Youth's traduction Turc
1,122 traduction parallèle
It's engaged in the socialization of the blind youth.
Genç âmâların topluma kazandırılmasıyla uğraşırlar.
That's something that didn't exist in your youth!
Tabii ki sizin gençliğinizde böyle bir şey yoktu.
It is not so much the pain of losing you, my dearest daughter... in the flower of your youth, that makes your loss more... than a father can bear... as the torment I suffer... at not knowing what monster was the cause of your death.
Seni kaybetmenin acısı, sevgili kızım, benim gençliğinin baharında kızım, o kadar önemli değil. Ölümünden sorumlu olan bu canavarı bilemenin bana verdiği azabı çekmek ; işte bu, senin acını, bir babanın katlanabileceğinden çok fazla yapıyor.
He's actually been defiling the Soviet youth with large quantities of heroin.
Aslında Sovyet gençliğini büyük miktarlarda eroinle zehirliyor.
But youth is a defect that's quickly corrected.
Ama gençlik çabucak düzeltilen bir kusurmuş.
He's defended his title for the tenth time and will face the world heavyweight wrestling champion in a charity benefit, with all the proceeds to go to a local youth foundation.
Ünvanını onuncu kez korudu ve dünya ağır siklet güreş şampiyonuyla para almadan karşılaşacak, tüm gelir yerel bir gençlik vakfına devredilecek.
In my youth... it saved my mother's life.
Gençken annemin hayatını kurtarmıştım.
That's why I will never allow it to be said that youth is wasted on the young.
iste bu yüzden,'gençlik gençlerle heba oldu'denmesine hiç bir zaman müsaade etmeyecegim.
Under your false modesty you are a whore Like I never knew in my youth. "
yanlış düşünüyorsun senin için bir fahişe gibi gençliğimi yaşamadım.
It's youth and newness he needs.
Gençliğe ve yeniliğe ihtiyacı var.
It's not youth or talent or star quality he's after, ducky but a moderate eater.
O gençlik, yetenek veya starlık aramıyor tatlım az yiyen birini arıyor.
It's like everlasting youth.
Ölümsüz gençlik gibi aynen.
These are slides taken last Tuesday of the Visitor Youth Corps.
Bunlar Ziyaretçi Gençlik Müfrezesinin geçen perşembe alınmış görüntüleri.
I believe one reason for this was that Gaudí wanted to cleanse himself of the frivolous behavior of his youth.
Benim düşünceme göre, Gaudi'nin bunu yapmasının bir nedeni gençliğindeki hoppa yaşantısından kendini arındırmak isteyişiydi.
I exploited my trusted position at the Ministry of Peace... to mislead our allies in Eastasia... and also to corrupt youth by means of seditious literature and drugs.
DoğuAsya'daki müttefiklerimizi yanlış yola saptırmak için... aynı zamanda gençliği, isyana teşvik eden kitaplarla ve uyuşturucuyla bozmak için Barış Bakanlığı'ndaki güvenilir pozisyonumu kullandım.
It's better to be humiliated in youth and be respected all your life.
Hayatın boyunca saygı duyulmak, gençlikte aşağılanmaktan iyidir.
well, you have a better chance than I. Youth's a great thing!
Sizin şansınız benden daha fazla. Gençlik en önemli şey!
Oh, but he's not such a youth either Mr. Holmes.
Ama bu çocuk o kadar da genç sayılmaz, Bay Holmes.
Because they preserve our country's youth.
Ülkemizin gençliğini yansıtıyor.
You want me to make a donation to the Coast Guard Youth Auxiliary.
Sahil Korumaya Yardımcı Gençler için bağış yapmamı istiyorsun.
- It's a privilege of youth.
- Bu gençliğimizin bir ayrıcalığı.
What do you think of today's youth?
Bugünün gençliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
The white matchless beauty of the youth's body hung against the tree trunk, his hands tied by thongs.
Gencin bedeninin emsalsiz beyazlığı bir ağaç gövdesine asılmış, elleri dikenlerle bağlanmıştı.
Apparently, attacks so close to the source of.... in the case of a virgin, untapped sexual potency... is what the woman vampire needs to retain her youth and beauty.
Belli ki, bakirin kullanılmamış cinsel potansiyel kaynağına yakın ısırıyorlar Böylece dişi vampir gençliğini ve güzelliğini tazeleyebiliyor.
Yes, to give me eternal youth as a new member of the aristocracy.
