Translate.vc / Espagnol → Turc / Barrow
Barrow traduction Turc
760 traduction parallèle
Soy el Sr. Barrow.
Ben Bay Barrow.
Puedo decir que Sara es la favorita por aquí.
Şöyle diyebilirim, Bay Barrow. Sara buranın en sevilen kızı sayılır.
- Lo siento, Barrow, es exclusivo.
- Hayır Barrow, o bana ait.
No tiene que molestarse. Gracias, Sr. Barrow.
Zahmet etmeyin Bay Barrow.
- Barrow lo tomó.
- Barrow aldı.
El libro no está en el escritorio, ni contigo, ni con Barrow.
Masada, sende ya da Barrow'un cebinde defter yok.
- Suerte para Barrow que no sea serio.
- Barrow şanslıymış ki ciddi değil.
Esto es todo lo que le encontramos a Barrow.
Barrow'un üstünden çıkanlar bunlar.
Nicky, ¿ ves esta lista de la tintorería del bolsillo de Barrow?
Nicky, Barrow'un cebinden çıkan çamaşırhane fişini gördün mü?
Teniente, creo que esta lista de la tintorería de Barrow podría interesarle.
Teğmen, Barrow'un çamaşırhane fişi ilginizi çekebilir.
¿ Qué conexión tenía Whitey Barrow con Stephens y con Macy?
Whitey Barrow ile Stephens ve Macy arasında nasıl bir bağ vardı?
Y cuando encontremos al asesino de Goldez también encontraremos al de Barrow.
Ve Goldez'in katilini bulunca Barrow'unkini de bulacağız.
Quien haya matado a Barrow también cree eso.
Barrow'u öldüren de öyle düşünüyor.
- Y la Srta. Porter tuvo una discusión con Barrow en el Estadio.
Ve Bayan Porter salonda Barrow ile tartışmış.
Verá, yo apenas conocía al Sr. Barrow.
Bay Barrow'u tanımazdım bile.
Eso nos lleva de nuevo a Whitey Barrow.
Bu bizi Whitey Barrow'a getiriyor.
El Sr. Barrow fue y me llevó a mi butaca.
Bay Barrow geldi ve beni koltuğuma götürdü.
¿ Por qué tuvo que llevarla Whitey Barrow a una esquina para hablar sobre un amigo mutuo?
Neden Whitey Barrow sizinle bir köşede ortak bir arkadaş hakkında konuştu?
Lo siento, pero usted dijo que Barrow la llevaba a su butaca.
Affedersiniz ama Barrow'un sizi koltuğunuza götürdüğünü söylemiştiniz.
Tengo permiso de la policía para registrar el apartamento del Sr. Barrow.
Bay Barrow'un dairesini incelemeye geldim, polisten iznim var.
Pero es por la tarde y tengo otra pista sobre Barrow.
Ama şimdi akşam ve benim amacım başka.
¿ Cree que fue la mafia la que acabó con Barrow? ¿ O un trabajo individual?
Sence Barrow'u haklayan çete miydi, yoksa tek bir kişi mi?
Usted decía que el Sr. Barrow fue...
Diyordun ki, Bay Barrow...
A Whitey Barrow le gustaba.
Whitey Barrow severdi.
¿ Stephens sabía sobre usted y Barrow?
Barrow ile aranızdaki ilişkiyi Stephens biliyor muydu?
Ya veo. ¿ Cómo corrían cuando Barrow perdió esos 8 mil contigo?
Öyle mi? Barrow sana 8000 borçlanırken batırmadılar ama.
- Whitey Barrow.
- Whitey Barrow.
Sólo se paró sobre el cuerpo de Barrow con un arma.
Silahla Barrow'un başında duruyordu.
¿ Estaba Macy en la taquilla con usted cuando Whitey Barrow fue asesinado?
Whitey Barrow öldürüldüğünde Macy gişede miydi?
Sr. Stephens, ¿ fue idea suya que Barrow y la Srta. Porter apenas se conocían?
Bay Stephens, Barrow ile Bayan Porter'in tanışıyor olmaları sizin fikriniz miydi?
Encontré esto escondido en el apartamento de Barrow.
Bunu Barrow'un dairesinde buldum.
Tal vez usted y su socio, Macy, sintieron alivio cuando Barrow fue asesinado.
Belki siz ve ortağınız Macy, Barrow'un öldüğünü duyunca rahatladınız.
Barrow no tenía nada sobre mí.
Barrow bir şey bilmiyordu.
Barrow tenía algo sobre nosotros.
Diyelim ki, ne yaptığımızı biliyordu.
¿ lnsinúas que tal vez yo maté a Barrow?
Barrow'u benim öldürdüğümü mü söylüyorsun?
Pero si estuviera esquilmando a un rico y Barrow me lo hiciera sentir tal vez yo...
Ama bir zengini sağıyor olsaydım Barrow da bana şantaj yapsaydı... -... belki o zaman...
- Sí, busqué a Barrow esa noche para recuperar mi brazalete.
- Bileziğimi almak için o gece Barrow'a gittim.
Porque Benny había visto quién mató a Barrow.
Çünkü Barrow'u kimin öldürdüğünü Benny görmüştü.
Macy, tú dijiste que no te molestó la renuncia de Barrow.
Macy, Barrow'un işi bırakmasından rahatsız olmadığını söyledin.
Sorprendí a Barrow manoseándola esa noche en mi oficina.
O gece ofisimde Barrow'un onu rahatsız ettiğini gördüm.
Barrow siempre decía cosas.
Barrow hep rahatsız ediyordu.
¿ Paul sabía que Barrow te estaba molestando?
Barrow'un bu tutumunu Paul biliyor muydu?
Usted y el policía dicen que quien mató al jockey mató a Barrow.
Jokeyi öldürenin Barrow'u da öldürdüğünü söylüyorsunuz.
Whitey Barrow tenía miedo.
Whitey Barrow korkmuştu.
Y esparcimos la noticia de que quien había matado a Barrow también había matado al jockey.
Ve Barrow'u öldüren kişinin aynı zamanda jokeyi de öldürdüğü haberini yaydık.
El almirante Sir Merton Barrow de la Marina.
Oramiral Sör Merton Barrow, sözüm ona Kraliyet Donanmasından.
Vivía en la calle Barrow.
Barrow Caddesi'nde kalırdı.
Ahí estamos ahora, las hermanas Sherwood, una deseosa de escribir y la otra de actuar... en busca de fama, fortuna y un piso para alquilar en Barrow Street.
İşte karşınızdayız, Sherwood kardeşler biri sözde yazar, diğeri ise aktris. Ünün, talihin ve Barrow Sokağında kiralık bir yerin arayışındayız.
Papa Appopolous para mis niños de Barrow Street.
Barrow Sokağındaki müşterilerim bana Baba Appopolous'der.
El orgullo de Barrow Street, el Appopolous Arms.
Barrow Sokağının gururu, Appopolous'un kolları.
Nuestra recomendación es que el submarino vaya tan... al norte del Pacífico como le sea posible, a Punta Barrow, y haga las mediciones radioactivas necesarias.
Bizim hedefimiz, denizaltının, mümkün olursa, Pasific'in kuzeyine ilerlemesi ve Point Barrow'a gidip gerekli radyasyon ölçümlerini yapması.