Yusuf's traduction Turc
186 traduction parallèle
When the fishing season's over Yusuf and Alyosha must return to the city.
Balıkçılık sezonu bitince Yusuf ve Alyosha kasabaya geri dönerler.
This enemy was gathering his savage forces... across the Mediterranean Sea on the north shores of Africa. He was the African emir, Ben Yusuf.
Düşman, Akdeniz'in öte yakasında, Kuzey Afrika'da zalim ordusunu toplamış, denizi geçmeye hazırlanıyordu.
And the time came when Ben Yusuf rode to Valencia... to secure the aid of the frightened Moorish king Al Kadir.
Korkuyla saklanmış olan Berberi kralı El-Kadir'e yardım etmek üzere... Valencia'ya gelen Ben Yusuf'la birlikte vakit de gelmişti.
Ben Yusuf's armada.
Ben Yusuf'un donanması...
It's the story of Joseph in Egypt. When you grow up...
Hazreti Yusuf'un Mısır'daki hikayesi bu.
This enemy, one of the greatest fanatics in history, was the African Emir, Ben Yusuf.
Düşman, Akdeniz'in öte yakasında, Kuzey Afrika'da zalim ordusunu toplamış, denizi geçmeye hazırlanıyordu.
And over all the land of Spain, news of the Cid's exploits began to spread.
Valencia'ya gelen Ben Yusuf'la birlikte vakit de gelmişti. Büyük ve güçlü ordusunu İspanya kıyılarına çıkarabileceğine emin olmak zorundaydı.
No-one can resist us. We'll drive Ben Yusuf back into the sea.
İspanya'ya barışın geldiğini görecek kadar yaşayabilseydim keşke...
That's right, Madame! Youssef Kadir, well-known to police.
Evet bayan, Yusuf Kadir, polis iyi bilirdi.
Mr. Youssef Kadir couldn't prove a thing because when you're a whore's son who knows who the father is...
Mösyö Yusuf Kadir bir şey ispatlayamaz... çünkü çocuk bir fahişenin olduğundan babasının kim olduğu belli değil...
And Joseph also went up from Galilee out of the city of Nazareth, into Judea... unto the city of David, which is called Bethlehem... because he was of the house and lineage of David, to be taxed with Mary his wife,
Davut'un soyundan gelen Yusuf da vergi ödemek zorunda kalmamak için,.. ... hamile olan karısı Meryem ile birlikte Celile'den yola çıkıp, Nasıra dolaylarından geçerek, Davut'un Filistin'de yaşamakta olduğu Beytüllahim şehrine gider.
No Yusuf, that's all.
Yok be Yusuf, hepsi bu.
- Hope it's going smoothly.
- Kolay gelsin, Yusuf. - Sağ ol.
The men in straw hats are members of Emir Yousef's army.
Hasır şapkalı adamlar Emir Yusuf'un ordusundan.
That justifies selling plastic statues of Jesus and bottles of St. Joseph's oil for $ 15?
Bu yüzden mi İsa'nın plastik biblolarını satıyorlar, yada Azis Yusuf'un yağ şişesini? 25 dolara.
Yusuf, it's none of my business but I think you can help me.
Yusuf, beni ilgilendirmez ama sanırım bana yardım edebilirsin.
It's a pun, a knee-slapper, a play on Jesus, Joseph and Mary....
Sözcük oyunu, diz dövdüren, İsa hakkında bir oyun, Yusuf ve Meryem...
For Joseph loved the land and provided food for our bellies, timber for our shelters, oceans to play in and air to sustain us.
Yusuf toprağı sevdiği ve... oburluğumuza yiyecek, sığınaklarımıza odun, içinde oynayacağımız okyanuslar ve... bizi besleyen havayı sağladığı için.
Mary and Joseph have been kidnapped from our nativity scene.
Birileri Meryem ve Yusuf heykellerini çalmış.
- Mine's Bekir.
Yusuf. - Benimkide Bekir.
There's no telling with you.
