Zabar's traduction Turc
32 traduction parallèle
I like to be close to my homies at Zabar's.
Zabar süpermarketindeki dostlarıma yakın olmak istiyorum.
From Zabar's to West 12th Street.
Zabar'dan batıya 12inci sokağa
My coffee from Zabar's?
Zabar en benim kahve?
- Perhaps, Zabar's.
- Belki de, Zabar's ( Batı Yakası'nda bir market )'da.
- I brought some goodies from Zabar's.
- Bir şeyler getirdim.
I mean, really, within the space of five minutes I had next week's column, an invitation to speak at an Ivy League university and access to the entire Zabar's fish counter.
Çok güzel! Resmen beş dakika içinde gelecek haftanın konusunu çıkartmış ülkenin en iyi üniversitelerinden birinde konuşmak için davet almış ve Zabar'ın balık tezgahına giriş kazanmıştım.
Grace, if-if everyone who was mean to you was put in jail the prisons will be full of every guy you ever dated the girl that shushed you at the Nutcracker and the counter lady at Zabar's
Okuldan erken çıkıp Jack'lere gittim. Elliot, nasıl yaptın? İzin aldırdım.
It's nothing personal it's just you're not what I signed on for
Fındıkkıran'daki susturan kadın ve Zabar'daki garsonlar.
Zabar's.
Zabar.
I went to Zabar's every day this week...
Bu hafta her gün Zabar's'a gittim.
Zabar's...
Zabar's...
And it ran out to our balcony, and, you know, you could have just taken a broom and swept it off, but instead, you stood there for hours trying to coax that little guy into a shoebox,
Eline bir süpürge alıp aşağı atabilirdin. Onun yerine saatlerce orada durup Zabar'dan alınmış Jarlsberg peyniriyle kandırıp onu ayakkabı kutusuna sokmaya çalıştın.
Someone she met in line at zabar's or, uh, one afternoon at the museum When she, uh, ducked in to escape a rainstorm.
Zabar'daki kuyrukta beklerken ya da bir öğleden sonra müzede tanıştığı biri, bir yağmurdan kaçarken saçak altına sığındığında tanıştığı biri..
Among the piles of garbage I meet a man called Zabar, who's skinning a stolen sheep for his neighbour.
Çöp yığınlarının arasında Zabar isminde bir adamla tanıştım. Komşusu için çalıntı bir koyunun derisini yüzüyordu.
She's hanging out with Zabar's nephews.
Zabar'ın yeğenleriyle takılıyordu.
When he finishes, the man, who's called Nai, joins Zabar and his son by watching a wedding party that is taking place on a hill on the other side of the camp.
Nai adındaki bu adam işini bitirince Zabar ile birlikte kampın diğer tarafında tepenin üstünde yapılan bir evlilik düğününe katılmaya gidiyorlar.
Zabar's.
Zabar'dan aldım.
- Okay? - Well, zabar's is about 3,000 miles that way!
Buradan 5 km uzaklıkta.
"Zabar's is about 3,000 miles that way!"
"Buradan 5 km uzaklıkta."
Zabar's?
Zabars mı?
Hey. - Hmm? - Do you have any more of those Zabar's garlic toasty thingamajigs, would you?
Sarımsaklı Zabar zamazingolarından daha var mı?
Pastrami from Zabar's? You must need something big.
Zabar'ın Yeri'nden alınmış pastırma...
Couldn't figure it out- - this is from Zabar's.
Ama bir türlü beceremedi. Bunu Zabar'dan aldık.
I cannot believe you screamed at that woman at Zabar's.
Zabar'daki kadına bağırdığına inanamıyorum.
Phil Rosenthal sent Merc this ginormous condolence spread from Zabar's in New York.
Phil Rosenthal New York'taki Zabar'dan kocaman bir teselli paketi gönderdi.
Phil Rosenthal sent Merc this ginormous condolence spread from Zabar's in New York. Ohh!
Phil Rosenthal New York'taki Zabar'dan kocaman bir teselli paketi gönderdi.
Zabar's.
- Zabar'dan alınma.
H H Bagels and lox from Zabar's?
H H Simit ve Zabar'dan balık?
For me, the perfect vacation is getting a cheese danish from Zabar's and curling up with the Sunday Times.
Benim için mükemmel tatil demek Zabar'dan Danimarka peyniri alıp Sunday'ın sayfalarını kıvırmaktan oluşuyor.
I grabbed some sandwiches from Zabar's.
Birkaç sandiviç alıp geldim.