Zart traduction Turc
1,287 traduction parallèle
It's the only way you can touch me, you pathetic Kentucky Fried Nigger.
Zaten bana başka hiç bir şekilde dokunamazdın, tavuk gibi kızartılmış zenci.
I got some chicken wings for you.
İstersen bende kızartılmış tavuk kanadı var.
" Baste the beast and gulp the grog
" Kızart kebapları, iç içkileri.
- They'll fry him. - Definitely.
- Onu kızartırlardı.
You should stick around,'cause a little later we're gonna... make s'mores and sing "Kumbayah."
Takıl bize. Sonradan lokum kızartıp, "kumbayah" söyleyeceğiz.
Saute the bell peppers, onions, tomatoes and chilies in dende oil.
Çan biberlerini, soğanları, domatesleri ve şili biberlerini yağda kızartın.
Flayed, sliced, diced, fried and hung.
... Kızartıldı, lime lime edildi ve asıldı.
Otherwise, I'll fry.
Aksi taktirde kızartılırım!
Disgraceful!
Yüz kızartıcı!
I know that she likes her bagels buttered, but not toasted.
- Ekmeklerini yağlanmış ama kızartılmamış sever.
Compared to your smile... and the blush of your cheek and the sound of your voice as it floats on the evening breeze.
Gülümsemenle kıyaslıyınca... ve yanağının kızartısı ve sesinin akşam meltemiyle süzülmesi.
Once a year he'd make shakes, fry fries with the little people.
Yılda bir kere, küçük insanlarla, süt çalkalar, patates kızartırmış.
Fried Dentics.
Kızartılmış Dişçiler.
You can eat anything if it's fried.
Kızartıldığı takdirde her şeyi yiyebilirsin.
Kelly liked it so much that after we were done, she got out of bed and made me a grilled cheese.
Kelly o kadar memnun kaldı ki, peşinden kalkıp bana Helin peyniri kızartı. Muhteşem, değil mi?
Boil them in oil.
- Yağda kızartılar.
Normally when outsiders visit our happy... tribe we boil them alive... but why waist our new toy.
Normalde yabancılar mutlu kabilemizi ziyaret ettiklerinde onları diri diri kızartırız ama yeni oyuncağımızı neden ziyan edelim ki?
Frylock, burn the rabbit down.
Frylock, tavşanı kızart.
Caviar, foie gras, duck!
Havyar, kızartılmış ördek!
"... the other piece I fried and ate.
" Diğer yarısını kızartıp yedim.
You tell the hack at the other end of that wire... he tries to get in my system again, I will fry him, okay?
Hattın öbür ucundaki hacker de ki... Sisteme tekrar girmeye çalışıor. Kızartıyorum okey?
Punters'll feel like right tits asking for tabs of 438 lou, whatever the number is.
Panterler 438 zart zurt numara her neyse, onu soran salaklar gibi hissedecekler.
If she's still useless then, fry her, boil her, do with her as you will
Eğer ondan sonra da bir işe yaramazsa kızartın, kaynatın, ne isterseniz yapın.
only you, Farva, could make a dark man blush.
Ancak sen Farva, esmer bir adamı utançtan kızartırsın.
I could've fried'em, ate'em, and shat'em out by now.
Şimdiye kadar onları kızartır, yer ve sıçardım bile.
I prefer it fried.
Kızartılmışını tercih ederim.
Who's up for some tasty fried meat products?
KızartıImış leziz et ürünlerinden kim ister?
- Mild erythema, no blistering.
Söz. Hafif kızartı var.
Yeah. This slow-roasted salmon... how slow are we talking?
Şu yavaş kızartılan som balığı..
That time I roasted some red peppers over the stove burner... and singed off my eyebrows?
Kırmızı biber kızartırken fırını yaktığım ve kaşlarımın kül olduğu ânı mı?
No blood, no guts, just fried brains.
Kan yok, artık yok, beyinlerini kızart gitsin.
Their mind control will fry your brain.
Akıl kontrol yetenekleri sayesinde beynini kızartır.
My mother'll fry your balls for breakfast if she catches you in here.
Susar mısın? Annem seni burada yakalarsa hayalarını kızartır.
Call me that again, I'll have your balls on a plate, your spleen on a stick and your heart wrapped and FedEx'd to your mama, all right?
Bir daha öyle dersen, hayalarını koparıp, dalağını kızartıp kalbini FedEx ile annene postalarım, tamam mı?
Coach tries to fry him in his car.
Koç arabasını kızartıyor.
I'm thinking whe n you first came here, the panic attack with ducks. As i remember it you wer e grilling meat, weren't you?
Düşünüyorum da, ilk geldiğinde, ördek yüzünden olan panik ataklar hatırladığım kadarıyla et kızartıyordun, değil mi?
- ln Jersey, they'd have fried his ass.
- Jersey'de olsa kızartırlar herifi.
Luhvian quail in truffle sauce, served with roasted chadre kab.
Yer mantarı sosuyla Luhvian bıldırcını,... Fırında üzeri hafif kızartılarak servis yapılır.
Steer by the glow of the,...
Kızartısı ile yönet...
HE'S COOKING STEAKS IN THE BACKYARD.
Nick arkada biftekleri kızartıyor.
Now I'm on Saipan with this giant Zippo strapped to my back and I'm roasting'human beings.
Şimdi ise sırtıma bağlı şu zippoyla Saipan adasındayım. İnsanları kızartıyorum.
Oh, go back to your double-wide and fry something.
Oh, double-wide'ına geri dön ve birşeyler kızart.
Pan-fried with a little garlic and fennel?
Biraz sarımsak ve rezeneyle kızartılmış yunus?
- You fry them sons of bitches.
- O orospu çocuklarını kızart.
Roast their bollocks off.
Hepsinin toplarını kızart.
These criminals killed themselves rather than face the consequences of their heinous crimes
Bu suçlular kendilerini öldürdüler, o yüz kızartıcı suçlarıyla yüzleşmektense.
"Heinous crimes", that's good
Yüz kızartıcı suçlar. Bu güzel. Sen...
I'll fry.
Kızartılırım!
What? Roast me.
Kızart beni.
Fry me up some steakums, will you?
Tatlım, bana bir biftek kızartır mısın?
And yes, we roast lamb on a spit in the front yard.
Evet, ön bahçede kuzu kızartırız