You won't die traduction Turc
685 traduction parallèle
[Heinrich] Why won't you die?
Neden ölmüyorsun?
If we do nothing, it won't be long before you die out.
Eğer hiçbir şey yapmazsak ölmeniz çok uzun sürmez.
"Before you die... won't you at least have coffee with me... in my room?"
Ölmeden önce, en azından odamda kahve içmez miydin?
You won't die.
Ölmeyeceksin.
He won't hit me. If you die, Antonio, I'll kill myself.
Ölürsen Antonio, kendimi öldürürüm.
I hate to disappoint ya, FIapjack. You won't die of a scratch like that.
Seni üzmek istemem ama, böyle bir kaç siyriktan ölünmez.
If you can shout that loud you won't die yet. But, Sanshiro...
Kısa sürede ölmezsin fakat Saam...
You won't die, father.
Ölmeyeceksin, baba.
You won't die, Joe.
Ölmeyeceksin Joe.
He said, Mummy, you won't ever die, will you, Mummy?
Demişti ki : Anneciğim, hiç ölmeyeceksin, değil mi, anneciğim? - Ne tatlı.
You won't die.
Sen ölmeyeceksin.
Why won't you let me die?
Neden ölmeme izin vermiyorsunuz?
- You won't die!
- Ölmeyeceksiniz!
With your spirit you won't die for some time
Bu heyecanla bir süre daha ölmezsin.
You won't tell Aron that she didn't die?
Onun ölmediğini Aron'a söylemezsin, değil mi?
If you tell lies like that, you won't go to heaven when you die.
Böyle yalanlar söylemeye devam edersen öldüğünde cennete gidemeyeceksin.
You won't die, old crocodile.
Ölmeyeceksin yaşlı timsah.
I'll do anything, if you won't let her die.
Ölmesine izin vermezsen her şeyi yaparım.
Don't worry... you won't die
Merak etme, ölmeyeceksin.
If you want to die, use the beam. That won't crack.
Ölmek istiyorsan, kirişi kullan,... kırılmayacaktır.
You won't be the first of your family who thought that... and you won't be the first to die because of it.
Ailende bunu ilk düşünen sen olmayacaksın ve bu yüzden ilk ölen de olmayacaksın.
You won't even let me die!
Ne yapayım? Ölmeme bile izin vermiyorsun.
You may be immortal, but if you kill him, you won't find anybody stupid enough to die in your place.
Ölümsüz olabilirsin, ama onu öldürürsen,... senin yerine ölecek kadar aptal birini bulamazsın.
One more to die, and then you won't have to be alone.
Öldürülecek bir kişi kaldı, sonra yalnız kalmak zorunda değilsin.
I won't let you die by yourself.
Seni ölüme terk etmem.
So if I stick with you, I won't die either.
Öyleyse, seninle kalırsam, ben de ölmem.
You won't die.
Yaran ağır değil Bahar. Ölmeyeceksin...
Your father won't let you die an old maid.
Baban senin bir kız kurusu olarak ölüp gitmene izin vermez.
If you write a statement... then Shimazo won't have to die... and neither will you.
Eğer bir açıklama yazarsan..... Shimazo Ölmeyecek... .. tabiiki sen de ölmeyeceksin.
I'd rather die but you won't live either!
ÖIürüm de sana gün yüzü göstermem! Soysuz!
Unless I die, I won't let you leave me behind You're the boss here To come along, how can you give up all this?
ölmediğim sürece, seni asla yalnız bırakmam sen burda yaşıyorsun herşeyini nasıl bırakırsın?
And if you won't manage it, you'll die, only slowly very slowly, old friend.
Eğer bunu başaramazsan, öleceksin yavaş yavaş hem de. Yavaş yavaş, eski dostum.
Xiao Mei, you're so good to me, I won't die
Xiao Mei, bana çok iyi olduğunuz için ölmeyeceğim
We trust you, but... if Justice says we have to leave the land, we'll die, but we won't!
Size güveniyoruz ama mahkeme bize topraklarımızı terk etmemiz gerektiğini söylerse,.. ... ölürüz de bırakmayız.
And you won't die... alone.
Ve yalnız başınıza... ölmeyeceksiniz.
I may die, but you won't get any entertainment out of it.
Ben ölebilirim ama sayemde eğlenemeyeceksin.
I won't watch you die.
Sizi ölürken izlemeyeceğim.
I won't leave you even if I must die
Ölsem bile seni böyle bırakamam!
So the crow won't eat you, die in the snow!
Kargalar etini yemez, Seni kar öldürecek!
Well, at least you won't die today.
Pekâlâ, hiç değilse bugün ölmeyeceksin.
They won't let you die, you know.
Ölmene izin vermeyecekler, biliyorsun.
If you help me, we won't die, I promise you that.
Bana yardım edersen ölmeyiz. Söz veriyorum.
You won't fight or die for it.
Onun için savaşmaz, ölmezsiniz.
I won't eat with you because I'm going to die soon.
SeninIe yiyemeyecegim, çünkü birazdan öIecegim.
- But you won't die reasonable.
- Akıllı ölmeyeceksin ama.
You won't die like him.
Onun gibi ölmeyeceksin.
No, you won't die.
Hayır, ölmeyeceksin.
If I told you earlier... you won't die so easily
Süpriz saldırım olmasa... kolayca ölemezdin
I won't let my men die in a fight against you.
Adamlarımın seninle savaşarak ölmelerine göz yumamam!
You won't die from it.
Bundan ölmezsin.
If you don't eat... you won't die.
Eğer yemezsen..... ölür gidersin.
you won't be alone 42
you won't get away with it 31
you won't believe it 101
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't understand 27
you won't be disappointed 56
you won't see me again 20
you won't say anything 21
you won't do it 38
you won't get away with it 31
you won't believe it 101
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't understand 27
you won't be disappointed 56
you won't see me again 20
you won't say anything 21
you won't do it 38