Zealous traduction Turc
88 traduction parallèle
When holy and devout religious men are at their beads... -'tis much to draw them thence... - so sweet is zealous contemplation.
Böyle dini bütün, inançlı, mübarek insanlar tespih çekip dua ederken, onları o heyecandan, daldıkları tatlı tefekkürden ayırmak zordur.
We would need the straw mattress, at once pantry and strongbox, the fiercely contested blanket, the denunciations and curses, the orders repeated in every tongue, the sudden appearance of the SS, zealous in their spot checks and practical jokes.
Kiler, kasa ve hasır bir şilteye, ihtiyaç duyarız, elde etmek için mücadele edilen battaniye, suçlamalar ve lanetler, her ağzın tekrarladığı emirler, SS'lerin aniden ortaya çıkışı, çoşkuyla yaptıkları ani kontroller uygulamalı şakaları.
The workers in Guangzhou, Haikou and Ao'men were so zealous
Guangzhou, Haikou ve Ao'men'deki işçiler çok gayretliydi.
He is a zealous worker and there are many here who would do well to have. ... his scruples and professional conscience.
İstekli bir çalışandır ve burada onun kadar iş ahlâkı ve vicdani çekincelere sahip olması gereken pek çok kişi bulunmaktadır.
These pictures were taken by an SS soldier, a zealous amateur photographer.
Bu fotoğraflar bir SS mensubu tarafından çekilmiş. Çok ihtiraslı amatör bir fotoğrafçı.
He's a thoroughly zealous student, with a tendency to overdo it.
Ölçüyü kaçırmaya yatkın olmakla birlikte, kendisi her bakımdan azimli bir öğrencidir.
I have a zealous nature, sir.
Azimli bir kişiliğim var, efendim.
But we have a new Justice Minister and he is bound to be zealous.
Yeni bir Adalet Bakanı var, ve o kendini göstermek isteyecektir..
and the Church is a mother zealous as all mothers.
İşte kilise de diğer anneler gibi, kıskanç bir annedir.
The Church is a mother zealous.
Kilise kıskanç bir annedir.
Seems that those who have spent time giving pleasure for profit... are all the more zealous when it comes to dealing out misery.
Anlaşılan, para karşılığı zevk sunanlar iş mutsuzluk dağıtmaya gelince çok daha ateşli oluyorlar.
Some of most zealous followers of Hitler they had found new ways to show loyalty.
Hitler'in bazı azimli destekçileri, bağlılıklarını gösterecek yeni metodlar buldular :
And yet, they do not depict in a true light the one truly responsible for this tragedy, this policeman, no doubt more dumbly zealous than malicious.
Ve bu felaketlerin ardındaki gerçeği ve asıl sorumluları görmezden gelirler. Sayın Savcı da aynı şeyi yaptı. Olayın ardındaki gerçeği görmezden gelmenizi sağlayıp dikkatinizi işgüzar bir polisin ölümünün acısına yönlendirdi.
"The accusation which has been made against me today... of having been excessively zealous and of having abused my power, I refute!"
Bugün şahsıma yöneltilen aşırı derecede nefsani olma ve nüfuzunu suistimal iddialarını reddediyorum.
He gets a little over zealous sometimes.
Bazen biraz heyecanlı davranabiliyor.
I didn't ask you to be so zealous.
Senden bu kadar ısrarcı olmanı istemedim ben.
You're a zealous man, Lieutenant.
Siz azimli birisiniz, Komiser.
You can understand how zealous he is after the general's good name.
- Generalin iyi namından sonra nasıl sinirlendiğini anlayabilirsin
Klaus, how many times do I have to repeat not to be zealous?
Klaus, sana daha kaç kere şevkli olmamanı söyleyeceğim?
When a widow is inconsolable, she's zealous of her pain.
Bir dul teskin edilemez durumdaysa, acısı ateş gibi yanar.
He should have had the chair, but he had a sharp attorney... and the local police were a little too zealous in their pursuit of evidence.
Elektrikli iskemleye gitmeliydi ama avukatı çok iyiydi. Polis de kanıt toplama konusunda biraz sınırı aştı.
Too servile, too zealous.
Çok gurursuz, çok azimli.
I don't like zealous people.
Azimli insanlardan hoşlanmam.
Of course, you're a severe judge, zealous.
Tabii, ciddi bir yargıçsın, azimlisin.
There's no doubt, Harry... that Tring is an officious little — - Well, he's very zealous.
- Hiç şüphesiz ki Tring denen adam ufak memur zihniyetine sahip ama çok azimli.
Despite my zealous friend here our purpose is to help, not undermine, your work, captain.
