Translate.vc / Espagnol → Turc / Asó
Asó traduction Turc
32 traduction parallèle
La niñera asó al niño como si fuera un pavo.
Bebek bakıcısı, bebeği kindi gibi fırınlamış.
Asó que, eee... ¿ Qué piensas del Padre Stack?
Eee... Peder Stack hakkında ne düşünüyorsun?
Asó los radios.
Telsizi kavurdu.
¿ Qué asó?
Ne oldu?
Pero míralo asó.
Neşelensene.
Y mamá me conoce realmente y conoce mis amigos y a Cameron, así que dejemos la conversación paternal asó, ok?
Ve annem beni gerçekten iyi tanıyor, arkadaşlarımı ve Cameron'u biliyor, Yani, ailevi konuşmaları anneme bırakalım, tamammı?
No seas asó.
Ahh, litfen acele etme.
Asó que, te vas a desmontar.
Yani, tekrar parçalarına ayrılacaksın.
Casi nos asó los traseros a todos allá!
Hepimizi, orada kızartmaya hazırdın.
Un pedazo de carne se asó demasiado.
Bifteği fazla pişirdim.
Asó un pavo de diez kilos.
On kiloluk bir hindi pişirdi.
Amanda se asó, literalmente.
Amanda tam anlamıyla kızarmıştı.
¿ Es la misma parrilla donde se asó el pie? No.
Bu ayağını soktuğun mangal değil mi?
No siempre funciona asó.
Bu işler hep böyle olmaz.
Espichó... y luego se asó.
Kızartılmadan önce boğulmuş yani.
Entonces cobró, y luego espichó y se asó.
Yani fişi, boğulup kızartılmadan önce çekilmiş.
¿ Recuerdas cuándo asó un pato con la bolsa de plástico de las tripas todavía en él?
Hatırlıyor musun içi temizlenmemiş ördeği poşetleyip fırına atmıştı?
No te estoy forzando con lo de Wan,.. Es sólo que suelo veros a menudo juntos asó que pensé que estabas a gusto con él.
Seni P'Van'ı sevmen için zorlamıyorum, sadece genellikle birlikte olduğunuzu görüyorum bu yüzden onunla iyi olacağını düşündüm.
Ese inglés idiota se asó hace meses.
O küçük şerefsiz aylar önce kül oldu.
¿ No crees que el que asó el pavo en el maletero haya sido él?
Bagajında hindi pişiren adam o olmasın sakın?
¿ Fue tan malo como soltar el rumor de que alguien asó y se comió a su propio gato?
Birinin kedisini mangal yapıp, yemesi dedikodusunu başlatacak kadar kötü müydü?
Me invitó a cenar y antes de darme cuenta le lanzó un arpón a un pez y lo asó sobre una fogata, como un cavernícola.
Beni akşam yemeğine çıkarmak istedi, ve ne olup bittiğini anlamadan zıpkınıyla balığı vurmuş, bir mağara adamı gibi kamp ateşinin üzerinde pişirmeye başlamıştı.
Se asó, no ardió.
Yanmamış, kaynamış.
Grifter él fumaba, lo asó.
Grifter harcadı onu, icabına baktı.
! ¡ ¿ y aún asó no te das cuenta? !
İnsan anlayışının ötesindeki surların yüceliğine şahit olduğunuz hâlde hâlâ mı anlayamıyorsunuz?
Asó que si Shawn simplemente pregunta dónde será el trabajo, luego quizás podríamos...
Bu yüzden Shawn kafadan işin yapılacağı yeri basitçe sorarsa o zaman biz de...
Asó que nunca me dijiste que vivías en una Fraternidad.
Kız yurdunda yaşadığını hiç söylemedin.
Le puso una cabeza de cerdo a ese hombre y lo asó vivo.
Adamın üzerine domuz kafası dik ve diri diri pişir onu.
Una noche, sin previo aviso, tomó a dos de sus propios hijos y los asó al fuego.
Bir gece, haber vermeden, çocuklarının ikisini alıp onları ateşte kızarttı.
Después de todo, mira lo que le asó a Vanessa Williams.
Günaydın, tatlım.
Eso no es asó, señorita.
- Yani bu benim hatam