- Aman sana belli olmaz. - Hadi hadi. Yusuf bekliyor.
My name's Yusuf.
- Adım Yusuf.
It's like when you went to see Yossef.
Senin tepe başına Yusuf'u görmeye gittiğin gibi...
I'm one of Yossef's friends.
Ben Yusuf'un arkadaşlarından biriyim.
You got your wise men here. There's Joseph, Mary, and the baby Jesus.
Bilge adamlar var, Yusuf, Meryem ve Bebek İsa var.
Oh, Jesus, Mary and Joseph, that's very sad.
Yüce İsa, Meryem ve Yusuf aşkına, bu çok üzücü.
There's Abbas, the paintings seller, Madji, the antiques seller... and Youssef, who sells old teapots.
Abbas var, resim satar, Madji var, antikacı bir de Yusuf var, eski çaydanlıklar satar.
- Oh, it's Joseph.
- Ah, bu Yusuf.
It's Joseph's dream!
Yusuf'un rüyası!
Oh, please, you must tell us our future, great Joseph!
Ah, lütfen, bize geleceğimizi anlatmalısın, ulu Yusuf!
Let's all bow down to Joseph!
Yusuf'un önünde eğilelim!
Joseph, you need to be more understanding of your brothers.
Yusuf, kardeşlerine karşı daha daha anlayışlı olmalısın.
- Joseph, what's wrong?
- Yusuf, neyin var?
It " s Yusif.
Yusuf adım.
Yusuf. Are you there?
Alo Yusuf.Orda mısın?
It's driving me nuts, Joseph.
Beni deli ediyor, Yusuf.
She lives in God's house, with Jesus and Mary and the Ghost, the long-eared donkey, and Joseph and the talking walnut.
Tanrının evinde İsa, Meryem, Kutsal Ruh, uzun kulaklı eşek Yusuf ve konuşan ceviz ağacı ile birlikte yaşıyor.
Ain't no earthly power can make a story end As pretty as Joseph's.
Dünya üzerinde hiç kimse, Yusuf'un hikayesindeki gibi bir son yazamaz.
Joseph - - the big man in Egypt.
Yusuf Mısır'daki Yüce İnsan.
"and Joseph ruled very wisely over Egypt."
"Ve Yusuf Mısır'ı yıllarca başarıyla yönetti."
"and pharaoh said to Joseph, "'without your permission, "'no one is to move hand nor foot
"Firavun Yusuf'a, Mısır'da kimsenin ondan izin almadan bir şey yapmayacağını söyledi."
Ain't no earthly power can make a story end As pretty as Joseph's.
Dünya'daki hiçbir kalem, Yusuf'un öyküsünün sonu gibi bir son yazamaz.
Bye, Youssef, it's your turn.
Hoşça kal, Yusuf, sıra sende.
That man's name over there is Yusuf Auda.
Oradaki adam Yusuf Auda.
- Call Yusuf, let's shape an exit strategy!
- Yusuf'u ara, çıkış planı yapalım!
Yusuf, what's happening out there?
Yusuf, orada ne oluyor?
Master Yousef Shapoury's daughter! Really?
Yusuf Şahpuri Ustanın kızı derler.
Yusuf, I'm Zaara's mother but it's Bebe ( grandma ) who brought her up.
Yusuf Abi, Zaara'nın annesi benim, ama ona bakan kişi Bebe'dir.
Now, maybe it's the sacred skunk of Joseph, but, as far as I know, Catholic foster care and monasteries... do not keep tattoo parlors in their refectories.
Belki de Hz. Yusuf'un kutsal kokarcası vardır ama bildiğim kadarıyla Katolik yetimhanelerinde ve manastırlarda dövme yapan kimse yok.
Yusef, please wash Maryam's hands
Yusuf? Efendim. Meryem'in ellerini yıkar mısın?
"Hey, people, Yusef can see, my Yusef's eyes can see!"
"Hey, millet Yusuf görebiliyor, Yusuf'umun gözleri görebiliyor!"