I am engaged to him, and you should be green with envy... But I don't have time to make you wallow in it because I have to take this call.
Evet onunla nişanlıyım ve bunun için hasedinizden çatlamanız gerekli fakat bunun içinde yuvarlanmanız için yeterli zamanım yok çünkü telefonla konuşmam gerekiyor.
What Leslie and I want people to know is you should be able to have sex anywhere you want and show it anywhere you want, whether it's girl-on-girl action, bondage, or what have you.
Leslie ve ben, insanların şunu bilmesini istiyoruz. İstediğiniz her yerde seks yapabilmelisiniz. İstediğin yerde gösterebilirsiniz.
Yeah, Jerry, it's probably a typo, because it probably should've said, "You have a cube butt."
Muhtemelen baskı hatasıdır. Doğrusu şöyle olmalı : "Küp popon var."
Oh, ah, I should have realized that it wasn't you.
Onun sen olmadığını anlamam gerekirdi.
You should have seen it.
Onu görmeliydin.
You should have taken it.
Biz ondan almalıydık.
- Told you it should have been me.
- Demiştim sana, ben olmalıydım.
You guys should have seen it.
Bunu görmeliydiniz.
So you end up doing things no one else can understand, like sticking with an operation long after it's over or trying to fix a car you should have given up on years ago.
O yüzden kendinizi kimsenin akıl sır erdiremediği şeyler yaparken bulursunuz. Mesela çoktan bitmiş bir harekatın üzerinde çalışırken ya da çoktan rahmet okunması gereken bir arabayı tamir ederken.
It's a sweatshirt I made for everyone who was part of the paintball adventure last year. You should have given me one of those a long time ago.
Geçen yılki paintball macerasına katılanlar için yaptığım bir sweatshirt.
You should have fucking finished the job, finished it like a man.
İşi bitirseydin daha iyiydi adam gibi bitirseydin.
- You should have taken it!
- Katlanmalıydın!
I should have invited you to the wedding, but... I knew you'd think it was a mistake.
Seni düğüne davet etmeliydim ama bunun bir hata olduğunu söyleyeceğini biliyordum.
And you should have told me you were just some rich kid slumming it down here for grades.
Dersleri için bu kenar mahallelerinde dolaşan zengin çocuğu olduğunu söylemeliydin.
- You really should have read it.
Kesinlikle okumalıydın.
No, you should have told us a long time ago, when it started.
Hayır, söylemeliydin, ilk başladığı zaman.
I have seen its destiny should you care to hear it.
Kaderinde yazılanları gördüm tabii dinlemek istersen.
you shouldn't smoke 23
you shouldn't have done that 152
you shouldn't 299
you should come 233
you should see a doctor 24
you shouldn't have 355
you should know better 74
you shouldn't have said that 26
you shouldn't have bothered 22
you should be ashamed of yourself 149
you shouldn't have done that 152
you shouldn't 299
you should come 233
you should see a doctor 24
you shouldn't have 355
you should know better 74
you shouldn't have said that 26
you shouldn't have bothered 22
you should be ashamed of yourself 149
you shouldn't be in here 36
you shouldn't say that 24
you should know 399
you should have told me 157
you should try it 151
you should 1132
you shouldn't have come here 76
you shouldn't be here 384
you shouldn't have done it 43
you should go 736
you shouldn't say that 24
you should know 399
you should have told me 157
you should try it 151
you should 1132
you shouldn't have come here 76
you shouldn't be here 384
you shouldn't have done it 43
you should go 736