Öfkeli arkadaşıma rağmen, amacımız size yardım etmek, işinizi küçümsemek değil.
Sometimes, they get... over-zealous.
Bazen çok çabuk gaza geliyorlar.
Comrade Djemal spoke to the zealous workers who made this tunnel possible.
Yoldaş Djemal, bu tüneli yapan heyecanlı işçilere seslendi.
I guess I got a little too zealous, huh?
Sanırım biraz fazla oldu, değil mi?
THEY'RE ZEALOUS, THEY'RE IMPASSIONED!
Hevesliler, ateşliler!
Sometimes my soldiers are a little too zealous in their desire for freedom.
Bazen askerlerim özgürlük için olan arzularında biraz fazla ateşliler.
You are zealous, but what are your skills, Mr Katadreuffe?
Azimli birisiniz, peki yetenekleriniz neler, Bay Katadreuffe?
I said he was zealous.
Gayretli dedim.
German actors as a whole bow with respect and gratitude before the Führer whose artistic genius gave German politics its zealous spirit and whose politics gave German art its passionate impulse.
Alman aktörleri, artistik zekası Alman politikasına coşkun bir ruh veren ve politikası Alman sanatına tutkulu bir itki kazandıran Führer'in huzurunda saygı ve minnettarlıkla eğiliyorlar.
The most zealous Christian ever.
Gelmiş geçmiş en ateşli Hıristiyan.
I wonder what prom-night succubus or second-date siren... had in stilled him such zealous misogyny.
Eminim balo gecesi kızı ya da ikinci gün afeti... karşısında kadın düşmanı zealous gibi apışıp kalır.
By now, even Lee's most zealous fans are beginning to believe that the original footage is gone.
O sıralarda, Lee'nin en koyu hayranları bile orijinal bandın yok olduğuna inanmaya başlarlar.
A zealous colleague brought to my attention these parking tickets.
Tüm park faturaları da ödeniyormuş ayrıca!
It seems that church groups in the Bible belt were so zealous about being seen burning my book that every time they had a bonfire they would call the next day and reorder, so they could have another one.
İncil'e tabii kilise grupları kitabımın yandığını görmek için öyle gayret sarf ettiler ki, ne zaman şenlik ateşi yaksalar ertesi gün, bir tane daha yakmak için, arayıp yenisini sipariş ettiler.
Those who committed abuses were over-zealous or negligent.
"Görevini kötüye kullananlar, kayıtsız ya da bağnazdır" dedi.
I'll award the most zealous units with a Contribution Cross myself.
En istekli birlikleri Başarı Madalyası ile bizzat kendim ödüllendireceğim.
Its zealous association with Menem finally drove the workers away.
Menem ile bu derece sıkı fıkı oluşu, sonuçta işçileri uzaklaştırdı.
Sorry, I was held up by an over-zealous traffic officer.
Özür dilerim, aşırı inatçı bir trafik polisi tarafından geciktirildim.
One can be over zealous with one's Yuletide decorations.
Birisinin Noel dekorasyonu için aşırı gayret gerekmez.
Whereabouts in this present world, looking for that blessed hope and the glorious appearing of the great God and our savior Jesus Christ who gave Himself for us, that He might redeem us from all iniquity to refine to Himself a peculiar people, zealous of good works.
Bu dünyada da olsa öbür dünyada da o umudu aramak ve Tanrı'nın ve kurtarıcımız İsa'nın bizim için kendisini feda etmesi, tüm günahlarımızın için acı çekmesi kendisini insanlar için arındırması ve güzel işlerini unutmamak gerek.
The 2-hour delay in her appearance,... due to an investigation characterized by Press secretary Ryan Berg as "an over-zealous fan"...
Aldığımız bilgi, basın sözcüsü Ryan Berg'in aşırı inatçı olarak tanımladığı bir hayranı yüzünden iki saatlik gecikme yaşandığı yönünde.
Cardinal wolsey can be too zealous.
Kardinal Wolsey zalim biri olabilir.
Look, maybe I was a little bit too, you know, zealous.
- Bakın, belki biraz fazla hevesliydim.
For then my thoughts, from far where I abide... intend a zealous pilgrimage to thee... and keep my drooping eyelids open wide... looking on darkness which the blind do see... save that my soul's imaginary sight.... presents thy shadow to my sightless view... which, like a jewel hung in ghastly night... makes black night beauteous and her old face new.
Bedenim çalışmaz olunca, beynimin işlemeye koyulduğu andır. Yola çıkar düşüncelerim, senden uzakta kaldığım yerden, Durmak bilmez seni bulmadan, o kutsal yolculukta ;
- Zealous...
Hevesli ama...
Zealous Xylophonist, that's sweet.
- Güzel.