Translate.vc / Espagnol → Turc / Alc
Alc traduction Turc
1,129 traduction parallèle
Opto a un puesto de yesero.
Alçıpana fiyat vereceğim.
- ¡ Soy el mejor yesero del universo!
- Evrenin alçıpan efendisiyim!
¡ El mejor yesero del universo!
Evrenin alçıpan efendisiyim!
Acudes a Dan el yesero.
Yani alçıpancı adam Dan'in yanına gitmek gerekir.
Acabo de encargar 400 piezas de cartón-piedra para ese trabajo Spikeman, el mayor pedido que he hecho.
Spikeman işi için 400 parça alçıpan sipariş ettim, ettiğim en büyük sipariş oldu.
Edie y tú golpeaban tanto contra las paredes... que Carol y yo nos cubrimos de yeso.
Edie ile duvarlara öyle bir vurdunuz ki, ben ve Carol kaç gün saçımızdan alçı ayıkladık.
Necesito algo con que cubrir la escayola.
Bu alçıyı örtecek bir şey lâzım.
Íbamos atrás cuando ella se chocó con ese árbol. Y no pudimos jugar donde Debbie porque su mamá estaba enyesada.
O, ağaca tosladığında biz arka koltukta oturuyorduk, ve tüm yaz boyunca Debbie ile oynamaya gidemedik çünkü annesinin vücudu alçıdaydı.
¡ Igual cayó el obrero!
Alçıyı yapan düştü!
Se pasó diez meses en el hospital y otro año aprendiendo a andar.
On ay alçılar içinde yatmış ve bir yıl boyunca yürümek için çabalamış.
Son dos docenas de hojas de tabique prefabricado.
İki düzine alçı levha.
Llega una carga de cal y arena esta tarde.
Bu öğleden sonra bir kamyon alçı ve kum gelecek.
Esos tabiques prefabricados valen 2 kilos, no pueden mojarse. ¿ Cómo quieres trabajar?
Bu alçıpanlar çok değerli, ıslanırsa işe yaramaz.
Hicimos moldes de ellas.
Alçı kalıplarını çıkardık.
Maestro Wong, me lastimé el brazo.
Efendi Wong, bacağımı neden alçıya alıyorsunuz ki? Sadece kollarım acıyor.
Haré lo mejor que pueda. Puedo atacar.
Alçıdayken bile yıldırım gibi hızım vardır.
Debo irme antes de que me amarre el otro lado.
Öteki tarafımı da alçıya almadan ben kaçayım.
Todo lo que necesita es una mano de pintura.
Ee, tek ihtiyacı bir kat boya, biraz alçı.
La tuve escayolada durante seis meses.
Altı ay alçıda kalmıştı.
Estaba constantemente metiendo un palo para rascarme.
Kaşımak için alçının içine çubuk sokardm.
No hasta que le quiten el yeso.
En azından alçı çıkana kadar.
Jovencito, esta fractura aquí necesitará un yeso durante seis semanas.
Genç adam, bu kırık... altı hafta alçıda durmak zorunda.
Tu sabes, Ella esta muy preocupada con mi aparicion en la boda.
Alçımın, düğünde onun gelinliğine gölge düşüreceğinden korkuyordu.
Una estatua de Juana de Arco, en estuco... de origen incierto, atribuida a un estudiante de Bouscasse.
Kesin olmayan kaynaklarca Bouscasse'nin bir öğrencisine atfedilmiş, Jeanne d'Arc'ın alçıdan heykeli.
¿ Camellos que venden yeso como droga a los clientes... y salen libres porque el "yeso no es tóxico"?
Satıcıların uyuşturucu diye alçı satıp "alçı sağlığa zararlı değil" diye sapasağlam dışarı çıkması mı?
Es yeso.
Alçıtaşıdır.
- No, fui a recoger el yeso... y me entretuvieron más de la cuenta.
- Hayır, alçıtaşı toplamaya gittim. Rıza amcanı görmeye gitmedin mi?
Además, el yeso es más importante.
Ayrıca alçıtaşı daha önemli.
Me quitan el yeso dentro de una semana.
Alçı, haftaya bugün çıkıyor.
Es un molde de la frente de Alexander.
Alexander'in alnının alçı dökümü.
Hasta Tony está ocupado, y tiene la pierna enyesada.
Tony bile meşgul, ve bacağı alçıda.
Una ciudad como esta debe tener un gran mantenimiento.
Böyle bir şehirde oldukça fazla bakım yapmaları gerekiyordur. Aman Tanrım! Alçı tozu.
- Se lastimó el pulgar.
- Bileği alçıya alındı.
Toma el saco de yeso y baja.
Alçı çuvalını al ve aşağıya in.
Me pongo aquí el saco de yeso y subo la escalera.
Alçı çuvalını alıp, yukarı çıkıyorum.
¿ Tiene que ser yeso?
İçinde alçı olması gerekiyor mu?
Cojo el yeso y subo.
Alçıyı alıp yukarı çıkıyorum.
Como no quieres mezclarte con yeso ni con albañiles, ¡ pensé que tampoco indicarías el camino!
Alçıya dokunmak ve duvarcılık yapmak istemediğinden yolu da tarif etmezsin diye düşündüm!
Ya no necesitamos el saco de yeso.
Bu alçı çuvalına ihtiyacımız yok artık.
Les pediré ese yeso y compraré dos sacos más.
Onlardan alçıyı isteyeceğim ve iki çuval daha alacağım.
Está en un yeso.
Alçı içinde.
- Su yeso.
- Alçınız.
La noche del asesinato, usted se quitó el yeso... y siguió a su ex-esposo y su novia.
Cinayet gecesi, ayağındaki alçıyı çıkarttın... ve eski eşinle kız arkadaşını takip ettin.
Bueno, bromistas no puedo quitármelo.
Pekala muzipler bu alçıyı çıkaramıyorum.
- Intento quitarme el yeso.
Şu alçıyı çıkarmaya çalışıyorum.
Tuve 8 en 6 meses.
6 ayda 8 alçı.
Me temo que necesitarás un yeso en ese hueso fracturado.
Kırığını alçıya almamız gerek.
- ¡ Hola, chicos! ¿ Me firman el yeso?
- Selam çocuklar, alçımı imzalasanıza!
¿ Me firman el yeso?
Alçımı imzalar mısınız?
¿ Qué puedes hacer en una piscina que no puedas hacer en la tina con una bolsa plástica cubriéndote el yeso?
Alçına bantlanmış bir çöp torbasıyla küvette eğlenmekle havuzda eğlenmek arasında ne fark var ki?
¡ Te salvaré, con o sin yeso!
Alçı olsun ya da olmasın, seni kurtaracağım!