Zeal's traduction Turc
38 traduction parallèle
Famous Plantagenet, most gracious prince... lend favorable ear to our request... and pardon us the interruption... of thy devotion and right Christian zeal.
Yüce Plantagenet, ulu Prens Hazretleri, maruzatımıza kulak veriniz lütfen. Sizi ilahi göreviniz ve Hıristiyan ibadetiniz sırasında rahatsız ettiğimiz için de bizi bağışlayınız.
" We kindle this Hannukah light to celebrate the wonderful deeds wrought through the zeal with which God filled the hearts of the heroic Maccabees 2000 years ago.
Bu Hanuka ışığını, 2000 yıl önce Tanrı'nın kahraman Makabeler'in yüreğini doldurduğu şevkle bezenmiş muhteşem eserleri kutlamak için yakıyoruz.
We are not accustomed to such an excess of zeal.
Böyle bir çalışma azmine alışık değiliz.
I know it's the great zeal of your faith which makes you utter this prayer, but it is possible to be overzealous, to destroy that which you hope to save so that nothing is left but emptiness.
Ama aşırı heves, korumayı umduğumuz şeyleri tahrip edebilir ve elimizde hiçbir şey kalmaz.
Don't be hurt if my zeal breaks the secret of your solitude.
İhtiyatsız coşkum yalnızlığınızın sırrını lekeliyorsa, gücenmeyin.
I got enough zeal to ride in town and keep the peace.
O kasabaya gidip, barışı sağlamak için yeterince gücüm var.
But all too often you have acted with excessive zeal and...
Ama sık sık da abartılı davranışlar sergilediniz ve...
I hope you will use the same zeal that you did in the Stargazer court martial.
Umarım Stargazer davasındaki... hararetinle çalışırsın.
Mrs. Elliott's missionary zeal about mozart has nothing to do with our problem!
Bayan Elliott'ın Mozart konusundaki misyoner gayretinin bizim problemimizle bir alâkası yoktu! Dışarda iş bile bulamayan çocuklara, Mozart'ın ne faydası olacak?
What's with the sudden mercenary zeal?
Paraya bu ani ilgin de nereden çıktı?
I will not place the blame on subordinates, on people whose zeal exceeded their judgment, and who may have done wrong in a cause they deeply believed to be right.
Bağlarda utancı yerleştirmeyeceğim, onların kararında gayreti geçen insanlar üzerinde... ve doğru olduğuna sonuna kadar inandıkları şey için yanlış yapabilen insanları.
And so, thanks to the zeal of Doctor Zeigler I was plucked from the ranks and planted firmly on the road to recovery.
Doktor Zeigler'in gayreti için teşekkürler... Berrige'in sözleri : Sıradan çıkarıldım ve yavaşça, iyileşmek için yerleştirildim...
You see, our son was a candidate for Marbury, and in our zeal to see him accepted, we may have come on a bit strongly.
Oğlumuz Marbury adayları içinde. Kabul edilmesini çok istediğimizden biraz abartmış olabiliriz.
Even Helmer has acquired new zeal.
Helmer bile şevkle çalışıyor.
She leaves her warm bed in the cold dawn to rush there full of zeal and loyalty...
Sen yaşayanlar arasında bir ölüsün. Soylular sınıfının bir kölesi. Uyan!
Can't work at all, Mrs Judd, if I'm being constantly pestered by interfering women with hot beef tea, cold compresses, mustard poultices and excessive attacks of philanthropic zeal.
Bayan Judd eğer elinde etsuyu, soğuk kompres ve hardal lapalı dikkat dağıtan kadınlar tarafından devamlı taciz edilir ve haddinden fazla yarımseverlik saldırısına uğrarsam hiç çalışamam.
And perhaps that's why, when they flooded through the gates of the city, that they were fired up with fanaticism and zeal.
Ve belki de bu yüzden, şehrin kapılarından girerek şehri istila edip, bir fanatizm yangını çıkardılar.
- It's called zeal, Greg.
- Buna azim denir Greg.
His zeal for king and country kept him warm.
Krala ve ülkesine sevgisi onu sıcak tutuyormuş.
It's that kind of missionary zeal that's got us into this mess, isn't it?
Bizi bu karışıklığın içine sokan ulvi zevk, değil mi?
Take no offense if my indiscrete zeal your dark secret seeks to reveal.
Yekpare hevesimi mazur görün karanlık sırlarınız açığa çıkmaya çabalıyor.
I don't know whether it's zeal or devotion, but your sheer life force makes me feel ashamed.
Hevesin inanılmaz. Yaşama azmin kendimi zayıf hissetmeme neden oluyor.
That I'm driven by the zeal for justice...
Ben adaletin gerçekleşeceği hevesi ile çalışıyorum.
Emily Davison was an hysteric with an uncommon zeal for harming herself.
Emily Davison kendine zarar vermekte sıra dışı bir histerikti.
Without further ado, I give you a young man whose integrity, zeal, and sense of morality knows no bounds.
Daha fazla laf kalabalığı yapmadan size namuslu, istekli ve ahlakı sınır tanımayan genç bir adamı takdim ediyorum.
Clifford, I really hope I didn't overhear you discussing our competitive zeal regarding the Moose Lodge with someone outside the order.
Clifford, inşallah yanılıyorumdur, çünkü senin Geyikler Locası ile girdiğimiz o kapışmayı daha henüz aramıza Tekris olmamış birine anlattığını duydum, sanki.
Zeal, let's go, honey!
Zeal, hadi gidelim tatlım!
Well, I admire your zeal, but, if you're to do so, there's one skill that you must master, that only you can master.
Azmine hayranım ama madem kullanmak istiyorsun bir yeteneğinde ustalaşmalısın, o yetenekte yalnızca sen ustalaşabilirsin.
- Zeal's not great.
- İyi de değildir.
Hear us? " Zeal's not awful.
Duydun mu? " Heves kötü değildir.
Zeal's not great. "
İyi de değildir. "
He might have underwhelmed you as a corrections officer, but the evidence suggests he had a certain zeal for assassination.
Bir ıslahevi memuru olarak sizi pek etkilememiş olabilir ancakkanıtlar gösteriyor ki suikast için belli sebepleri varmış.
"I bow to zest and zeal."
"Telezzüz ve şevk karşısında eğiliyorum."
He costs us lives in his misguided zeal to appease our enemy, people you knew.
Düşmanımızı yatıştırmak gibi yanlış bir görev edinerek bize insan kaybetmemize sebep oldu.
- Zeal for Education. This is Helicopter Mom's way.
"Uluslararası etkinlik." "Eğitime Teşvik." "İlgili anne olmak bunu gerektirir."
My sole job as deputy chief of staff is to serve you with the exact same zeal and smarts as Mr. Nygma would.
Başkan yardımcısı olarak vazifem size Bay Nygma kadar hevesli ve akıllıca hizmet etmektir.
I'm a little worried though that, in your zeal for payback, you might be the one who ends up getting hurt.
Ama bu intikam arayışının sonunda canı yananın sen olmandan korkuyorum.