Evet, beni de sonsuz gençliğin sınıfı olan asiller sınıfına almanızı rica ediyorum.
It's nothing but a toilet and a youth club.
Burası bir tuvalet ve gençlik klübünden başka bir şey değil.
And now it's the Che Guevara Youth.
Ah, ne güzel. Sen de bu yüzden Guevarist Gençliği'ne katıldın.
You were very fortunate. So many of us wasted our youth.
Çok şanslısın, pek çoğumuzun gençliği boşa geçti.
The factors in her favor are youth and strength, plus unusually strong female drives.
Lehindeki özelliklerse, gençliği ve gücü, bir de sıradışı kadınsı dürtüler.
His second wife left him, and hides in youth hostel.
İkinci karısı onu bırakıp gitmiş, bitişikteki gençlik pansiyonunda kalıyor.
During his youth he was a little more..? If it was.
Gençlik sırasında çok daha fazla... değil miyiz.
Having reached the end of my poor sinner's life my hair now white I prepare to leave, on this parchment, my testimony as to the wondrous and terrible events that I witnessed in my youth towards the end of the year of our Lord, 1327.
Şimdi, zavallı günahkar yaşamımın sonuna varmış saçlarım ağarmış gençliğimde tanık olduğum olağanüstü ve korkunç olaylara dair gördüklerimi, bu parşömen üstünde bırakmaya hazırlanıyorum. Efendimizin doğumunun 1327. yılının sonuna doğru idi.
Guilty of having, in his youth misinterpreted the message of the gospels.
Gençliğinde İncil'in mesajını yanlış yorumladığı için suçlu.
Youth is not capable of mercy and understanding.
Gençken, insanda merhamet ve anlayış duygusu olmaz.
There's a problem with the list of Polish Youth
Polonyalı Gençler'in listesinde bir problem var.
Catholic Youth Association world gathering, near Paris
Katolik Gençler Derneği dünya toplantısı, Paris'e çok yakın.
In my youth I, too, suffered much for love.
Gençliğimde bende çok aşk acısı çektim.
All the glorious trials of youth, dear boy.
Gençliğinin verdiği fevkalade sınavlar bunlar sevgili çocuğum.
And that's why you mustn't hold back, let it ruin your youth as I nearly did over Eric.
Bu yüzden bundan çekinmemelisin. Benim Eric yüzünden gençliğimi neredeyse harcadığım gibi, sen de yap.
It symbolized the goals and ideals Of our country's youth.
Ülke gençliğimizin amaçları ve ülkülerini simgeler.
Sir, there's been a strong reaction to the incident when Kawasaki assaulted the Youth Corps member and it's getting to be quite serious.
Efendim, Kawasaki'nin, birliğin gençler kolundaki bir gence saldırdığı, o olaya karşı grup içinde aşırı bir tepki doğmuş durumda. Ve durum gittikçe daha da ciddileşiyor.
Never mind, it's... youth.
Bu sadece gençlik. Merak etme.
Quan's moving over from the youth gang task force to Homicide.
Quan, Gençlik Çeteleri Masası'ndan Cinayet Masası'na geçiyor.
High and Dry is the kind of mindless film comedy that's come to typify summer films aimed at the youth market.
Keş ve Kuru, gençliğe yönelik aptal komedi tarzında tipik yaz filmlerinden biri.
She is the first citizen of our town who was arrested during the Youth Festival in Moscow in 1957 for the connection with the foreigners.
O bizim kasabanın ilk vatandaşı olarak 1957 yılında Moskova Gençlik Festivali sırasında tutuklandı. Yabancılarla konuştuğu için.
I thought his playing was a little too temperamental, but that's youth.
Bence biraz fazla sinirli çaldı ama gençlik işte.
Kent is the classic American youth... energetic and resourceful, spoiled, perverse and disturbed.
Kent, klasik bir Amerikan genci : Enerjik ve becerikli. Şımarık, sapık ve ruh hastası.
The family strengthened and honored, the creation of youth organizations :
"... güçlendirilmiş ve onurlandırılmış aile, "... yaratılmış ve geliştirilmiş gençlik eserleri...
Are you trying to tell me it's not a time for troubled youth?
Sorunlu gençlik zamanı geçti mi demeye çalışıyorsun?
It's a sort of youth group.
Gençlerle birlikteydim.
And it's up to you the youth of America.
Ve bu iş size bakıyor.