You won't do it traduction Turc
1,483 traduction parallèle
You won't do it.
Yapmayacaksın.
- You won't have to do it again.
- Tekrar yapmak zorunda değilsin.
You won't do it?
You won't do it?
But when you do, you won't have the ancestors to help you through it.
Ama ölündüğünde, yardım için atalar orada olmaz.
Not to alarm you, ma'am, but if this man wanted to he could crush your head between his toes like a tiny walnut. But he won't do it.
Bayan, sizi korkutmak istemem ama bu adam istese ayak parmaklarıyla kafanızı bir ceviz gibi kırabilir.
I have just the trousers to wear, only you won't do it.
Tam buna uygun bir pantolonum var ama evlenmiyorsunuz bir türlü.
It won't do you any harm to slow down.
Biraz yavaşlamanızın bir zararı olmaz.
Do you think there is the slightest chance they won't see it?
Bunu görmemeleri için en ufak bir ihtimal var mı sence?
I won't let you do it, Tec.
Sana izin vermeyeceğim, Tec.
I only asked you for a thing and you won't do it because you need the authorisation.
Senden tek birşey istedim.. .. ve izin yok diye bunu yapmayacaksın.
Then why do you and Mama always fight? I promise. I promise we won't do it anymore... hm?
Söz veriyorum.Bunu bir daha yapmayacağımıza söz veriyorum.
You know, but you won't do it.
Konu bu değil. Sen emmek istemiyorsun.
Swear you won't do it again.
Bir daha yapmayacağına yemin et.
It won't do you any good to hang around me.
Düşün ve sana öğrettiklerimi kullan!
I've always been taking care of you, but it won't let me allow you to do something wrong.
Her zaman sana göz kulak oldum. Ama böyle bir yanlışı yapmana izin vermeyeceğim.
Take off those panties, so you won't have to do it in front of the others.
Külodunu çıkar, böylece bunu diğerlerinin önünde yapmak zorunda kalmazsın.
You have to know embarrassment so you won't do it again.
Utancın ne olduğunu öğrenmelisin ki bir daha yapmayasın.
But you won't do it,'cause you're a gangster now.
Ama yapmayacaksın. Çünkü artık bir gangstersin.
This room is soundproofed, so if you scream it won't do anything but make me mad, and you don't wanna do that.
Bu oda ses geçirmez. Eğer bağırırsan, beni sinirlendirmekten başka birşey yapmamış olursun ve bunu yapmak istemezsin.
Because unless you know how to crack it, these blueprints won't do you any good.
Çünkü güvenlikten geçemezsen bu planlar işe yaramaz.
You're the First, and you're trying to get me to shoot innocent girls, but I won't do it.
Sen "İlk" sin. Bana masum kızları vurdurmaya çalışıyorsun ama bunu yapmayacağım.
I won't order you to do this, Hoshi... but it may be our best chance of finding the weapon... before it's too late.
Sana bunu emredemem, Hoshi... ama çok geç olmadan silahı bulmamız için... en iyi şansımız olabilir.
They won't do a thing to you once they know it wasn't voluntary... that he did it against your will.
Gönüllü olmadığını, onun iradene karşı yaptığını öğrendiklerinde... sana bir şey yapmayacaklardır.
I won't let you do it.
Yapmana izin vermeyeceğim.
You know it won't do you any good.
Bunun sana hiçbir yarar getirmeyeceğini biliyorsun.
It means that my guys won't get off their Barcaloungers and you have a uterus that is prepared to kill the ones that do.
Yani, benim çocuklar koltuklarından kalkamıyor... ... senin rahmin de kalkanları öldürmeye hazır.
You do anything to her and you won't even make it to the ground.
Eğer onu incitecek bir şey yaparsan yere kadar bile ulaşamazsın.
! How do you even know you won't like it?
- Beğenmeyeceğini ne biliyorsun?
I won't bore you with the sordid details but let's just say... it has something to do with working for arses.
Detaylarla seni sıkmayacağım fakat şöyle söyleyeyim pisliklerle çalışmakla ilgili bir şey.
You want the blood on my hands, not yours. I won't do it.
Senin yerine benim sorumlu olmamı istiyorsun.
- You won't do it.
- Bunu yapamazsın.
You discharge this patient immediately, and if he won't do it, you do it.
Bu hastayı derhal çıkarın, o yapmazsa sen yap.
I weep into my Bedclothes... so no one hears... for it seems I have no strength to Bid you farewell now... so I won't have to do it in my tough final hours.
"Göz yaşımı çarşaflara döküyorum..." "... kimse görmesin, kimse duymasın diye... " "... çünkü, anlıyorum ki, size elveda diyecek gücüm yok artık. "
You see, that's not consent. I won't do it.
Eğer onay vermezse nikahı kıymam.
- I won't do it, you know. - Beg?
Bunu yapmayacağım.
Actually, it's lucky you're here, so I won't have to do it myself.
Aslında, burada olman bir şans, böylece bunu kendim yapmak zorunda kalmayacağım.
It won't do you no good hiding.
Saklanmanın sana bir yararı olmaz!
You won't do it.
Bunu yapmayacaksın ama.
- We won't do it again, I tell you that.
- Bir daha yapmayacağız, bilmiş ol.
I promise you he won't ever do it again.
Bunu bir daha asla yapmayacağına söz veriyorum.
It won't do you any good.
Bunun bir yararı olmaz.
I guess you won't do everything to take it all back, will you, Gary?
Telafi etmek için hiçbir şey yapmayacaksın, değil mi Gary?
If you won't do it, it's fine.
Eğer yapmayacaksan, sorun yok.
If you say so, he won't do it.
Sen söylersen, yapmayacak.
You won't do anything about it, so...
Bakın, eğer siz bir şey yapmayacaksanız...
If I do it, you won't blame me, right?
Eğer yaparsam beni sorumlu tutmayacaksın tamam mı?
- If I ask you to bump this guy off... won't you do it?
- Sana bu adamı temizlemeni söylersem... bunu yapmak istemiyormusun?
Remember, whatever you do, it won't work out!
Unutma, ne yaparsan yap işe yaramayacak!
'cause I won't let you do it.
Çünkü ben buna izin vermeyeceğim.
I won't do it for you.
Ciddiyet ve sen, pek uyumlu değilsiniz.
So you won't do it?
Bunu yapmayı ret mi ediyorsun?
you won't be alone 42
you won't get away with it 31
you won't believe it 101
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't understand 27
you won't be disappointed 56
you won't see me again 20
you won't say anything 21
you won't die 48
you won't get away with it 31
you won't believe it 101
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't understand 27
you won't be disappointed 56
you won't see me again 20
you won't say anything 21
you won't die 48