Translate.vc / Espagnol → Turc / Benjamin
Benjamin traduction Turc
3,006 traduction parallèle
No escuchaste discutir a Benjamin y a Mark anoche.
Sen, Benjamin ve Mark'ın tartıştığını duymadın.
- ¿ Benjamin y yo?
- Ben ve Benjamin mi?
¡ Y menos de Benjamin!
Özellikle Benjamin'e!
Quizá esté conectado con la muerte de Benjamin Lightfoot, pero por lo menos, se dedica a viajar con un pasaporte falso.
Benjamin Lightfoot'un ölümü ile bağlantısı olabilir, ve nihayetinde sahte pasaportla seyahat ediyordu.
Gracias, Freddie. ¿ Conocía a Benjamin Lightfoot?
Teşekkür ederim Freddie. Benjamin Lightfoot'u tanıyormusunuz?
- No se ha encontrado agua salada en los pulmones de Benjamin Lightfoot.
Benjamin Lightfoot'un akciğerlerinde hiç deniz suyu bulunmamış.
Benjamin jamás mencionó a nadie llamado Danny.
Benjamin hiç Danny isimli birisinden bahsetmedi.
Perdón, ¿ pero se llevó Benjamin con él una maleta al barco?
Pardon ama, Benjamin tekneye bir bavul götürdümü?
Conociendo a Benjamin, dudo que incluso llevara un cepillo de dientes.
Benim tanıdığım Benjamin yanına bir diş fırçası bile almazdı.
De acuerdo. Así que, de toda la gente a la que hemos preguntado, ¿ quién asustaría tanto a Benjamin para huir y abandonar a su mujer embarazada?
Peki, sorguladığımız bütün insanlar arasında kim Benjamin'i kaçmaya teşebbüs... etmesine ve hamile eşini geride bırakmasına neden olabilecek kadar korkutmuş olabilir?
Si hay alguna prueba que lo vincule a Benjamin, quiero encontrarla.
Orada Benjamin ile ilişki kurabileceğimiz herhangi bir kanıt varsa onu bulmak istiyorum.
¿ Por qué le daría Alex Owen a Benjamin 25.000 dólares?
Alex En, Benjamin'e neden 25.000 Dolar versin?
Después de que Benjamin fuera asesinado.
Benjamin öldürüldükten sonra.
¿ Dijo Benjamin alguna vez si planeaba devolvértelo?
Benjamin size parayı hiç geri ödemeyi taahüt etti mi?
La clave es el dinero que Benjamin le pidió a su hermano.
Buradaki anahtar, Benjamin'in biraderinden istediği para.
Lo único que tiene sentido es que, Phil Owen mintió acerca de no saber lo del dinero hasta después de que Benjamín estaba muerto.
Phil En, Benjamin ölene kadar para konusunda bilgisi olmadığını söylerken... yalan söylüyordu.
Volvió para conseguirlo. Sabemos que Benjamin no lo tenía.
Paranın Benjamin'de olmadığını biliyoruz.
Phil Owen mató Benjamin Lightfoot manteniéndolo sumergido en su depósito de agua dulce.
Phil En, Benjamin Lightfoot'un kafasını... tatlı su fıçısına sokarak onu öldürdü.
Estaban a punto de contarme quién creen que asesinó a Benjamin Lightfoot.
Bana Benjamin Lightfoot'u kim öldürdüğünü söylemek üzereydiniz.
Y que en el análisis final, el asesino de Benjamin Lightfoot solo pudo ser una persona.
Nihai analizde, Benjamin Lightfoot'un katili sadece tek bir kişi olabilirdi.
Mark Lightfoot, queda detenido como sospechoso del asesinato de su hermano, Benjamin Lightfoot. ¿ Qué?
Mark Lightfoot, sizi kardeşiniz Benjamin Lightfoot'u öldürmek şüphesiyle tutukluyorum.
Le vi en el barco cuando Benjamin se fue a bucear.
Fakat Benjamin dalışa gittiğinde onu teknede gördüm.
Bien, usted solo creyó ver a Benjamin esa mañana.
Evet, öyle. Siz o sabah Benjamin'i gördüğünüzü zannediyorsun.
A la hora a la que vio a Benjamin ir a bucear, ya estaba muerto.
Benjamin'i dalış yapmaya giderken gördüğünde o çoktan ölmüştü.
Benjamin nunca aparecía sin su pañuelo rojo antes de que fuera asesinado.
Benjamin öldürülmeden önce hiç... kırmızı bandenasız görünmezdi.
Pero si lo juntamos llevan al hecho... de que asesinó a su hermano Benjamin y se deshizo de su cuerpo en el mar.
Ancak bunu biraraya getirip üst üste koyarsan, tek bir sonuç ortaya çıkıyor... kardeşin Benjamini sen öldürdün ve cesedini denize attın.
Un gusto conocerte, Benjamin.
Tanıştığımıza memnun oldum, Benjamin. Tamam.
BANCO HELMSFROD REMITENTE Fundación Benjamin Byrd A PAGAR A LA FUNDACIÓN PHOENIX ORDEN POR Un millón de dólares
Phoenix Vakfın'a Ödenmek Üzere Bir Milyon Dolar
¡ Benjamin!
Benjamin!
Espera.
Benjamin, bekle!
Benjamin sacrifica su propia comodidad para ayudar a otros.
Benjamin başkalarına yardım etmek için kendi rahatından fedakârlık yapıyor.
Benjamin ha estado tomando medicación para la alergia.
Benjamin geçen birkaç hafta boyunca alerji ilaçları kullanmış.
Pero yo no soy la Inglaterra del Big Ben y los bobbies.
Ama ben İngilitere'nin Büyük Benjamin'i ve aynasızları değilim.
¿ Nunca has visto un Benjamin antes? Tenemos gente en tu casa.
Benjamin'i daha önce hiç görmedin mi? Evinizi aramaları için adamlarımızı gönderdik.
Fue un placer conocerte, Benjamin.
Tanıştığımıza memnun oldum, Benjamin.
¡ Benjamin, espera!
Benjamin, bekle!
Benjamin estuvo tomando antialérgicos durante las últimas semanas.
Benjamin geçen birkaç hafta boyunca alerji ilaçları kullanmış.
Danielle y Benjamin.
Danielle ve Benjamin.
¿ Y sabes qué? Eres un gran ejemplo a seguir para Benjamin.
Ve Benjamin için harika bir örnek oluyorsun.
¿ Podrías llevar a Benjamin a almorzar algo?
Ama Benjamin'i öğle yemeği yemesi için götürür müsün?
Vale, Benjamin nos ha invitado a una fiesta genial.
Pekâlâ, Benjamin az önce bizi çok havalı bir partiye davet etti.
Benjamin, "B-ro" Roth, ex prometido de Ava, mienbro de una banda de mierda, se casa.
Oh. Benjamin "B-ro" Roth, Ava'nın eski nişanlısı, Şu berbat çocuk evleniyormuş.
B-ro era creativa y sexualmente devastador.
Benjamin Roth, seksi ve yaratıcı olarak tam bir felaketti. Off...
Cariño, el peor fué "B-ro".
Tatlım, Benjamin Roth en kötüsüydü.
Estoy aquí para ver a Benjamin Roth. ¿ Sabes qué?
Um, Benjamin Roth ile buluşacaktım. ımm.... Neyse, boşverin.
B-ro llega tarde, ¿ verdad?
Benjamin Roth geç kaldı, doğru mu?
Aquí. ¿ Benjamin?
Bu tarafa gel. Oh. Oh!
Benjamin...
Um, Benjamin Roth... Benjamin...
En 1912, la forma más innovadora de emplear la luz estaba en la obra de Benjamin Christensen.
Dünyada en yenilikçi ışık kullanımı 1912'de Benjamin Christensen'in bu filminde gerçekleşti.
Hola, Benjamín.
Merhaba, Benjamin.
Para Benjamín Franklin, la creencia en extraterrestres, era parte de una visión científica del mundo.
Benjamin Franklin için, dünyadışı varlıklara inanmak bilimsel bir dünya görüşünün bir parçasıydı.